Dostluk 0-1 İtfaiye
Uçaktan indiğim an karşıma çıkan çöl sıcağı başlarda beni maçın havasına sokamasa da sonrasında gazeteci edasıyla siz Fasulyeden okurları için maçtan notlar almaya başladım. Maçın önemi malum sol vurgusu ve işçi kardeşliği olduğundan sahadaki futbolla alakalı bir şey demeye gerek yok; zira sahada futbol yoktu. Peki neler vardı bu atmosfer içinde gelin beraber kurcalayalım.
Şimşekler tribününün önündeki ortasında Che figürü bulunan “Hasta Siempre” haricinde tribünde “Halkın Takımıyız”, “Yürekteki Emanet Senden İbaret”, “Haykır Acını Dön Mazine”, “Soylu Kavgam”, “Asi ve Mavi”, “Bize Dünümüzü Getirin Size Geleceğimizi Verelim” ve bence en yaratıcısı olan “Raydan Çıktık” pankartları vardı. Birkaç İtalyanca pankart da gözüme ilişti, ama okuyup yorumlama şerefine nail olamadım. Genel görünümüyle statta devamlı bağırmaya çalışan ve zıplayan bir Şimşekler tribünü, yanında onlara akustiğiyle destek veren bir kapalı ve karşılıklılarda büyük hevesle bağıran bir maraton tribünü mevcut. Stadın çoğu doluydu ki normal maçlarda da üç aşağı beş yukarı 10 bin kişiye oynuyorlarmış.
Havanın gavur kukusu olmasından dolayı yer yer sekteye uğradı tezahüratlar. İlk yarıda bizim için sürpriz bir anda çat diye meşalelerin patlaması ve hep bir ağızdan Çav Bella’nın söylenmesi gerçekten yaşanılası bir duygu. İnsan kendi tribününde de görmek ister böyle dakikaları. Bizim “Ayağa kalkmayan cimbomlu olsun.” tarzı gaza getirici sloganlara Adanademirsporlular Mersin’i yerleştiriyor, hatta “Alayı çapulcu, gelen giden vurdu, pek muhterem, Mersinidmanyurdu.” gibi bir besteleri de var. Bir süre sonra bu besteler yerlerini Fener tribünlerinin sözleriyle “Horto Magiko”ya, yine Fener orijinli “Hayat çok güzel, kızlar çok güzel, Adanademir herşeyden güzel”e ve kapalıyla karşılıklı mehtere bıraktı. Yer yer patlayan “ForzaLivorno” tezahüratını es geçmeden olmaz tabi. Forza forza forza Livornoo.
Normal bir tribün değerlendirmesinin dışına çıkarsak, karşı açık tribünde el çırpan bir grup vardı bilmiyorum acaba Livornolular mıydı? En akılda kalıcı dakikalar, itfaiyenin seyircinin inatçı tavrıyla bütün atletizm pistini defalarca dolaşarak seyircileri sulamasıydı. Olmaz böyle şey, eski günler gibiydi çok nostaljik çok güzel oldu. Bizim oturduğumuz maraton üst köşeye hiç gelmese de bazı tribünlere hiç kesmeden 3 dakika falan sıktı. Bildiğin boku çıktı yani. Adamların boyları uzadı tribünde. Heralde harareti alır abi klişesinden yola çıktığını düşündüğüm çaycı enteresandı o sıcakta. Alanlar da vardı gerçi, demek arz talep meselesi. Aysti satsa ben de alıcam halbuki. Adana tribünlerinde maç izlemenin en çekici yanı da etraftaki insanların maça dair yorumları ve serzenişleri : ) Sakatlanan Rivas için, “ölürse yerine biri giriyor mu?” sorusu sinüs borularımı kitledi resmen nefes alamadım.
