Ülkenin "siyaset mi hukuku döver, hukuk mu siyaseti?" tartışmalarına kanalize olduğu şu günlerde, naçizane bendeniz de gündemimizi biraz değiştireyim istedim. Zaten bu siteye siyasi içerikli bir yazı yazsam ne olur…
Günlerin aynı salaklık ve anlamsızlık içinde sürüp giderken bile ne olduğunu bilmediğin mesnetsiz bir umut vardır ya içinde, yalan bir huzur... İnşallah bu bayram onu bulursunuz diyerekten, bayramınızı kutlarım. Kurban…
[poll id="1"]
Fethiye’de başlayan, Antalya’da sonra eren; 52 Likya kentinden en önemli 19 tanesinin dahil olduğu; zaman zaman deniz kenarına indiğiniz, zaman zaman da 2300 metre yüksekliğe tırmandığınız muhteşem bir yoldur Likya yolu. Çok ilginç bir şekilde bu yolu 1999 yılında Kate Clow isimli bir İngiliz oluşturmuş. Tabii oluşturmuş derken, yaptığı o güne kadar birbirinden kopuk ve çoğu ilgi görmeyen irili ufaklı rotaları, üşenmeyip tek tek taşları işaretleyerek bir bütün haline getirmek ve ortaya bir harita çıkarmak. Daha sonra Garanti Bankası’nın sponsorluğunda rotayı belirleyen taşların yerine tabelalar koyulmuş, haritalar basılmış, kitaplar yazılmış. Ehh bize de endüstriyel trekkinge karşı Likya kültürü oluşturmak adına bu yazıyı hazırlamak düştü. İşte karşınızda dünyanın en güzel 10 yürüyüş rotasından birisi kabul edilen Likya Yolu.
Sayın Başbakan'ımız Recep Tayyip Erdoğan Obama'yı memleketine yolcu edip, arkasından su döktükten hemen sonra 2 günlük bir tatile çıkmış. Daha önce tatillerini Balıkesir'de Ekinlik Adası'nda ya da Antalya Rixos otellerinde geçirdiği bilinen Tayyip Erdoğan'ın bu kez yaptığı seçim oldukça ilginç görünüyor. Neden ilginç? Çünkü hazretleri Hatay'a gitmiş. Şimdi ne var bunda diyor olabilirsiniz elbette ama, bir zahmet, gözünüzün önüne 29 Mart yerel seçim haritasını getirin. Hatay AKP'nin Ege ve/veya Akdeniz'e kıyısı olan tek ili konumunda şuanda. Yani, Ege ve Akdeniz sahillerinde ağzının payını alan Tayyip Bey gide gide tutunabildiği tek yer olan Hatay'a gitmiş :) Kendisine bu tatilin tadını çıkarmasını telkin ederiz, zira önümüzdeki genel seçimlerde Hatay filan da kalmayabilir mazallah...
Artık bir klasik haline gelen (ya da gelecek olan) “tatil günü iş yerinden yazılar” serisine bir katkı daha yapalım. Ramazan Bayramı’nın şeker adı altında tatil olarak değerlendirilmesine karşı çıkan, ama yine de bayram tatilini 9 güne çıkartmaktan geri durmayan pek şaaane iktidarımızın vermiş olduğu kararın aksine Pazartesi yarım gün ve Cuma günü tam gün olmak üzere çalışıyorum. Bu da yetmezmiş gibi –ki hiç bir zaman yettiği vaki değildir- Perşembe gününe konan mesai ile “lan ne bayramı, ne tatili, gene iş, gene iş” diye köpükler saçmaktayım ağzımdan. Ve hasıl olan can sıkıntısından, bu halet-i ruhiyeyi gözbebeeemiz bu siteye aktarmak niyetindeyim.
Şu malum özgür medyanın önüne çıkınca toplumsal uzlaşma, birlik beraberlik gibi lakırdılar sarfettiği halde danışmanlarının saatlerce uğraşarak yazdığı politik metinlerin dışına çıkınca, yani spontane konuşunca şirazesi kayan, bayram tatilini kendisi…