Toplumsal ahlaksızlık
Türkiye’de toplum içinde neredeyse tüm bireylerin yara olarak kabul ettiği, şikayet ettiği, karşı çıktığı bazı çürüklüklerimiz var. Tüm diğer medeniyetlerin, ulusların, toplumların olduğu gibi. Lakin Türkiye’nin farkı yara olarak kabul ettiğimiz bu çürüklüklerin, toplumun şikayet edenler de dahil neredeyse tamamına sirayet etmesidir. Yani herkes bu yaranın varlığından şikayetçidir, ama yine herkes bu yaranın kapanmamasın, gitgide büyümesinin ve sürekli kan kaybedilmesinin de mümessilidir. Nedir mesela? Rüşvet vermek, emniyet şeridini ihlal etmek, torpil ayarlamak vs.
Ahlak bekçiliğine soyunmayacağım, zira baştan bu yapının tüm topluma sirayet ettiğini kabulleniyorum. Mesele aslında bu toplumsal ahlaksızlık. Ama diğer bir sorun da bununla yetinmeyip ikiyüzlülük peşinde koşmamız.
Hepimiz biliriz, klasik bir hikayedir, “rüşvet yedi bitirdi bu ülkeyi” diye başlar konuşma. Abimizin nüfus müdürlüğü mü desem, kaymakamlık mıdır bir yerde bir devlet işi vardır. “Tüm bürokrasiyi sarıp sarmalamış, rüşvetsiz iş halledemiyorsunuz geçen sıkıştırdım odacıya 3-5 bir şeyler, 2 dakikada hallettim işimi.” Arkanda sıra bekleyen yüzlerce kişi noldu abicim? “Ha onlar mı? Bekledi enayiler.”
Ya da gazetede bilmem kaç milyon dolarlık vergi kaçakçılığı haberini okuyup, kallavi bir küfür sallayan esnafımızdan alışveriş sonrası fiş isteyince “Kasa bozuldu be güzel abim, servisi bekliyorum” cevabı…
Yaşadığımız ülke Türkiye olduğu için örneklerin sonu gelmez, hepimiz biliyoruz. Bu anlamda toplumsal bir ahlaksızlığın içinde olduğumuz ortada. Geçenlerde Başbakan buyurdu ya “Batı’nın sadece ahlaksızlığını aldık” diye. Hani kastettiği saçını, başını açan kızlar, fıldır fıldır etekler filan… Bense başbakanın aksine Batı’nın ahlakına çok ihtiyacımız olduğunu düşünmekteyim. Çünkü Batı’da insan önce insana, sonra topluma, en çok da kanuna saygı duyar.
Şimdi bana gelip de “batı hayranlığı” yaftası yapıştıracak aklı evveller için önceden uyarayım, onlar çok büyük medeniyetler demek istemiyorum. Çünkü bu saygının sebebi yüksek bir medeniyetin tezahürü değil. Onlar vergi kontrolöründen, trafik polisinden, kanundan Allah gibi korkmakta. Çünkü orada insan devletinden, devlet insanından korkmakta. Ve bu korku, beraberinde toplumsal bir ahlakı da getirmekte. Saygı ile beraber elbette…
Toplumsal bir ahlaksızlık dedim ya, şimdi etrafınıza bir bakın, en alt kademeden en üst kademeye kadar. Kapıcınıza, mahalledeki bakkalınıza, manavınıza bakın. Yoldaki araçların şoförlerine bir bakın. Okulda yan sıradaki arkadaşınıza, hocanıza, iş yerinde patronunuza, iş arkadaşınıza… Dolmuş kuyruğunda önünüzdeki adama bir bakın, o dolmuşun şoförüne bir bakın. Muhtarınıza, belediye başkanınıza, bakanınıza, başbakanınıza ve hatta cumhurbaşkanınıza bakın. Korkmayın bakın, bir ayna bulun, geçin karşısına ve kendinize bakın, bize bakın! Şimdi kimin bana toplumsal bir ahlaksızlığın, topyekun bir bokun içinde olmadığımızı söyleyecek cesareti var?
Aynen boyle seyler geciriyordum kafamdan, belki yazacaktim sen benim yerime yazmissin. Herkes surekli sistemim yapisindan, politikacilardan falan sikayetcidir Turkiye’de ama gel gor ki en cok sikayet edenler sikayet edilen seyler kendi faydasina olunca kullanmaktan cekinmez.
