Falancanın oğluna, filancanın kızına…
Çoğumuzun hayatına ara sıra davetsizce girip çıkmıştır falancagiller. Anne babalar, akrabalar, aile dostları, komşular, öğretmenler pek severler bize falancanın oğlu ve kızıyla ilgili örnekler verip, örneklerin altından çaktırmadan karşılaştırma yapmayı…
İlginçtir bu kodumun falancanın oğluyla filancanın kızı da tam ailelerin istediği ideal yaşam tarzını benimserler. Sınavlardan hep yüksek alırlar, olur da kırk yılda bir başarısız olurlarsa kesin fazla heyecanlanmışlardır. Ne bileyim okulu zamanında bitirip planlarını yıllar önceden yaptıkları işlere hemencecik giriverirler, hatta işler onlara teklif edilir o derece harikadırlar. Zaten hayat planları her zaman bellidir bunların ve tıkır tıkır işler.
Sonra kendileri gibi sevgilileri, eşleri olur bunların. Daha bitmedi, bunlar büyüklere saygı ve vefa konularında biz diğer gençlerin hep en önünde bayrak sallayıp koşanlardır. eee hal böyle olunca büyüklerimiz de çok sever onları ve konu biz olunca sık sık bahseder onlardan :
– Falancanın oğlu okulu dereceyle bitirmiş amerikada mastır yapıyomuş!
– Filancanın kızı vardı ya okulu bitirince hemen işe girmiş, e tabi 5 dil biliyordu kız…
– Bak falancanın oğluna ne kadar saygılı çocuk, her bayramda arayıp sormayı bide amuda kalkmayı ihmal etmez!
Neyse bunlar gider böyle, zaten hepimizin aşağı yukarı sürekli duyduğu kalıplar bunlar. Bu karşılaştırmalar ve sınırları çizilmiş hayat tarzına uyum baskısı eğitim sistemimize de karışmış olduğundan, toplumsal yaşantının her noktasında çıkar karşımıza. Ve sonunda farklı olana tahammülün kalmadığı, herkesin kendini unutup “istenilen” gibi olmaya uğraştığı, saygısı, sevgisi ve hoşgörüsü olmayan toplumumuz kullanıma hazır hale gelir, yine tam da “istenilen” gibi… O zaman ben de izninizle buradan falancalara karşı ezdirilmeye çalışan gençliğin sesi olarak haykırmak istiyorum:
Sevgili büyüklerim;
Çok açık ve net olarak haykırıyorum ki beni yıllarca acımasızca karşılaştırdığınız falancanın oğlunun da filancanın kızının da amına koyim affedersiniz. (kusura bakmayın ağzım biraz bozuktur benim.) Yıllarca verdiğiniz örnekler bir kulağımdan girip diğerinden çıktı ve hiç umurumda olmadı benim. Bu yollarla beni hırslandıracağınızı sandınız ama ben tam tersi etkilenip iyice tiksindim sizden ve hayattan. Bu yarattığınız sistemde sizin istediğiniz gibi başarı kovalamaktansa dışarıda kalmayı tercih ettim. İyi mi ettim kötü mü inanın sikimde değil çünkü içim çok rahat benim; sizin beni ben olmaktan çıkaracak saldırılarınıza karşı dik durabildiğim için.
Peki ya siz? Bu hayatta kendinizi arayıp bulma cesaretini gösteremeyip “istenildiği” gibi yaşamaya alıştığınız için tek çarenin bu olduğunu sandınız. Kendi yaptıklarınızı zaten geçtim yapamadıklarınızı da bizden istediniz. Beni ben gibi kabul etmeyip, kim olduğumu, ne hissettiklerimi, neyi sevip neyi sevmediğimi, neye yeteneğim olup olmadığına bakmadan sürekli bildiğiniz gibi yönlendirmeye çalıştınız.
Farklılıklara monoton hayatlarınızda yer olmasa da üzgünüm ama ben farklıyım sizden, her özgür bireyin doğal olarak olması gerektiği gibi… Ben sizin gibi düşünmüyorum bir çok konuda, size göre doğru tek ve değişmez olsa da… Ben sizin gibi yaşamak istemiyorum hayatı, sizin bana çizdiğiniz yaşam formatı hazır olsa da… Ve benim kendi hayallerim, beklentilerim var, başka bir dünya mümkün ümidiyle sarıldığım hayata dair, sizi pek mutlu etmeyecek türden olsa da…
Ve yine sevgili büyüklerimin de pek gizemli büyükleri;
Biliyorum asıl sorumlular olarak her şeyin farkındasınız ve arkanıza yaslanıp keyifle izliyorsunuz dünyayı. Sizden bir yandan iğrensem de bir yandan da bu kadar acımasız ve kötü bir dünya düzeni yaratacak kadar insanlıktan çıkabildiğiniz için sizi tebrik ediyorum, zor zanaat olsa gerek… Kurduğunuz düzende at koşturmak ne kadar kolay geliyordur kim bilir. Hayatta kalmanız için insan tüketmeniz gerekiyor bunu da biliyorum. Ama gün gelir seri üretim insanlıktan farklı olan birilerini de yemek istersiniz de sindirim sisteminize beklenmedik bir darbe iner, kim bilir…
Uzun lafın kısası sizlere son sözüm beni bir daha kimseyle karşılaştırmaya çalışmayın, ha yaparsanız da siklenmediğinizin farkında olun. Etimle kemiğimle, gelmişimle geçmişimle ben sizden de onlardan da farklıyım, ben benim. Size garip gelse de başkasından daha başarılı ve daha güçlü olmak gibi bir derdim yok. Kurallarınız ve zorlama insanlığınız da sizle kalsın. Beni ya böyle kabul edip sevin ya da fazla gölge etmeyin, yoksa…
Falancanın oğluna filancanın kızına inat, yaşasın hayat!
o falancanın oğlu falan var ya, zaten yarak gibi adamlardır onlar afedersin. koy götüne.
yuru be sechoe. toplumsal kurallara karsi punk kulturu! Sene ’65, o zaman da gencler ayni seylerden sikayetciymis
“You have many contacts
Among the lumberjacks
To get you facts
When someone attacks your imagination
But nobody has any respect
Anyway they already expect you
To just give a check
To tax-deductible charity organizations”
http://www.bobdylan.com/songs/thinman.html
Ovvv, çok ağır gider var burda 🙂
hehe ağam 68’lerin hippi ruhunu yaşatmaya çalışıyoruz biz de 🙂
falancanın oğlu daha güzel yazmış 🙂
yazanın ellerine sağlık.
Lakos’tan gömlek
Barbur’dan montlar
Hep ayaklarda
Deyvidsın botlar
Cadde de kızlar
Hep karizmalar
Kaldık biz bekar
Allah hu allah
allah hu allah
(genç fenerliler)
amigo nuri amigo nuri amigo nurullah heey. falancının oğluna inat yaşasın nurullah !
Fener tribünleri bir adet Çarli Çaplin kazandı..ne güzel 🙂
ahahahaha,
Ankara deplasmancısı canoğlan 🙂
Çıldırt bizi Nuri, çıldırt bizi