Epeydir yeni bir fotoğraf galerisi eklemiyordum. Hele hele Antalya'yı bu kadar çok özlemişken, en azından arşivde dursun diyerek eklemek lazım. Birbirinden güzel Antalya fotoğrafları -ki Demre de var- daha önce çekilmedikleri bir açıdan, havadan, emrinizde:
Fethiye’de başlayan, Antalya’da sonra eren; 52 Likya kentinden en önemli 19 tanesinin dahil olduğu; zaman zaman deniz kenarına indiğiniz, zaman zaman da 2300 metre yüksekliğe tırmandığınız muhteşem bir yoldur Likya yolu. Çok ilginç bir şekilde bu yolu 1999 yılında Kate Clow isimli bir İngiliz oluşturmuş. Tabii oluşturmuş derken, yaptığı o güne kadar birbirinden kopuk ve çoğu ilgi görmeyen irili ufaklı rotaları, üşenmeyip tek tek taşları işaretleyerek bir bütün haline getirmek ve ortaya bir harita çıkarmak. Daha sonra Garanti Bankası’nın sponsorluğunda rotayı belirleyen taşların yerine tabelalar koyulmuş, haritalar basılmış, kitaplar yazılmış. Ehh bize de endüstriyel trekkinge karşı Likya kültürü oluşturmak adına bu yazıyı hazırlamak düştü. İşte karşınızda dünyanın en güzel 10 yürüyüş rotasından birisi kabul edilen Likya Yolu.
Bilen bilir, Demreli'yim. Hep övündüm Demreli olmakla ve pek bilinmemesiyle. Alfredo şurada Demre'yi ilgilendiren bir yazı yazınca, siteye Demre hakkında bir şeyler yazmadığımı farkettim. 1984 yılında doğmamla başlayan macera, 1994 yılında ciddi bir kırılma yaşasa da doğduğum, doyduğum, sevdiğim, özlediğim memleketim, hasretimdir Demre. Daha somut ifade edeyim o halde; turizm cenneti olmakla tarım kenti olmak arasında kalmış, bocalamış, aslında kimliğini kaybetmiş ve hala bulamamış bir Antalya ilçesidir Demre. Turizm cenneti olmak için tüm gereklilikleri mevcuttur aslında. Kilometrelerce uzunlukta, çeşitli özelliklerde (kum, çakıl, kayalık) müthiş bir kıyı şeridi, Likya medeniyetin orta yerinde kurulması nedeniyle sahip olduğu envai çeşit tarihi zenginlik, özellikle Ortodokslar için kutsal sayılan St. Nicholas'ın kilisesi, mavi yolculuk konusunda ülkenin en iyi haritası vesairesi, vesairesi...
Oldum olası nefret ettim otobüs firmalarından, şöförlerinden, hostlarından, servis elemanlarından, bilet satanından, çağrı merkezinden, kekinden, havasından, suyundan... Anlatmakla bitmez bir şehirlerarası yolculuk mazim olduğundan dolayı, anlatmakla bitmez bir şehirler arası otobüs macerası antolojisi oluşturdum kendime. Ama dün, bugün ve yarın, mevcut tüm nefretimi üzerinde toplayabilecek bir firma adı isterseniz, tek saniye düşünmem Metro derim.
Amacımızın hayattan detaylar, kareler aksettirmek olduğu gibi salak bir düşünceye kapılıyorum ara ara. Ama çoğunlukla da "bir amacımız yok" başıboşluğunda huzur buluyorum. Birşeyler çiziyoruz elbette ama bilmiyorum ki buraya nakşedilmeyen detaylar kızıyor mudur bize. İçtiğim bira, yediğim tuzlu fıstık "Lan bu kadar mı değersizim ben gözünde" diye arkamdan küfrediyorsa?
Antalya'nın Sorgun ilçesindeki ormanlık alana otel ve golf sahası yaptırmak için izin alan yetkililere karşı yürüyüş düzenleyecek olan muhtarların ruhen yanındayız. Güzelim doğal güzelliklerimiz eriyor. Meğer ne golf meraklısıymışız. Yürüyün…