Kralım, Abdullahım…
Türkiye Cumhuriyeti’nde dün bir ilk yaşandı. Suudi Kral Abdullah Türkiye’ye geldi malum, ana haberlerde magazinsel kısmı sıkça verildi, 560 tane bavul, 768 koruma, 9865 araba, 827498 tane danışman falan filan gibi… Suudi Kral Türkiye’ye gelip de Anıtkabir’i ziyaret etmeyen birkaç kişiden birisi. Diplomasi nezaketi denir buna, ziyaret ettiğin devletin saygı duyduğu şeylere saygı göstermek durumundasın. Protokol gereği de Türkiye’ye gelen devlet liderleri Anıtkabir’i ziyaret ederler, şart değildir ama iyi niyet işaretidir bir nevi…
Yok yok, yaşanan ilk bu değil, yani ABD güdümündeki kral Anıtkabir’i ziyaret etmedi tabii ki… Yaşanan ilk daha da acı verici. Türkiye Cumhuriyeti’nin reisi, Cumhurbaşkanı ilk kez ülkesine gelen bir liderin huzuruna çıktı. Buna daha önce tanık olunmamıştı. Süleyman Demirel misal, “60 yıldır böyle bir şey hatırlamıyorum” diyor. “Lakin daha önce gelen konuk onuruna yemek verilir, sonra konuk da cevaben kaldığı yerde bir yemek verirdi ama bu uygulama kaldırıldı” diyor. Ehh, tabi Türk diplomasisinin dününü, bugününü konuşurken referans alınabilecek yegâne kişidir herhalde Demirel.
Nasıl olmuş peki hadise, biliyorsunuz Gül kralı havaalanında karşıladı ve Çankaya Köşkü’nde kabul etti. Her şey normal… Ertesi gün, kral kaldığı otelde Recep Tayip Erdoğan’la görüştü ki yine her şey normal. Ama zurnanın zırt dediği yerde burası; o görüşmeye Abdullah Gül de çağrılmış. Hem de bizzat kral tarafından. Köşk yetkilileri de “Kral’ın yaşına saygı ve iki lider arasındaki yakın dostluk ilişkisi nedeniyle bilinen Çankaya Köşkü protokolünden daha gevşek, istisnai bir protokol yapıldığını” söylemişler.
Peki niçin Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı bir Suudi kralın huzuruna çıkıyor. Bu diplomasi garipliğinin, devlet onurunun zedelenmesinin nedeni ne? Daha önce basına yansıyan bir detay var tam da bu noktada. Biliyorsunuz her sene hacca gidecek kişiler Suudi devletin onayından geçer, Suudiler her ülkeye diledikleri sayıda kontenjan verirler, hac trafiğini bizzat denetlerler. Ve Türkiye’nin hac kontenjanı yar yarıya düşürüldü kendileri tarafından.
Bizim Diyanet’te böyle bir olasılığı düşünmeden daha önceki kontenjan kadar kişiden paraları aldı. Şimdi böyle bir kriz var kapıda, bizimkiler bunu çözmenin peşindeler. Hatta bizzat Dışişleri bakanı Babacan gitti Suudi Arabistan’a bu konuda resmi talep iletti ve “Kral’a soralım bakalım” cevabını alıp, eli boş döndü ülkeye. Kriz çözülmedi anlayacağınız.
Bir de devlet şeref madalyası hadisesi var tabi, yalakalığın son noktasıdır sanırım. Yasalar çizmiş sınırı, yasaya göre devlet şeref madalyası “Türkiye Cumhuriyetinin bekası, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü, toplumun huzuru, birlik ve beraberliği için yurt içinde veya yurt dışında üstün feragat, fedakârlık, başarı ve yararlık gösteren Türk ve yabancı uyruklu kişilere verilir”. Peki, Kral Abdullah bunlardan hangisini yerine getirmiş affedersiniz? Biz bir şeyler mi kaçırdık?
Olm, siz Fasulyeden ahalisi olarak bu memlekette demokrasiyi istemiyorsunuz galiba? Memlekete tam demokrasi gelene kadar, durmak yok yola devam…
Madalya kısmı hariç hepsine katılıyorum. Daha önce verilen madalyalara bakalım;
Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev(5 mayıs 1997), Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Alia İzzet Begoviç (9 Haziran 1997), Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek (1 Aralık 1998), Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman (7 Ocak 1999), Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze (10 Şubat 1999), ABD Başkanı Bill Clinton (15 Kasım 1999) izledi. 7. sahibi de KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş.
Hepsi hak etti mi? Hayır! Peki neden göze battı yanlış üstüne yanlış yapıldığı için.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7678270.asp?yazarid=2&gid=61&sz=95663
http://www.internethaber.com/images/other/1.20071113122425.jpg
Bir internet sitesinde Suudi kral ile Burhan Altıntop’un resimlerini yanyana koyup; İki resim arasındaki fark nedir? diye sormuşlar.
Durun siz zahmet etmeyin ben söyleyeyim; birinin devlet şeref madalyası var, ötekinin yok. Peki, birinin diğerinden farkı var mı? Hayır, yok.. Öyleyse bir gariplik yokmu bu işte sizce de? Amerikan’ın kuklası olmuş bir vehhabiye, sen gidiyorsun devlet şeref madalyası veriyorsun. Neden böyle yapıyorsun? Devletler arası politika.. Arap sermayesi..sıcak para..kem küm.. Bu mudur yani devlet yönetimi? İstemem ben böyle yönetimi. Zaten hiç anlamamışımdır ülkeler arası politikayı da..bana göre değil bu işler arkadaş. Karşında ne mal olduğunu duruşuyla, oturuşuyla, konuşmasıyla ayan beyan gösteren bir adam..ve biz de gidiyoruz ona şeref madalyası veriyoruz. İroni mi bu? Şerefi olmayan bir adama şeref madalyası vermek. Yoksa espri mi? Espriyse hiç komik değil, üzülerek söyleyeyim.
Ortega ABD başkanına da verilmiş zamanında uşağına değil bizzat kendisine. Demekki çok mühim bir şey değil. Sırf jest, bunu anlarım. Ama gittiği devletin protokol düzenine saygısızlık eden buna da çanak tutan anlayışı anlamak mümkün değil…
3-5 varil petro atsa bari, o kadar madalya vermisiz bi ise yarasin. Kaddafi de kiskaniyordur simdi, o kadar elimi ayagimi optuler, Turkiye’de bu kadar mevzu cikmadi, yoksa beni beenmuurler mi diye.
Eskiden Türkiye için; “Rotası batı olan ama devamlı doğu’ya giden tek ülke” derlerdi. Ama artık devir,sarkıcı Çelik’le birlikte değişti. Şimdi durum şu:Batı’nın ahlaksızlığını alıyoruz, doğu’nun parasını..