PES 2009 Sistem Gereksinimleri
PES 2009’um var ama sistem gereksinimleri yüksek. Atari 2600 -ki yukarıda kendisi- kasıyor. 3600’ü çıktı mı bunların?
Haftasonu mecburiyete dayalı bir evden dışarı çıkamama durumum olduğundan dolayı, ister istemez televizyon izlemek zorunda kaldım. Yoksa normalde, asla televizyon izlemeyen bir insanımdır. Açarım şarabımı, fonda illaki Barok dönemden bir senfoni, mumlarımı yakarım ve asırlık ahşap masamda kitap okurum. İşim olmaz televizyon gibi banal, avam hadiseleriyle normalde. Elitiz ya biz… Neyse sevgili ve değerli okuyucularım, dediğim gibi çok da uzun sayılmayacak bir televizyon terapisinden iki…
Tam 20 yıl önce bir floppy diskte ortaya çıkan ilk bilgisayar virüsüne “Brain” adı verilmişti. O günden bu yana yazılan virüs sayısı ise 150 bini geçti. Bilgisayar kullanıcılarının baş ağrısı PC virüsü 20 yaşında. Şimdiki virüsler gibi geniş çaplı bulaşma gücü olmayan Brain virüsü, sadece aralarında bu virüsü barındıran floppy diski değişen bilgisayar kullanıcılarını etkilemişti. Brain virüsünün kaynağı tam olarak bilinmese de kendi yazdığı ve…
İnsanoğlunun teknolojik aletleri koruma güdüsü beni her zaman güldürmüştür. Yeni alınan bir alete anlık bir itina gösterilmesi normal tabii de, misal koruyucu plastik zımbırtılar özenle muhafaza edilir ve aylar sonra bile kullanılırsa bu biraz takıntılı bir halmiş gibi gelir. Yıllar evvel kumandalar naylonla kaplanırdı bu ülkede. Sonunda kumandanın o kadar da mucizevi bir alet olmadığını idrak ettiğimizden olsa gerek vazgeçtik bu huyumuzdan. Hatta televizyonu izledikten…
Sen ilktin. İlk sevda, ilk tutkuydun. İlk heyecan, ilk deneyimdin. En tat vereni, en sevileniydin o yüzden… Küçüktüm seninle tanıştığımda. Küçük bir çocuktum. Senin gibisini görmemiştim hiç. Tanımadan önce çok merak ederdim seni. Hep uzaktan bakardım, yaklaşmak isterdim de, cesaret edemezdim bir türlü. Hatta bir itirafta bulunayım, seni ilk tanıdığımda biraz garipsemiştim. Bu muydu yani diye düşünmüştüm. Ama seni tanıdıkça daha çok sevmiş, daha da…
Yaşadığım internetsizlik ile ilgili son derece çarpıcı, değme gerilim filmlerine anatema olabilecek kadar sinir bozucu gelişmeler yaşandı. Sabah işe geldim, açtım Word dökümanını, karaladıkça karaladım. Sanırım 3. sayfaya gelmiştim ki (Times New Roman, 12px, Satır aralığı Single), o kabus dolu dakikaları tekrar yaşadım, gözlerim doldu, ellerim istemsiz titremeye başladı, anneee annneeciğim diye çığlık atıyordum ki müdür yardımcısı tokatladı, kendime geldim. Ve anladım ki bu hikayenin…
Üniversite’de hazırlık öğrencisiyim. Şimdi ismini hatırlayamadığım Amerikalı bayan İngilizce hocası, sınıfta tepegözde anlattığı notlardan istediğimizde, “Don’t worry, I’ll xerox it for you.” diye cevap veriyor. Kilitleniyorum. Cümleyi kafamda tekrar tekrar tartıyorum. Cümledeki her kelimeyi biliyorum, ama tam kafama oturmuyor. Xerox, bildiğimiz Xerox. Bir kaç saniye geçtikten sonra, biraz mantıkla biraz da cümlenin gelişinden, hocanın bizim için fotokopi çektirip dağıtacağını anlamasına anlıyorum da, ben de hayat…
Comments are closed.
Su joystick kadar pratik cihaz, river raid kadar sinir bozucu oyun, boulderdash kadar manasiz ugras, last ninja gibi komplike oyun, myth kadar arizali hilesi olan yapim (Commodore 64 klavyesi tuslarinin hepsine ayni anda basinda olumsuz oluyorduk), mission impossible gibi bulmaca var miydi? Yoktu. En azindan 64 kblik baska makinede olmazdi. Senin kafa ayarin hep tamdi da sene ugrasirken biz ayari kacirdik be C64. Atari’ye de saygilar.
“1001 game in 1”
20 tane oyunu nasıl 1001 tane diye yuttururlardı ya helal olsun. River Raid level 1 , level 2 , level 3.
Şu en sağdaki tuşa basan misafir çocukları olurdu, tam prensesi kurtaracakken.
Cep telefonu çalışmadığı zaman , sim kart yuvasına üfleme huyu, şu kaset çalışmadığı zaman üflerdik ya , oralardan yadigar heralde.
refet: 3000000 in 1 filan yazan kasetler bile çıkmıştı 🙂