Ya ölünce ne olacak?

Herşeyi yazmak mümkün.. Ama neye yarar?.. Eğer anlamlı bir sonuç beklenecek olsa,yazmak gibi,herşeyi yapmak da mümkün.. Ama bizi bütün bunlardan alıkoyan birşeyler var.. İlki basit bir soru Neden? Yazınca ne olacak?.. Yapınca ne olacak?..

Köşe yazarları mı? Yazarköşeler mi?

Her köşede bir yazar olması zorunluluğunu kendilerine gazetecilik şiari edinmiş aynı havayı soluduğumuz yazı işleri müdürlerini burdan tenkit ediyorum.. İlla kadın köşe yazarlarımız da var bizim demek için sokakta ilk gördüğün dişiyi kolundan tutup ‘ al sana köşe,ot yaz bok yaz netten çal yaz regl yaz hayali sevgililerini yaz ama yaz ‘ tarzı bir telkine tabi tutulduklarına inanıyorum..

Toplumsal cinnet ve medya

3. Sayfa cinayetleri gazetelerin olmazsa olmazlarından durumda uzun yıllardır. Artık bu durumu iki güzel giyimli, güzel konuşan sosyologun çıkıp yaşamsal sıkıntılar arasında boğuşan toplumun cinnetin eşiğine geldiği martavalları ile bile açıklama gereği duymuyoruz. Çünkü 3. sayfaları hepimiz çok yakında yaşıyoruz ve bu durumlarda entellektüel zırvalar ile daha da çekilmez kılmak istemiyoruz. Cinnetin, şiddetin, kanlı bıcağın, ateş alan av tüfeğine bu kadar alıştık alışmasına da medyamızın…

Felluce’yim ben

Felluce’yim ben

Felluce’yim ben… Yıkık, harap, mağrur ve asi… Medeniyet denilen arsız yalanın tekzibi… İşgale uğradım, yağmalandım, kana bulandım. Evlatlarım ceset ceset yatar caddelerimde… …dünyanın gözleri önünde… Sofrasında yer aradığınız bir ziyafetin zor lokmasıyım. Barbarların istilası karşısında Şark’ın nefs – i müdafaasıyım.

Sevda kanun dışı eylemimdir!

Yanından geçiyoruz tahta perdenin, hergünkü yolumuzda.. Yalnız biri, bir genç sıçrıyor görmek için öte yanını, bunca bezgin insan arasında… Algıda enayilik bi bakıma.. Masmavi nehirler boyu kayalara çarparak akarken, kaybedilmişken saman sarısı düşler ve son kuşlarını da yakınca mevsim birer birer kızarınca dünya ırmakları, her kıtada biraz ölmek adetimdir..

Yıllar öncesine aşık olmak

‘Aşıksın sen’ dedi sevdiğim bir abim.. Aşıksın.. Gecenin en hoşnutsuz saatinde sezonun ilk ayazından nasibini alırken ellerim, gözlerim uykusuz, bedenim yorgun ve gözlerim boş bakarken karardı yine etrafım bir anda. Söylencek çok şey yoktu aslında. Çok çaba sarfetmedim ne cevap verebilirim diye. Zaten tüm çabamı gözlerimi açık tutmak için harcıyormuşum gibi hissettim.

Takım tutar gibi müzik dinlemek

Baştan söyleyelim, bu yazı kesinlikle tvlerin ya da radyoların verdikleriyle yetinenler için değil. Bütün müzik zevkini medyanın belirlediği insanlar için değil. Bu arkadaşlar, aynı anda lütfen hem ALT tuşuna hem de F4 tuşuna bassınlar. Basmayanlar da buradan devam etsinler. Şu andan itibaren seslendiğim kesimin beni anlayacak kesim olduğundan eminim. Bir başkadır bazıları için müzik. Yani hayatlarına “soundtrack” yapar gibi müzik dinlerler. Dinledikleri onlar için çok…