Eee ama müstehak size!

Geleneksel San Fermin Festivali bu sene de yaz dönemi TV haberciliğinin güzide öğelerinden birisi oldu. Bu sene sürüden ayrılan bir boğanın saldırısına uğrayarak, boynundan ve akciğerlerinden boynuz darbeleriyle yaralanan bir kişi yaşamını yitirmiş. Her sene onlarca yaralı çıkarıyor festival ama daha önceki ölüm 1995 yılında yaşanmış. Ne diyeceğini bilemediğin zamanlarda en makulu babaanne tepkisidir bazen: “Ee ama müstehak size! Bak bak, manyaklara bak!”

Şu kalabalığı Türkiye’de futbol maçlarında, konserlerde filan görüyoruz, ya da işte siyasi parti mitingleri filan. Ama herhangi bir kültürel, tarihi mirasımız var mı bu kadar sıkı sıkıya sarıldığımız? Tamam, boğa peşinde koşacak kadar manyaklaşmayalım ama, ucundan kenarından birşey yakalamak da fena olmaz. Misal Manisa Mesir Macunu Festivali epey kalabalık oluyordu sanki, bu kadar insan geliyor mudur? Ne dersiniz?

Tamam, saçma hatta delice bir etkinlik ama adamlar çük kadar kasabaya binlerce insan çekiyorlar. Milyon para kazanıyorlar. Helal olsun demek lazım. Bak misal 1995’te ölen adam da Amerikalı bir turistmiş.

İspanyolların boğalarla ne derdi var anasını satayım? Ülkemin Ege kıyılarında da bir deve güreşi durumu var ama, toplumun geneline yayılamamış, hafif marjinal ve unutulmaya yüz tutmuş bir kültür. Boğa güzel ya, estetik hayvan bir kere… Deve kofti…

O değil de, bir de domates savaşı gibi bir festival vardı, o da yaz mevsimi haberciliğinin güzide öğelerinden birisiydi. İspanya’da gibi hatırlıyorum ama emin olamadım. Eğer o da İspanya ise adamlar eften püften festivalleri dünya markası yapma konusunda aşmışlar diyebilir miyiz? Neden demeyelim?

Türkiye’de yok böyle bir şey dedim ya, bizim Türk belediyeciliğinin de olmazsa olmaz sorumluluklarından birisi de yazın festival düzenlemek aslında. Altın portakal’ı ayrı tutalım; altın nar, altın sarımsak, gümüş karpuz, platin mısır… İşte Gülben Ergen konserleri, Gökhan Özen’ler… Milyonlarca masraf, elde ne var? Bir tane Amerikalı, bir tane Rus çekebiliyor musun? Yokkkk!

Amaaan bana ne anasını satayım, İspanya’ya gidelim, boğa peşinde koşalım istiyorum şuan. Geri vites de yok bünyede, alayına gider…