Bir medya analizi
Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki Anayasa Hukuku derslerimizin başındaydı, kürsüdeki hocamız şöyle seslendi: “Devlet organları 3’e ayrılır. Yasama, yürütme, yargı. Buna kuvvetler ayrılığı denir. Ama son dönemlerde bu organlara bir tane daha ekleyebiliriz: MEDYA. Yarı şaka, yarı ciddi, dersin giriş konusu böyle belirlenmişti. MEDYA artık siyasetin, hukukun iç işlerine iyiden iyiye girmişti. Günümüz dünyasında, özellikle ülkemizde, yazılı ve görsel basının ülke gündeminde yarattığı etkileri en derinden hissetmekteyiz. Bugünün en etkili propaganda aracı tartışmasız MEDYA olmuştur.
Ülkemizde özellikle 12 Eylül darbesine kadar “Gazete Patronları” kavramı gelişmişti. Mesleği yalnızca gazetecilik olan bu kesim belli birtakım ilkeler doğrultusunda günlük, haftalık ve de aylık olarak haber dağıtımını sürdürürlerdi. İktidara yakın veya uzak olmak o zamanın da gereği olduğu halde günümüzdeki kadar bir bilgi kirliliği yaratmamıştır. Belli başlı gazete patronları -ki bunların başlıcaları Sedat Simavi/Erol Simavi, Kemal Ilıcak, Nadir Nadi- o günlerin söz sahibi kişileridir. 24 Ocak 1980 kararları ile serbest piyasaya geçen Türkiye ekonomisindeki değişim doğru orantılı olarak medyaya da yansımıştır. Özellikle Aydın Doğan medya sektöründe başlı başına bir tekel haline gelmiştir. Doksanlı yılların başında artık gazete ve televizyonlar teker teker el değiştimeye başlamış ve artık gazete patronlarının yerini “holding patronları” almıştır. Bugünlerde değişmeyen tek şey ise şaşırtıcı biçimde medyaya yapılan teknolojik yatırımlardır. Dünya üzerinde son teknoloji sayılabilecek buluşlar bile gün geçmeden Türk medya sektöründe kullanılmaya başlanmıştır. Bunun nedeni pek tesadüfi gerçeklere dayanmamaktadır. 2000’li yılların ilk yarısından itibaren medyadaki Aydın Doğan tekeli yavaş yavaş kırılmaya başlanmıştır. Özellikle yeşil sermaye adı verilen siyasal islamcı kesim medyanın önemini kavrayarak bu alanda yatırımlar yapmaya başlamışlardır. Siyasi iktidarında desteğini alarak yayınlarına devam etmektedirler.
Çok fazla detaya girersek konunun özünü malesef kaçıracağız. Aslında uzun uzadıya bir inceleme alanı olabilecek Türk medya tarihi çok ama çok kısa özetiyle bu yöndedir. Hala kırılmalar, el değiştirmeler ve çatlaklar yaşanmaya devam etmektedir. Bu değişimler halkın kafası tamamen allak bullak etmiştir diyebilriiz. Akşam haberlerini izleyen veyahut iki farklı gazeteyi takip eden bir kişi artık bilgi yerine sadece ve sadece yorumları (yorumlanmış haberleri) izlemiş olmakta. Hangisine inanacağı konusunda dünya görüşü bir etken olabilir ama hangisi doğru söylüyor, bu belli değil. Hepimizin malumu, tam bir dezenformasyon hali almış başını gitmiş durumda. Şimdi aşağıdaki listeden kim kimin elinde; hangi gazete hangi kişiye ait, hangi televizyon hangi grubun elinde kısaca irdeleyelim.
Önce gazeteler: (tiraj sırasına göre)
ZAMAN: Fethullah Gülen
POSTA: Doğan Medya Grubu
HÜRRİYET: Doğan Medya Grubu
SABAH: Çalık Grubu (Grup başbakana yakınlığıyla biliniyor)
TAKVİM: Çalık Grubu (Grup başbakana yakınlığıyla biliniyor)
VATAN: Doğan Medya Grubu
MİLLİYET: Doğan Medya Grubu
AKŞAM: Mehmet Emin Karamehmet’e yakınlığı var
TÜRKİYE: Muhafazakar bir çizgiye sahip
SÖZCÜ: Herhangi bir sermaye grubuna bağlı değil. İktidara muhalif çizgide.
