Altı Üst Olsa Hayatın
Anarşik bi çıkış yapmak değil amacım sadece hepimizi az yada çok bir şekilde etkileyen toplumsal alışkanlıklar tersine çevrilebilse, altı üstte olsa hayatın neler olur diye fantaziler kuruyorum : )
Mesela ortak iletişim ve kolaylık için zaman akışını bölüp isimler vermişiz. Hafta diyerek zamanı 7 birimlik günlere, günleri de 24 birimlik saatlere ayırmışız. Referans noktamız son derece somut bir geçek olan güneşin doğuşu, batışı ve bir sonraki doğuşuyla geçen süre, yani bir gün. Gerisi soyut ve değiştirilebilir kavramlar.
7 gün doğumuna değil de ne bileyim, 5 tanesine 1 hafta diyelim mesela. Zamanın akışında bi değişiklik haddimize olmadığından sadece kendi algımızı-kabulümüzü değiştirmiş oluyoruz böylece. Ama toplumsal hayatımızda bu algılar üzerinden düzenlemeler ve anlaşmalar yaptığımızdan büyük değişiklikler olabilir şuana göre. Mesela şu anki 7’lik kabulle 5 haftada 25 iş, 10 tatil günü mevcut. Aynı zamanı 5’lik sistemde algılıyor olsak ve 4 gün iş 1 gün tatil olsa; toplamda 28 iş günü 7 tatil günü oluyor ki şuankinden daha fazla. 5’lik zamanı 3 gün iş 2 gün tatil diye bölünce bu sefer de 21 gün çalışıp 14 gün tatil yapmış oluyoruz ki bu da şu andan daha az.
Neyse rakamlar arasında boğulmak değil derdim, sadece alternatif bi düzen düşünmek, sadece düşünmek için : ) Bana sorsanız hangisini isterdim diye düşünüyorum da ne 2 tatil gününün ard arda olmasından vazgeçerim ne de 5 peş peşe gün boyu çalışmak isterim. Benim için 3+2 lik sistem en güzeli, insanlık buna geçsin herşeyin daha verimli olacağına eminim : ) Önce kısa bir pazartesi sendromu bir gün sonrasında haftanın ortası çarşamba hemen sonra da güzelim cuma, salı ve perşembeye gerek yok : ) Hele çalışılan orta 3’lüye bi bayram falan denk gelse otomatikmen 7 gün tatil yaparız.Çok fazla şey değişir çok; 3-4 güne bir maç olur deplasman kovalayanların hayatı hızlanır mesela : )
Güneşin doğumu ve batımı arasının en verimli saatler olduğu düşünülmüş olacak ki genelde insanlık saat 8-9 gibi iş başı yapıp akşam 5-6 gibi işten çıkıyor. Devlet daireleri, özel sektör, okullar, bankalar kısaca yaşantımız biribirine organik bağlı olduğundan hepimiz bu anlaşmaya uyum sağlamak zorundayız ve uyku düzenlerimiz de doğal olarak buna uyum gösteriyor. Oysa bana bıraksanız öğle yemeğinden sonra ve akşam üstü saatlerinde kesin uyumayı tercih eder, gece daha çok çalışırım. Bundaki keyfi paydan öte gerçekten kendi adıma daha verimli bir insan olacağımı düşünüyorum. Veya tamamen değişik olsa düzen, gün ışığında uyusak akşam olunca çalışsak nasıl olurdu dersiniz? Düşünsenize en yoğun trafik sabaha karşı herkes işten dönerken yaşansa : ) Neden olmasın yılın yarısını karanlık yarısını aydınlık geçiren yerler var dünyada.
