Selpak Onun Markası
Üniversite’de hazırlık öğrencisiyim. Şimdi ismini hatırlayamadığım Amerikalı bayan İngilizce hocası, sınıfta tepegözde anlattığı notlardan istediğimizde, “Don’t worry, I’ll xerox it for you.” diye cevap veriyor. Kilitleniyorum. Cümleyi kafamda tekrar tekrar tartıyorum. Cümledeki her kelimeyi biliyorum, ama tam kafama oturmuyor. Xerox, bildiğimiz Xerox. Bir kaç saniye geçtikten sonra, biraz mantıkla biraz da cümlenin gelişinden, hocanın bizim için fotokopi çektirip dağıtacağını anlamasına anlıyorum da, ben de hayat yolunda geri dönüşü olmayan bir yola giriyorum. Artık ben asla eski ben olmayacağım.Lafa direkt jenerik marka nedir anlatarak girsem, çok fazla ilgi toplamayacağını bildiğim için, konuya bu şekilde bağlanırsam belki okunur dedim. Yıllarca geyiğini yaptık, şimdi inkar etmeyelim. Konu, bir markanın adının bir süre sonra ürünün adının yerine geçmesi durumu. Ya da genel adıyla “jenerik marka” konusu. Kısaca özetlemek gerekirse, mevzu, genellikle pazara ilk giren ürünün markasının zamanla ürünün isminin yerini alması.
Bizim yıllarca “Selpak onun markası abi yea” diye geyiğini yaptığımız mevzu yani. Benim ilk ayırdına vardığım, sanırsam ilkokul yıllarımda Selpak örneği olmuştu. Az önceki cümleyi yaşıtım kızların yanında, bu çok az insanın bildiği (ya da dikkat ettiği mi desem) gerçeğin altını çizerek akıllarını almak en büyük hobilerimden olmuştu.
Sonra, zamanla bir çok ürün çeşidi isminin aslında markalarından geldiğini görmek her geçen gün daha az şaşırtır oldu beni. Ve haliyle, çevremdeki kızları da… Ama örnekler bitmek bilmiyordu, liseye geldiğimde o kadar çok jenerik marka öğrenmiştim ki… Selpak küçük bir örnekti sadece. Atari’nin aslında bir marka olduğunu öğrendiğimde bir garip olmuştum aslında, atari gavurların “video game” dedikleri kavramın ülkemizdeki karşılığıydı işte. Jilet’in aslında Gillette’den geldiğini, hijyenik bağların hepsine Orkid denmediğini, sakızla “Chiclet’s”in aynı şey olmadığını, Jip ya da Cip’in Jeep’ten geldiğini, Vespa’yı, Pritt’i, Tipp-Ex’i, Lego’yu, Post-It’i, Corn Flakes’i zamanla öğrendik.
Peki, o cümleyi duyunca neden o kadar şaşırmıştım? Ben aslında bu durumun sadece bize özgü olduğunu sanırdım. Meğersem, gavur diyarlarında da bu durum böyleymiş. Yabancılar da yaparlarmış bu işi. O kadar çok örneğini gördüm ki zamanla, vay anam vay dediğim durumlar oldu zamanında. Misal, Eroin’in gavurcası olan Heroin’in aslında o çok meşhur ilaç şirketi Bayer üzerine tescilli bir marka olduğunu kaçımız biliyordu? Ki, aslında Aspirin de gene aynı şirketin isim tescilli bir ürünüdür. Daha doğrusu ürünüydü diyelim biz buna, çünkü Versay Antlaşması (1919) ile Bayer bu iki ilacın (!) da isim haklarını kaybetti. Ya da artık güncel hayatta göre göre gözümüzün çok alıştığı örnekleri de var, misal İngilizce’de artık fiil olmuş “to google” kelimesi. Artık internette arama yapmak anlamına gelen bu fiil, o kadar yerleşti ki dile, hatırlıyorum zamanında googleityoumoron.com diye bir site bile açılmıştı. Bir iki sene önce kapandı yanlış hatırlamıyorsam. Ve de dünya çapında, artık Apple’a kafayı yedirten her mp3çalara ipod denmesi mevzusu var ki, mp3calarbaskaipodbaska.com sitesi vardı, kapanmıştır herhalde, bakmaya üşendim şimdi. (Evet, kapanmış, bunun gavurca versiyonları da vardı bolca).