STAR: Hepimizin bildiği üzere iktidarın borazanı
YENİ ŞAFAK: Albayraklara ait. İktidarla yakın, muhafazakar bir çizgide
CUMHURİYET: Cumhuriyet Vakfı’na ait. İmtiyaz sahibi İlhan Selçuk.
VAKİT: Yobazlıkta ve de son dönemlerde haysiyetsizlikte bir numara
YENİÇAĞ: Milliyetçi bir çizgiye sahip
TARAF: Ahmet Altan. Anti-militarist bir çizgide. Numaralı cumhuriyetçiler burada (Yorum yazmazsam çatlarım, “teslimiyette onur yoktur” türünün en güzel örneği, Ali Kemalci çizgiye sahip)
MİLLİ GAZETE: Muhafazakar çizgiye sahip
RADİKAL: Doğan Medya Grubu
TERCÜMAN: Ulusalcı çizgide
REFERANS: Doğan Medya Grubu’nun ekonomi gazetesi
EVRENSEL: Emep’e yakın. Emekçi bir çizgide
BİRGÜN: ÖDP’ye yakın bir çizgide
Televizyon Kanalları:
KANAL D: Doğan Medya Grubu
SHOW TV: Mehmet Emin Karamamet
ATV: Çalık Grubu
STAR: Doğan Medya Gubu
FOX: Eski TGRT. Şimdi ise Premier League ve Bez Bebek dizisinin oynatıcısı
STV: Fethullan Gülen
KANAL 7: Muhafazakar çizgiye ve mistik öğelere sahip
NTV: Doğuş Grubu
CNN TÜRK: Doğan Medya Grubu
HABERTÜRK: Ciner Yayın Holding
SKYTÜRK: Mehmet Emin Karamehmet
TRT: Devlet kanalı. Muhafazakar yayının son halkası
TV 8: MNG Holding
AVRASYA TV: Türk-Metal iş sendikasının. Ulusalcıların Kanaltürk’ten sonraki adresi
KANALTÜRK: Artık Fethullah Gülen’e yakın
KANAL 24: İktidarın sesi
Ve FASULYEDEN: Her telden, her sesten. Dostların arasında, güneşin sofrasında…
Bir takım yanlışlıklar olmuş olabilir, onu da sizlerin yardımıyla düzeltebiliriz. Yorumlar bana aittir, fikrim de sabittir. Tiraj raporları için medyatava.com a teşekkür ederiz.
bütün basın traş, forzabeşiktaş.
Bütün basın fason, çok şekersin fasulyedenkom 🙂
Gazetelerin tirajlarında kıstas para verilerek alınmaları olsaydı acaba bu liste nasıl olurdu 🙂
Söz konusu medya olunca, benim de çok söyleyeceğim var. Aydın Doğan gazeteciliğinin on altın kuralı diye bir yazı tasarlıyorum kafamda. Biter inşallah yakında.
Kısaca özetlemek gerekirse Aydın Doğan hep kazanan ata oynar. AKP iktidarının ilk yarısında Doğan Gazetelerinde birkaç uç muhalif hariç kimse AKP’yi eleştirmiyor, AKP yolsuzlukları, kadrolaşmaları, skandalları hiçbir zaman manşette yer bulamıyordu kendisine. Sonra dünya konjüktürü mü desek, yerel “düzenlemeler” mi desek bilmem, bir anda AKP muhalifi oldu.
AKP’ye gelirsek eğer Turgut Özal yolundan en sağlam ilerlediği konulardan birisi medyadır heralde. Hocası Erbakan’ın hatasına düşmedi. Yeşil sermaye destekli iktidar gazeteciliğini çok sıkı tuttu. Hatta abarttı, devlet bankalarından kredi sağlayarak devletin elinde bulunan gazetenin satılmasını sağladı. Zaman zaten Türkiye’nin en çok “basılan ve bedava dağıtılan” gazetesi. Posta’yı geçelim, gündem yaratmak, kitle yönlendirmek gibi bir kaygısı olmadığı için Türkiye’nin en büyük 3 gazetesinden birisi olan Sabah’ı kendi safhına çekmek nerden bakarsan bak Yüce Divan’lık bir operasyon gibi görünüyor.