Sıkıldım hemen bitiriyorum. Diyeceğim o ki toplumsal kabuller, anlaşmalar, alışkanlıklar farkında olmadan, istesek de istemesek de hem somut, hem soyut olarak o kadar çok etkiliyor ki kişisel yaşantımızı. Zaman algımız, uyku düzenimiz, yeme içme hatta sevme alışkanlığımız, düşünce yapımız, inançlarımız, korkularımız, tabularımız, sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz… Bazılarını gerektiriyor elbette birlikte yaşamın getirisi de; bazılarının da farkına varıp karşısına çıkabilmeyi gerektiriyor insan olmanın getirisi… Şems ne de güzel demiş “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”
Kuralın tamamın da güzel demiş Şems;
“On Dördüncü Kural : Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle birlikte aksın… Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”
yeap biliyom jerocum, diğer 39 unu da güzel demiş hatta 🙂
“Gece uyuyup, gündüz yaşama” kuralı evrimsel bir sürecin gerekliliği arkadaşım. Düşüncesene binlerce yıl önce insanlık gece yaşamaya kalksaydı, gece hayatına daha uyumlu yırtıcılar löp löp yutacaktı bu insanları. Hayatını görsel algıya büyük oranda adamış insan canlısının görme duyusuna kendisi kadar bağımlı olmayan yırtıcılar karşısında çok da fazla şansı olmazdı. O yüzden, binlerce (fazlası var eksiği yok) yıldır gece uyuyup, gündüz yaşamak daha güvenli olduğundan, muhtemelen biyolojik saatimiz de buna göre uyum sağladı.
Eskiden florasan mı vardı lan? Ne yapsındı insanlar gece yaşayıp? Çağımızda hayat sana bana güzel, o yüzden bu bohemlik bu serkeşlik…
Bir de şu gülücüklere bir ayar çek, “görsel” olarak çok çirkin olmuş yazı…
“fantazi” yapalım dedik yahu, “anarşizm” de değil dedik amacımıza, toplumsal yaşamın – insan doğasının gerekliliklerini de kabul ederek “bu çok saçma değişmeli” dediğimiz bişey de yok, yer çekimi olmasa da diyebilirdim mesela o zaman ne dicektin? sürrealist fantaziler diyelim kalıp dışı düşünmek için. hani asıl dem vurduğum şey başkaydı ama anlatamamışım demek ki güzel. gülücüklerin çirkinliği konusuna da katılıyorum.
dellez ne olumsuz adamsin ulan, biraz hayata altarin gozleriyle bakman lazim artik, olmaz boyle.
Dellez 40ını görmez ya… Bu sinir, bu asabiyet, bu her şeye söylenecek bir lafının olması, bu “ben dünyayı değiştirebilirim, evet, evet, ama dur önce bir soluklanayım, az kestireyim şurda” dürtüsü ile zor…
Hahah, bu ne lan? Dea Intikam Tugayi kurdunuz da ilk hedef beni mi bellediniz? Kanimca DIT’in ilk hedefi benden once atbs dombilisi olmali. Bana sira gelene kadar cok var.
Kadroya bak, dea, aga, sechoe. Bu uc insan benimle neden ugrasiyor? Ve ozellikle neden bu ucu? Mahlaslara bak, dea, aga, sechoe. Basharflerini al. D, A, S. Birlestir. Ne cikti? DAS. Neyin das’i bu? Das Kapital’in das’i mi? Hala ayni komonost kafa! Azicik ilerleyin ya, sene oldu 2009, siz hala memlekete komonizm zehrini yaymaya cabaliyorsunuz. Dunya degisti, o eski 80lerdeki iki kutuplu dunya yok, soguk savas bitti, artik endiselenmeyi birakip bombayi sevmeyi ogrenmeniz lazim gencler.
Ayrica, evet dea insani, biraksalar dunyayi degistiririm de, mevsimden midir nedir bir kirginlik var uzerimde. Sabahlari erken kalkiyorum ya, uykuyu falan alamayinca, bunyede direnc kaybi basladi…
Tugay, mugay yok… Bizimkisi daha spontane, daha muallak bir girişim 🙂
benimkisi de daha çok türkçe dersinde yazdığın kompozisyonu beğenmeyip üstüne bir de sınıfın önünde azar çekip seni rencide eden ortaokul öğretmenine duyulan duygulardan ibaret, komonoslukla ilgisi yok 🙂
– bak hala gülüyor şrraaaakkkk!
“Gülecek bir şey varsa söyle hep beraber gülelim” demesini bekliyorum ben, çiftlik ağası varyemez dellezden…
Sürrealist fantazilermiş. Aman diyeyim. Geçenlerde sürrealist fantaziler diye koca kung fu’ nun abaza çekirgesi kendi kendini astı. Yapmayın gençler.
Dea’ ya da goygoyculuk olsun. Sınıfın öğretmen goygoycusu Dea. Otur sıfır!