Ha bir de, aklıma gelmişken, lisedeydim yanlış hatırlamıyorsam, Muhteşem Kot’un bir röportajını gazetede gördüğümde yaşadığım şoku hatırlıyorum. Evet, doğru tahmin ettiniz. Türkçe’deki pantolon kumaşı ya da pantolon çeşidi olarak kullandığımız kot kelimesi, zamanında İzmir’de ilk üretimi yapan Muhteşem Kot’un Kot Pantolonları’ndan gelmektedir. Gülmeyin, şaka yapmıyorum bu konuda…
Bu yazıyı yazmak aklıma, geçenlerde oturduğum kafede sütlü neskafe istersen geldi. Sütlü neskafe??? Neyse, yazıyı, yurt içinden ve yurt dışından bir kaç örnekle bitireyim.
Türkiye’den: Zodyak (Zodiac isimli bot üretici firmadan), Rimel (bunun asıl adı maskaraymış, ama artık rimel olmuş), Bankamatik (İş Bankası’nın atm’lerine verdiği isim, daha sonra hepsi genel olarak bu isimle anılır oldu), Uhu, Borcam, Frigo, Sana (margarin yerine hala “sana yağı” yani), Kolonya (Eau de Cologne, yani Köln Suyu), Oralet, Seloteyp, Pimapen (ki Pimapen firması duyduğuma göre bu duruma sinirden deliriyormuş), Pilot (kalem olanı), daha da çok uzar bu liste…
Yurtdışından: Aspirin (evet bizde de var), Thermos (bu da var tesadüfe bakın ki), Hoover (misal bu da Kıbrıs’ta varmış, elektrik süpürgesi yerine huvırlamak diyorlarmış sanırım), Frisbee (evet bizdeki Frizbi), Zipper (fermuarın gavurcası, ve zipper olarak birilerine tescilliymiş aslında), Walkman – Discman ikilisi (off bu da var), Jacuzzi (lan bu da var), NOS (evet bu araba yarışı oyunlarında kullandığımız NOS, Holley Performance Products’a tescilliymiş), Polaroid (bu da var demekten bıktım), RollerBlade (b.d.v. şeklinde kısaltma mı koysam sadece?), Vaseline (Vazelin olduğunu anlamışsınızdır), Wite-out (bizdeki tipeks muhabbetinin gavurcası bu da), Champagne (bu mevzuya hakim değilim, ama anladığım kadarıyla bu da bir marka, geri kalan tüm firmalar köpüklü şarap ismiyle satıyorlar ürünlerini), Duden (Almanca’da artık neredeyse sözlük yerine kullanılan marka), Fön (Lan bizde olmasın diye İngilizce’den Almanca örneklere geçtim, gene çıktı arkadaş…).
Boşa ayırdım ben bunları ikiye, Zeplin (ya da Almanca kullanımıyla Zeppelin), bir çok dilde Zippo, gene bir çok dilde Teflon, Plexiglas, Nylon vs. vs. diye gider bu liste.
Ve farkındaysanız, Kola mevzusuna hiç girmedim bile…
Yurdun çeşitli coğrafyalarında çamaşır deterjanına Tursil diyen, ya da daha iyi bir ihtimalle Omo diyen insanlar vardır.
Bir de bu bulaşık jelleri var ya hani, heh, Güneş derdi babaannem. Öyle bir marka imiş sanırsam, bilemedim.
Rahmetli dedemde de kolaya, pepsi deme alışkanlığı vardı. “Oğlum, pepsi var mı, bir bardak içeyim.” Eve pepsi bile girmezdi oysaki, varsa yoksa Coca Cola. Garip.
Senin de (ve hepimizin de) kolaya kola demesi de aynı durum aslında. Ben girmeyeyim dedim ama gireceğiz sanki. Kola, Coca Cola’dan geliyor. Gavur diyarlarda kola’nın karşılığı Coke. Cola denilmiyor pek, onun yerine genelde coke ya da soda tercih ediliyor urun cesidi ismi olarak. Di mi aga?
Wikipedia böyle demiş.
Bir de bu Kola sadece Coca-cola meselesinden değil, Cola diye bir madde vardı sanki içinde, kafeine sebep olan da oydu.
Şimdi sözlükte gördüm, şehir efsanesi olabilir tabii de, TDK kolayı Baloncuklu amarikan Şerbeti diye çevirmeyi denemiş Türkçe’ye. Yok lan yalan sanki bu.
