Yazılı olmayan toplumsal sözleşmeler
Toplumsal mutabakat dediğimiz hadisenin en temelinde toplumu oluşturan öğelerin birbirleri ile imzaladıklarını düşünüp, bağlı kaldıkları anlaşmalar var aslında. Halbuki ne yazılı bir madde var, ne de imza. Ama uyuyorsunuz kendiğilinizden. Yoksa tartışma programlarında sözü edilen mutabakat ütopyadan başka birşey değil. Çankaya konusunda toplumsal mutabakat ne ola ki? Ya da yeni anayasa konusunda mümkün mü böyle birşey? İşveç mi burası ki insanlar otursun, incelesin, evet aklıma yattı desin. Değil. Asıl toplumsal senet otobüste yaşlıya yer vermektir. Oruçlu birisinin yanında birşey yemeye, içmeye çekinmektir. Ya da fiş almayınca indirim yapılmasıdır.
Geçelim onu da, daha çok küçükken, babamla beraber şehirlerarası bir yolculuğua çıkmışız. Neden ailenin diğer fertleri yok ve nereye gidiyoruz anımsamıyorum. Bendeniz ön koltukta, kemersiz vaziyette seyir halindeyiz. Karşıdan gelen arabalar sürekli sellektör yapıyor ve elleriyle kağıda birşey yazar gibi yapıyorlar. Ben “noluyor lan, gizli bir tarikat üyesi mi babam?” derken gayet soğukkanlı şekilde “polis çevirmesi var, kemerini tak” dedi. Vayy anasını, toplumsal anlaşmaya bak sen hele diye şaşakaldım. Al sana yazılı olmayan ama herkesin gönüllü sirayet ettiği bir uzlaşma zemini.
Bir de geçenlerde otobüsteyim, tek başıma oturuyorum cam kenarında. Koridorun diğer tarafında da başka birisi, yine pencere kenarında oturuyor. Evli oldukları her halinden belli bir çift geldi. İçimden inşallah adam buraya, kadın öbür tarafa oturur dedim. Zira sevmiyorum çiftlerden kadın/kız olanının yanıma oturmasını ve erkek olanının sürekli bana attığı “yanlış olmasın, çizerim” bakışlarını. Doğrudan sapık muamelesi görüyorsun. O yüzden erkek benim yanıma otursun, diğer herifin bir yanlışı olursa dalarız beraber diyorum.
Ama adam ya da kadın oturmadı yanıma, ayakta kaldılar 1 saniyeliğine. Sonra adam bana bir organizatör edasıyla garip bir el hareketi yaptı. Efendim, anlamadım dedim. Siz şöyle geçebilir misiniz dedi. Haa tabii tabii geçerim dedim. Ben gittim adamın yanına oturdum, bizim çiftler de yanyana oturmuş oldu böylece.
Böyle beklenmedik durumlarda yaşanan olayı 5 dakika kafamda tartma alışkanlığı, daha doğrusu manyaklığı var bende. Bu hadisede de kızdım kendime. Örneklerine yüzlerce kere şahit olduğum ve bir ritüele dönüştürülmüş bu çift hakları savunuculuğu hareketini neden özümseyememiş, adamın garip el hareketinden hemen kendime görev biçip usulca yan koltuğa geçmemiştim. Toplumsal hayatımızın orta yerine bırakılmış bir dinamit gibiydim adeta. Anlaşmayı bozmuştum!
Toplumu ayakta tutan küçük örnekler tabii bunlar. Gönül ister ki bizim mutabakatımız da ülke genelini etkileyecek siyasi kararlardan ya da toplumsal bir duruştan olsun. Ama ömrünü belediye otobüslerinde geçiren ya da sırf ceza yememek için kemer takan bir kitlenin en fazla bu kadar olabiliyor mutabakatı. Buna da şükredelim, allah beterinden korusun tabi…
bence istiklal caddesinde de toplumsal mütabakata varılmalı, ne bileyim aşağı inenler soldan yukarı çıkanlar sağdan yürüsün yoksa işkence oluyor yürümek özellikle de haftasonları 🙂
güzel yazı, güldüm 🙂 ben de artık yazayım diyorum, yeter 1 sayfayı doldurucak doneyle geliyorum.