Neyse bu kadar pozitif havayı biraz dağıtalım da gerçeklere gelelim şimdi. Ooh işçi takımıyız, devrimci tribünüz, stat Che posterleriyle dolu, Livorno’yu da getirdik bizden muhalifi yok. O statta Livorno’nun anlamını bilip de Türkiye’ye getirilmesine ön ayak olan kesim bence yüzde olarak gayet düşük genel profile bakarsak. Tamam bu ülkede bunun böyle olmasını anlayabiliriz, ama o düşük yüzdeli kesimin de polisin sol slogan atan gençleri acımasızca dövüp gözaltına almasına “Köşe Dışarı” diye bağırması ne anlama geliyor? O kadar uzak mesafeden neyin yorumunu yapabildin de böyle bağırdın? 65 dakika Güler Zere pankartı orda açık kaldı, kimse bir şey yapmadı. Sonrasında ne olduysa bir hareketlenmeler, güvenlik görevlilerinin yoğunlaşması ve önümde kız arkadaşıyla oturan formalı adamın neler olup bittiğine dair herhangi bir fikri olmamasına karşın ayağa kalkıp “Kahrolsun PKK” diye ortalığı velveleye vermesi. Pankartı bile sonradan internette gördük biz açımızın elverişsizliğinden dolayı. O köşede olan biteni sadece o köşedekiler biliyor yani, ama bütün stat kararını çoktan vermiş bile. Ne ala memleket. İçerikten bağımsız yaftalamanın fevkalede korku vericiliğini yaşadım ben orda. Orda birileri polis copuyla ölse kimse üzülmücek gibiydi, zaten polis tribün dışına çıkınca herkes alkışladı görevlerinin başarıyla tamamlamanın ödülünü verir gibi. Şimdi sol kardeşliği biraz yapay kalmıyor mu sizce de? Ordaki kişiler tek bir slogan attılar ilk filizlenmeye başladığı sıralarda olayların: Yaşasın Devrimci Dayanışma! Süs Che pankartları, playback Çav Bella ve geriye kalan seneye de St. Pauli gelsin geyikleri olana bitene hiç aldırış etmeden. Yaşananların Lazio ve Trabzon’un ortaklaşa hazırladığı bir provokasyon olabilir mi diye de düşünmeden edemiyor insan gayet ironikçe.
canok eline sağlık havayı soludum resmen. şimdi eleştirdiğin kısımlara ek olarak ben de tv’de görünce şaşırdığım birşeyi eklemek istiyorum. adana’da kendimi bildim bileli belediye başkanlığı yapan, adını birçok yolsuzlukla andığımız aytaç durak onursal başkan olarak livorno kaptanına yöresel hediyeler veriyor daha sonra da şimşeklerin çağırması üzerine tribünlere gidip el sallıyor. bu da bana çok abes geldi. tabi camianın içinde olmadığımdan, tribündeki dengeleri de dış gözlemden öte bilemediğimden bu durumu ortaya koymaktan başka yorum yapmak istemiyorum.
bir de bu sol akımı yaşatan insan sayısının yüzdesi hakkındaki yorumuna da katılıyorum. dillerde hep sol tandanslı şarkılar olsa da büyük çoğunluk farkında olmadan bu rüzgara kapılmış demirspor sevdalısı gençler gibime geliyor benim de. ama şaşılacak ve imrenilecek düzeyde -ki asıl yaratıcı beste-pankart ve livorno maçı gibi etkinliklerin altında yatan kesim bu- bu ruhu gerçekten taşıyan, okuyan yazan çizen üreten demirspor sevdalıları tüm bu güzelliklere sebep oluyor.
tüm bunların yanında sadece tribün kültürü açısından geçen sene gittiğimiz pendik maçındaki ortam bile yeteri kadar doyurmuştu bizleri. korkuya değil sevgi-saygıya dayanan reislik değil abilik anlayışı, rakibe değil takıma yönlenmiş sevgi dolu ve bir kısmı gerçekten özgün tezahüratlar.
sonuç olarak herşeye rağmen (oh ulan ne yorum yazdım az uğraşam bi yazı da ben yazarmışım :), ülkemizde bu denli sol rüzgarlar estirebilen bir tribün hissettirdikleri için e tabi bir de memleketim olduğu için gururluyum ben. yüreklerine sağlık. umarım daha başarılı konumlara geldiklerinde popüleritenin ve endüstriyelleşmenin kurbanı olmadan (st.pauli’nin dahi götünü kaptırdığı söyleniyor) bizlere gurur vermeye devam ederler mavilerin en asisi olarak.
oyle ugrassam yazarmisim yok sekoya, ugras yaz. atki getirmedin bari yazi yaz…
ben getirdim ama kendime, kuzen saolsun : ) zaten 500 tane basmışlar, bir çırpıda bitmiş işportada bile yoktu.
Sadece bilgi vermek istedim.
1-Köşe dışarı tezahuratı pankartı açanlara saldıran 3-5 kişi için söylendi.Yoksa açanlar için değil.