En basitinden ornek, yillardir OSS kalksin denir ama yerine ne olacak bilinmez. Bazi ulkelerde uygulanan lise notlarini baz alan sistem uygulansin diyemez kimse… Sebebi de herkesin su gercegi bilmesidir, eger bu sisteme gecilirse ogretmenler, ogrenciler, veliler bir rusvet agi kuracak, universiteye giris haklari parayla alinacak. Bu ogrenciler, ogretmenler ve veliler politikaci ya da kapitali elinde tutanlar da degil ki yahu… Ama herkes birbirini biliyor, curumusluk yukarida degil, butun topluma sirayet etmis. Her seyden sikayet edenler az biraz samimi davranmaya calissa belki duzeliriz ama her seye bahanemiz var maasallah. Elin adami 20 km kuyruk olmus trafikte sagda bombos duran otobus seridine girmez ama bizimkilerin cok acil isi vardir, iste cok yorulmustur ve trafik sorunu bir tek Istanbul’da vardir zaten. Ondan sonra bok atacak yer de belli “Batinin ahlaksizligini aliyoruz”.
Şöyle de birşey vardı. Bilmem hatırlar mısın 01.01.2008 itibariyle yemek harcamalarında KDV mi ne düşürülmüştü. Bununla ilgili bir haber yapmışlar, mekan sahibi ile röportaj yapılıyor. Vergi yükü yaktı, yıktı milleti filan gibi ezbere, klişe cümleler kuruyor adam. Peki siz yansıttınız mı bu vergi indirimini fiyatlarınıza diye soruluyor. Mekan sahibi “Yok, şey, biz zaten zam yapacaktık, dokunmadık o yüzden” diyor. Ulan madem vergiden kırıldı bu millet, madem senin çok şeyinde, düşürmüşler işte oranı. Ee hadi düşürsene fiyatları! Çakal!
Kıssadan hisse: Bu ülkede kimse kendi nemasına dokundurtmuyor, tıpkı kendi çıkarına dokundurtmadığı gibi.
Dalga geçilecek muhtemelen ama yazacağım.
Bu yazı stad giriş kuyruklarında gişelere girmek için kaynak yapan bizleri de kapsıyor değil mi?
Hahaha tabii ki kapsıyor, ki yazı sırasında kaynakçılık mekanizmasını da örnekler arasına almak aklıma gelmişti.
Zaten bana kalırsa bir ülkenin ahlaki yada ruhsal durumunu çözümlemek için tribüne bakmak yeter çoğu zaman…
herhangi bir yazılı kaynakta rastlamadım ama (meali: google’da aradım çıkmadı) şöyle bir hikaye vardır, belki bilirsiniz.
TBMM ilk açıldığında Anadolu’nun bir şehrinden halk vekillerini uğurlarken içlerinden “bizi orda iyi temsil edesin” diyenler olur. vekilin cevabı; “siz sütseniz ben sizin kaymağınızım. süt bozuksa kaymak da bozuk olur, süt iyiyse kaymak da iyi.”
gerçek mi yoksa sadece bir hikaye mi bilmiyorum ama bu durumu daha iyi anlatan başka bir ifade yok sanırım. en baştakilere söverken onların da bu toplumun ürünü olduğunu unutuyoruz.
Ahlaksızlık her zaman vardı da ahlaksızlığın moda olması daha yeni bir sorun sanki. Ahlaksız davranışlar prim yaparken, ahlaklı davranmaya çalışanlara uzaylı gözüyle bakılıyor. İnsanlara neden ahlaklı davrandığının açıklamasını yaparken bulabiliyor insan kendini.
bu yazi mac girisi kaynak yapan ve senelerdir tek bir bilgisayar programina, muzige, filme 5 kurus vermeyen bizleri de kapsiyor sanirim 🙂 “download” olayinin serbest olmasinin felsefik boyutunu ne kadar tartisirsak tartisalim yaptigimiz sey hirsizlik. bu hirsizligi yakalamak zor oldugu icin rahat rahat yapiyoruz ama hirsizlik oldugu gercegini degistirmiyor.