Gerçekten İstedin mi?
Birey, tek başına, dışarıya bağımlılığını sonradan kazanıp, alışan, değişik bir mevzu. Devlet gibi değil mesela, ben doğduğumda devlet yine dışa bağımlıydı. Çocuğum doğduğunda da öyle olacak. Bunu anlayabilirim.
Velhasıl, zamanla dışarıya bağlanmayı, kendi kararlarını alamamayı anlayamıyorum. Nasıl bir süreçle gelişiyor bu hadise, bilmiyorum. İnsanın bağlanma isteği, zayıflığından mütevellit. Neden bu kadar çok hayata yön verme unsuru mevcut? Gerçekten istediğini yapmak kadar kolay bir şey varken, neden insan işleri karmaşıklaştırıp “ya böyle yapmak istiyorum ama şöyle yaparak şuradan dengelesem hadiseyi” yavşaklığına giriyor, hem.
Kaç kararını kendin verdin de, kendini beğeniyorsun, hem?
Yoksa bu ilişkiler, bu zaaflar
Seni yiyip bitirir
Seni yiyip bitirir
Dirhem-dirhem azalırsın.
Hayat, memat, geçim sıkıntısı, sosyal yaşam adaptasyonu bla bla.. demeyelim bana. Her seçimin bir çıkış yolu var. Her seçimin bir istihdamı mevcut. Birilerine göre yaşama sıkıntısı, başsavcılar gibi dikildi tepeme, nasıl yaşamam gerektiğini bana söylüyor.
Sana ne ulan! Doğmanın kuralı mı olur?
Aklı ererken, kendi hariç, ölüsü, dirisi, herkes için yaşayan ben; o güya eren aklımı s.keyim.
Biterken ve başlarken, Portishead-Mystrons çalıyor, allahsız sesli kadın solist her nakaratta “Did you really want?” diye bağır bağır bağırıyordu.