2-Tamam belki çoğunluk olayın tam olarak farkında değildi ama hangi şehirde orak – çekiçli flamalar gün boyu bu kadar rahat dolaşabilir.Ve bu kadar hoşgörü ile karşılanır.
3-Tamamen İtalyanca olan pankartlar hariç diğerleri çok uzun süredir zaten stadımızda asılı bu maça has pankarlar değil.
Ömer
”Yaşananların Lazio ve Trabzon’un ortaklaşa hazırladığı bir provokasyon olabilir mi diye de düşünmeden edemiyor insan gayet ironikçe.”
Siz Trabzonspor’u ne zannediyorsunuz.Lazio ve Trabzonspor’u aynı kefeye koyacak kadar cahil misiniz? Yoksa kendi kendinize ironi yapmanın bokunu çıkarma peşinde misiniz?
Son satıra kadar güzel bir yazı okudum.Bu kadar sığ, önyargı ve nefret ile yazılmış bir cümleden sonra aynı düşünceler de olsak bile yazdığınız bütün o satırların samimiyetini kaybettiğine inanıyorum.
@ ömer
köşe dışarı tezahüratı onlara saldıranlara söylendi demek bence biraz basit kaçmış, sen o anlamda bağırmış olabilirsin ama hiç de öyle anlaşılmadı. polis dışarı ya da güvenlik dışarı denseydi o zaman tadından yenmezdi.
ilk defa adanademir maçına gittiğimden, bir hevesle bütün pankartları not ettim ve yazımda kullandım. bakın adamlar bu maç için neler yapmış demek değildi amacım, kusura bakma.
bi de evet, hiçbir şehirde yok bu kadar müsamaha doğru orda küçük bir tebriği es geçtim. gel gör ki, içi doldurulamadıktan sonra da çok yapay kaldığını söylemek de hakkımız olsun o kadar.
@ murat
livorno-ads-sol ironisini yaparken, lazio-trabzon-sağ ironisini neden yapamıyoruz? trabzon’un yapısını gayet iyi biliyoruz sonuçta. ads komünist mi dedik ki yazıda, trabzon faşisttir anlamı çıkardın?
trabzon’la ilgili düşüncelerimi de önyargıyla değil de bizzat görerek oluşturmayı tercih ediyorum bu arada, dipnot.
Allah belanı versin e mi Ulvi 🙂
Koca şehri de kendine alet mi ettin lan?
Yorum konseri öncesi dışarıda bira içen gençlere “beyler aile var burada içki içmeyin” diyen ‘solcularımız’ var bizim a dostlar. O yüzden Güler Zere’ye destek verenlere karşı “kahrolsun pkk” denmesi hiç de şaşırtıcı değil.
En nihayetinde orada tribünü dolduran 10 bin kişinin de sosyalist, demirspor’un da komple sol görüşlü bir kulüp olmadığını/olamayacağını az çok tahmin edebiliyoruz. Ama yine de bu tarz pankartların açıldığı, bu tarz marşların rahatlıkla ve ülkenin geri kalanının birçok bölümünde olmadığı kadar dominant bir şekilde söylendiği bir ortamı hazırlayabilenlere bir selam göndermek, bir helal olsun demek gerekir.
Vamos Bien’e de selam gönderelim. Geçen akşam Harbiye’yi sarı-lacivert sticker’larla donattıkları için =))
canoglan lutfen espri calmayalim bu arada rahat olun ulvi’nin biletini ben aldirdim, ha sahsen bende para vermedim ama ulvican’in bi sucu yoktur sucuğu çoktur, Saygilar..
insan gibi yemedin be kuzen..
mhuahua darısı bükreşe kuzen, domuz sucuğu yicez.
Bir de cosku ve askla kahrolsun pkk tezahurati yapmiyorlar mi? Ulan olayi nereden bagladin da 2 dakikada costun andaval? Gerci andaval olmasi da onun sucu degil ki, memleket komple akil hastasi, sokakta kahrolsun pkk diye rastgele birinin uzerine kosup tokat atsan 3 saniyede canini alirlar adamin, polis de bombali eylem hazirligindaydi son anda engelledik der olay kapanir. Bagirirken yasadigi cosku ve heyecana bak a.k. 2 saniye once hazine buldu sanki.
Bu wordpress’te forumlardaki gibi sticky seçeneği mi var?
Var dellez 🙂