Ben simdiye kadar hep “gimme a coke” seklinde duydum. Arada soda diye bahseden de duydum, ama hic cola olarak bahseden duymadim. O yuzdendir zaten “cola denilmiyor pek, di mi aga” seklinde topu aga’ya atmam.
tipexe daksil derlerdi bazıları, uyuz olurdum.
@canoğlan: (Bkz. Ben)
Ben de tipex’e uyuz olurum, daksil lan o asıl!
üzülmeyin gücenmeyin
dilbilimcilerin “coinage” dedigi hadiseler bunlar sonucta
ulan millet nelerle ugrasiyor sizin uyuz oldugunuz seylere bakin
iki dakkkka akilli olun leeyn
ha şimdi dilbilimci mi oldun? artizzz!
Marka ve marka stratejileri finalinden sonra böyle bir de yazı görmek,nasıl iyi geldi bilemezsiniz. Neyseki doğru yapmıştım jenerik marka tanımını:)
coke deniyor da kola’ya, isin ilginci coke istedigin zaman “ama pepsi var, o olur mu” diye soruyorlar. coca cola olan bi tukkandan coke istedigin zaman “ama coca cola var, o olur mu” sorusunu hic duymadim. genel olarak mesrubata soda deniyor fakat daha genel olarak pop kullaniliyor. cumle icinde kullanalim “give me 2 slices of pizza and pop please”. tang de toz iceceklerin genel adi oldu olacak gibi sanki. bence laptoplara da ibm diyelim. cumle icinde kullanalim “olm su ibm’i iki dakika versene bi ims atacam”. dikkat edildigi uzere mail sunucularina da marka ismi verip ims demeye basladim, atmak fiili ise argonun etkili kullanimina ornek oldu. web fanzinlerine de fasulyeden denmeye baslamis yavastan, cumle icinde kullanalim “gecen bi fasulyeden okuyordum orada denk geldim, adam guzel yazmis”.
benim yakında yazıcağım yazı konusuna benzer bi şekilde gelişti muhabbet doğa, güzel oldu bu 🙂
Tempo: bizim Selpak’in Almanya’daki karsiligi. kagit mendilin iki farkli ulkede de marka isimleriyle anilmasi ilginc. bir de bu Almanlar kolaya kola diyorlar..
Bundan sonra böyle bir olayla karşılaşırsan, “just google it” dellez. Koy gotune rahvan gitsin 🙂
Ben şu “hoover”ı duyunca şaşırmıştım. Neden şaşırdım bilmiorum ama şaşırmıştım işte…
Birde su yapistirma bandlari varya. Almanya da “Tesa“ deniliyor onlara.. “Tesa da “ aslinda bi marka sadece..
Yada “edding“ diye bi kalem.. suya karsi dayanikli bir kalem..
ingilizce aciklamasi “permanent marker“.. ama hep “edding“ diye geciyor almanya da..
Benim de bildiğim kadarıyla Champagne Fransa’da üzümü ile meşhur bir yöre. Zaten a.k ülkesinin her tarafı üzüm bağı ya gerçi; su şaraptan daha pahalı…
Acaba alkollü içecekler sınıfından bu tip “jenerik marka” olayı var mı? Benim pek aklıma gelmedi, bilen var mı?
Champagne fransanın kuzeydoğusunda bir bölgenin ismidir.Burada üretilen beyaz şarap Champagne veya türkçe karşılığı olarak şampanya olarak anılır.Bu şarabın üretiminde o bölgeye has özel teknikler kullanıldığından ve üretim pahalı olduğundan adlandırma normal beyaz şaraptan daha farklı olmuştur.Dünyada da bu nedenle bu adla anılmıştır.
Merak edenler için linkler:
http://tr.wikipedia.org/wiki/şampanya
http://tr.wikipedia.org/wiki/Champagne
http://en.wikipedia.org/wiki/Champagne_(wine)
http://en.wikipedia.org/wiki/Champagne,_France
ben taaa küçükken hazırlık okurken boardmarker vardı, tahtaya yazan kalemler için, hepsine boardmarker derdik.. aslında alışkanlıkların zamanla yerleşmesinden ibaret bi durum işte.. küçükken yine kames markasıyla ünlenmiş plastik topların daha sonra, futbol topları ve kames olarak ayrılması da buna örnek sanırım..
Kadın doğru söylemiş; siz yanlış anlamışsınız. ABD de ilk fotokopo makinesini bulan xerox dur ve uzun süre ABD de insanlar fotokopi kelimesi yerine Xerox kullanmıştır. Bana bir xerox çekermisin demek doğrudur yani.