Eski İstanbul
İşbu fotoğraf galerisi ile birlikte 1970’lerin İstanbul’una, o güzelim şehrin kimi zaman büyülü, kimi zaman buğulu, kimi zaman da hüzünlü atmosferini iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Bir nebze bile olsun, Nebil Özgentürk olmadığıma ve duygu yoğunluğu bakımından gerekli istidadı barındırmadığıma göre sunuş kısmını burada kesip, sizi fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum. Hem de başbaşa mı, baş başa mı yazmam gerektiğini bilmeden…
başabaş.
Ayri yazilir…
Kaynak görebilir miyim dellez?
En son kaynak gostererek yaptigim duzeltmlere hala riayet etmedigini uzulerek tecrube ettim dea.
Ama yine de soruyorsan:
http://tinyurl.com/tdkdan
http://www.tdkterim.gov.tr/ttas/?kategori=derlay&kelime=başbaşa
bu nedir peki?
Neymis o? Tıkla bakayim ne cikacak?
Link hatalı olmuş, http://tdkterim.gov.tr/bts/ Şuraya başbaşa yazsana bir. TDK’nın mı kafası karışık anlamadım ki. Yazı da piç oldu tabii bu arada. Aferin.
tdk’ya güven olmaz bu konularda. Ben de ayrı yazılması gerekir diye tahmin ediyorum.
Yalnız Sami Yen’in ışıklandırması eskiden direkler üzerinden miydi yahu? Hatta eskiden ışıklı mıydı orası? 91-92 falandı diye hatırlıyorum ışıklar geleli. O da zaten şimdiki gibi kapalı tribünler üzerindeydi.
Mecidiyekoy’u koskoca bir koprunun altinda birakmak ilk kimin aklina gelmis acaba? Istanbul’un en cirkin semti.
Mecidiyeköy fotosunun tarihi 1970’ler olması lazım. Altlarında açıklamalı olarak daha önce görmüştüm oradan biliyorum.
Hatta 11. foto bugünkü Tarlabaşıymış. Senelerdir evde konuşulurdu eski halleri hep oraların. Benimde bir türlü kafamda canlanmazdı. Yol yapımı için oraların yıkıldığını öğrendiğimde bir hayli şaşırmıştım. Şu tarihi mekanları yıkıp yol geçiren çarıklı zihniyetin yedi ceddini kökünden …. Böyle bir şey olabilir mi, böyle bir tarih katliamı dünyanın hiçbir ülkesinde olmamıştır. Bu zihniyet devam ettikçe nah adam oluruz!
Fotoğrafların açıklamalarını ekledim altına, unutmuşuz.
En çok etkilendiğim Tarlabaşı ve Mecidiyeköy oldu benim de. Bir de, New York’un imarı ve inşaatı ile ilgili bir belgesel izlemiştim de, ordan kıyasla söylüyorum. 1980’ler çok kritikmiş İstanbul için. Bir şeyleri düzeltmek için çok ciddi ve son şansmış sanki. Artık öyle bir şansın varlığından söz edemeyiz.
Yanan gemiyi seyredenleri görünce, bundan seneler önce, Dereağzı’nda 15-20 kişiyle idman izlerken neye benzediğimizi anladım.