Bir de şu anektodu paylaşayım. Fii tarihinde Kanal D Genç Bakış’ta Posta ve Cumhuriyet’in Ankara temsilcileri vardı. Mustafa Balbay ve adını bile hatırlamadığım bir şahıs. Üniversitelilerden çok sağlam ayar yemişti bu Postacı vatandaş, sizin burda ne işiniz var onu anlamadık filan diye. Adamcağız “ben Türkiye’nin en çok okunan gazetesinin başkent temsilcisiyim” demişti de, birisi çıkıp “bu da sizi bu programda değil magazin ve kadın programlarına uygun birisi haline getirir” demişti. Hey gidi ayarmatör gençlik heyy.
Şahsın adını bulmak için internet sitesine bakayım dedim ama en dandirik yerel gazetenin bile internet sitesi varken, bu Türkiye’nin en çok satan gazetesinin sitesi bile yok. Nesini ciddiye alıcaksın şimdi bu adamların?
Kahveler ve berber dükkanlarının saymazsak, Posta gazetesi ilk 10a girer mi acep?
Dogan medyasinin ilk zamanlardaki AKP degnekciliginin altini cizmek lazim. Emin Colasan’in kovulmasi unutulmasin…
Güzel bir derleme olmuş Ozan.
Melih Aşık yazmış, aynen kopyalayayım:
Yıllarca Milliyet’in Washington temsilciliğini yapan, bazen şaka yollu kendisinden “ABD’ nin Türkiye temsilcisi” olarak da söz edilen Yasemin Çongar, kendi isteğiyle o görevi bıraktı, Türkiye’ye gelerek yeni çıkan Taraf gazetesinde üst düzey görev üstlendi… Şimdi özellikle Ergenekon konusunda birbirinden ilginç yazılar yazıyor.. Dünkü yazısının başlığı şöyle:
“Ergenekon’da gelinen nokta, yeni dalgalar ve temizlik umudu…”
Yazı: “Ergenekon operasyonunda, en başından itibaren görev almış bir istihbaratçıyla konuşuyorduk” diye başlıyor… Bir başka paragrafın başlangıcı şöyle:
“Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılarla operasyonları gerçekleştiren polisleri dinleyince şunu açıkça görüyorsunuz…”
Bir başka paragraf başı: “Soruşturmayı yürütenlerden birinin aktardığına göre…”
Anlaşılıyor ki Yasemin Çongar’ın bir ayrıcalığı var… Ve yayın yasağına, soruşturmanın gizliliği ilkesine vs. rağmen ona sürekli bilgi aktarılıyor. Dünkü yazıda çarpıcı bir bölüm de şu:
“Ergenekon operasyonunu yürütenlerle konuşunca, muhtemel yedinci dalganın yargıya, üniversitelere, hatta Emniyet’e uzanabileceğini anlıyorsunuz.
Dahası, emekli ve muvazzaf subayları da kapsayacak bir sekizinci dalganın da mümkün olduğunu seziyorsunuz…”
Çongar’a, anlaşılan, yalnız iddianamede olanlar değil, olacaklar da sızdırılıyor… Belki o… Belki sadece korku imparatorluğunda korkuların artırılması amaçlanıyor. Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin bu durumu haber kirliliği olarak adlandırıyor. Peki ne adına göze alınıyor bu kirlilik… Cevap başlıkta var; Temizlik adına… Ne temizlik!
Ahmet Hakan yazmış:
Dünkü düellodan sonra bugünkü gazetelere göz atarsanız, herkesi kendi açısından olaya nasıl yaklaştığını somut bir şekilde görme fırsatını yakalayabilirsiniz. Yarınki gazetelerin çoğunda “dün hangi gazete ne dedi” şeklinde haber olacaktır muhakkak. Ya da hiç birinde yoksa da radikal’de olacak mutlaka 🙂
Misal, sabah bugün düello için 1-1 bitti yorumunda bulunurken, star yine uzak ara önde gidiyordu. Star’a göre Kılıçdaroğlu bütün belgeleri çarptırmş, dengir hepsinin ayarını vermişti 🙂
Bu iki gazete bana yetti bugün, zaman’dır vakit’tir, milli gazete’dir, elimin altındaydı; açıp bakmayı yüreğim kaldırmadı vallahi!
köşe yazarlarını okumasam da zaman da küçük kardeşi sabah gibi -en azından web sayfasında- “demokrasi kazandı” gibi ne etliye ne sütlüye bir manşet hakimdi.
vakit hiç lafı evirip çevirmeden kılıçdaroğlu’nun belgeleri fos çıktı yazdı.
Vakit gazeesinin taktiğine dikiz.
http://www.ensonhaber.com/Medya/154096/Vakitten-BUYUK-TUZAK.html