"Bi' Bakar mısınız" eyleminden daha önce de bahsetmiştik. Engelli vatandaşlarımızın en temel ihtiyaçlarından birisi olan özgürce sokağa çıkma hakkı gasp ediliyor bu şehirde. Toplu taşıma araçlarında onlara yer yok, üst…
Özürlüler Vakfı’nın yürüttüğü “Bi’ Bakar mısınız?” sosyal etkinliği bugün Cevizlibağ metrobüs durağındaydı. Basın mensuplarının yakından takip ettiği, Tan Sağtürk’ün de destek verdiği grubun amacı toplumun %12’sini oluşturan engelli vatandaşlarımızın kent…
İstanbul trafiğinin hali ne olacak bilmiyorum. Ama şöyle bir tahminim var. Sene 2015 mi olur 2020 mi, 50 mi bilmem. Ancak herhangi bir gün (muhtemelen Cuma), bir saatte (muhtemelen iş…
Metrobüs malumunuz, asrın projesi. İstanbul’un en batıdaki merkezlerinden Avcılar ile, Anadolu’da en yoğun merkezi Kadıköy’ü E5 otoyolu üzerinden birleştiriyor. O hat üzerinde Küçükçekmece, Bakırköy, Şirinevler, Merter, Cevizlibağ, Edirnekapı, Okmeydanı, Mecidiyeköy, Zincirlikuyu ve Boğaz Köprüsü var. Yaşanan yoğunluğu ve bu yoğunluğa “Vallaha bu kadar insan beklemiyorduk” cevabı veren yetkilileri daha önce yazdık. Yaşanan insanlıkdışı yoğunluğa kısa vadede bir çözümü olmadığından dem vuruyorlardı. Lakin, ben sanırım bu sabah o kısa vadeli çözümü buldum.
Yüzyılın projesi Metrobüs’ün değil insan, hayvan bile taşınmayacak kadar insan yığması sistemi üzerine buralarda defalarca kelam ettik. Geçtiğimiz günlerde de tıklım tıklım otobüste bir vatandaşımız ne yazık ki, fenalaşarak kalp krizi geçirdi ve öldü. Konu ulusal basına taşınınca İETT Genel Müdürü, metrobüs hattında 300 aracın hizmet verdiğini, beklediklerinden daha fazla talep olması nedeniyle otobüslerin çok yoğun olduğunu, ancak altyapının daha fazla otobüs ve daha fazla seferi kaldıracak durumda olmadığı için bu yoğunluğun çözümü olmadığını ifade etti.
O İstanbul’un bilinen 80. belediye başkanı. Belediye başkanı derken, şehremini ve tek parti döneminin valileri filan da var listede. Partisinin Beyoğlu ilçe teşkilatında görev yaptı önceleri. Sonra il başkanı oldu. Beyoğlu Belediye Başkanlığına talip oldu. 27 Mart 1994’te İstanbul Belediye Başkanı seçildi. 4,5 sene belediye başkanlığı yaptı; siyasi yasak nedeniyle koltuğunu halefine bıraktı, o da bir diğer halefine. Yasak aldı, hapse girdi, çıktı, Siirt milletvekili, Rize milletvekili oldu. Ama sürekli “İstanbul benim sevdam” dedi. 15 sene kendisi ya da kendi karar verdiği isimlerin yönettiği İstanbul’da trafik sorunu bir türlü çözülemedi. Çözüleceğe de benzemiyor.
Şehr-i Saadet’e 3. köprü yapılacak ya, şimdi “Solcular hep böyledir, birinci köprüye de karşıydılar” çapsızlığının ekmeğine yağ sürmek korkusunu da içimde barındırarak köprünün yeri seçilirken izlenen yöntem üzerine iki kelam etmek isterim. Hali hazırda edilmişi de var, dileyen ordan başlayabilir.
Şimdi, 15 milyonluk bir şehre boğaz köprüsü gibi devasa bir köprü yapılıyorsa eğer süreç nasıl işlemelidir bir düşünelim. Bilim adamlarından oluşan bir komisyon kurulur. Bu komisyon köprünün yapılmasının artı ve eksilerini ortaya koyar. Ardından yapılması elzem sonucu çıkarsa araç trafiği/yoğunluğu, zemin durumu, çevre, ekoloji gibi konularda raporlar hazırlanır. Daha sonraki aşamada şehir idarecileri de istimlak ve arsa durumuna ilişkin çalışmalar yaparlar. Ve en uygun yer bulunur. Değil mi? Yaklaştınız. Ama cevap tam olarak bu değil.
Şehiriçi köprülerle ilgili bir deyim vardır, işin ehli “Birinci köprü ikinciyi, ikinci köprü de üçüncüyü getirir. Bu bir köprü tuzağıdır” der. İstanbul’un beylik gündemlerinden birisi Üçüncü köprüdür malum. (Bu arada 3. köprü yazmak mı, üçüncü köprü yazmak mı daha doğru dilbigisi açısından? Bilemedim.) Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 3. köprü ile ilgili imar çalışmalarının devam ettiğini, Ağustos ayı içerisinde tamamlanacağını, Eylül’de de ihale sürecinin başlatılacağını açıklamış. Ve eklemiş “Bütün bu işlemler yapılmadan ortaya atılacak güzergah bilgileri bazı mağduriyet ve haksız kazançları beraberinde getirecek.”
Dün metrobüs ile Mecidiyeköy istikametine gidiyorum. Körüklü otobüste, tam körüğün yanındaki koltuklarda, gidişin tersine doğru sağ tarafta oturuyordum. Çağlayan durağına kadar girmek üzereydik ki önce acı bir fren koydu metrobüs, ardından kornaya bastı, dedim "werdure sıkı tutun oğlum giriyoruz bir yere". Çat diye bir ses duydum, Ardından bir şeyi ezdik. Çığlıklar falan basıldı ön taraftan. Metrobüs durdu. Sağ tarafıma baktığımda yerde yatan adamı gördüm. Düşünün adama çarptık adam körüklerin yanında iken durabildi otobüs. Başından feci şekilde kanlar geliyor. Hemen fırladım ön kapıya doğru şöför şaşkınlıktan bana açıklama yapıyor. "Önüme birden çıktı" falan. Dedim ki boşver şimdi kapıyı aç.