Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: çocuk olmak

Neşe Doluyormuşcasına…

Gökten üç elma düştü, babası gördü balkondan; çok kızdı. “Her şeyin yeri, zamanı var”. Elmaların birini cebine attı, boş arsaya doğru koşmaya başladı. Hava tam ev ödevlerini ertesi günün ilk teneffüsüne erteleyip boş arsa duvarına kireçle kale çizmelik, Alman kale oynamalık, sonra da en yakın su kaynağına koşu yarışı yapmalıktı. Arsaya koşarken arada gözünü ayırmadan güneşe bakmaya çalışıyor, sonra önüne baktığında geçici körlüğün keyfini çıkarıyordu. Ailenin çekinik genlerinden zorla koparttığı kodlama; küçük şeylerden mutlu olabilme yeteneği. Hatta hiçlikten bile mutlu olabilir, boşluktan falan. Bi’ karadelik onu deli gibi mutlu edebilir mesela. Bisküvinin ortasındaki kremayı ambalajla sıyırıp sadece bisküvileri yese de olur, çubuk krakerin dibindeki tuzlar için sevinçten saçını başını yolabilir. Kimseden bi’ tur bisiklet almasa, kimse ona bisikletini bi’ tur teklif etmese de mutluluğundan eksilmez. Pınar ondan 11 yıl 4 ay büyük diye ağlasın mı yani? Pınar ona bakmıyor diye o Pınar’a gülümsemesin mi? Türkçe hocasının okuttuğu “Tahir ile Zühre”yi ve cebindeki elmayı hatırladı. Elmayı çok seviyordu, elmanın onu sevip sevmemesi hiç umrunda değildi. Elmayı yokladı, yerindeydi.

Çocukluğumuzun efsanesi: Moon Walk

Ertuğrul Özkök bugünkü köşesinde Micheal Jackson'un yeni bir konser hazırlığında olduğunu ve bunun için çok pahalı bir prodüksiyona hazırlandığını yazmış. Söylenene göre -ki büyük ihtimalle pazarlama amaçlıdır- Moon Walk'u aşacak yeni bir dans üzerinde çalışıyormuş Jackson. Adam 50 yaşında, yaşıtları torun torbaya karıştı, o da o yaşıtlarının torunlarını taciz ede ede tüketti, heba etti kendini; çıkmış yeni bir dans diye ortalığı ayağa kaldırıyor. Garip.

23 Nisan Editörü: Batucan Yüreksiz

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın alamet-i farikası anlı şanlı makamlara ilkokuldan bir afacan getirip, bir günlüğüne o makamı teslim etmektir. Bir günlüğüne dediğime bakmayın, lafın gelişi elbette. En fazla 15-20, bilemedin 30 dakika. Basın mensupları gelir, 2-3 kare poz alır, yalancıktan "Evet, Ahmet bugün Başbakan sensin, ilk icraatın ne olacak?" diye sorarlar, yavrucak da sınıf öğretmeninin, okul müdürünün, ilçe ve il milli eğitim müdürünün onayından geçmiş, başbakanlık görevlerinin de olurunu aldığı "Dünyada savaşı bitireceğim, çocuklar ölmesin" filan gibi kendi içinde gayet sevimli demecini verir. Gülüşülür, oynaşılır sonra çocuk evine postalanır. Belki de o günkü gazete haberlerini filan torunlarına göstermek amaçlı saklar, bilemeyiz.

80’lerde çocuk olmak

İlkokul çağında eve geldiğinde mecburen köle isaura izlemektir; yaşadığın çevrede herkesi tanımak ve sevmektir; mahallede top oynarken el arabasından dondurma yemektir; evde sadece sobanın olduğu odanın sıcak olmasıdır; artık olmayan boş arsalarda top oynamaktır; ilk futbol maçına gittiğinde stadlarda ışıklandırma sistemi olmamasıdır; commodore 64 ile river raid oynamaktır; istanbul sokaklarında güvenle gezip dolaşabilmektir; televizyonda tek kanal olmasıdır; tonton ailesi, susam sokağı, taş devri, cosby ailesi, alf, kara şimşek, görevimiz tehlike, a takımı, bonanza, fame izlemektir; clementine izleyerek korkmaktır; adile naşit'le yaşamaktır...

Tentürdiyot acısı

Ne de güzeldir çocukluk günleri, dertsiz tasasız, ekmek elden, su gölden, dayak anneden.. Tek derdin dizin kanayınca üstüne sürülen tentürdiyotun acısı ya da bisikletle biraz ilerilere kaçınca eve dönüşte anneden yiyeceğini düşündüğün dayaktır. Onun dışında oyuncakların halı üzerinde sürülmesi, televizyonun henüz yaygınlaşmamasından dolayı akrabalara yapılan ziyaretlerdir akşamlarını dolduran.

Susan Kurbağalar

80'lerin sonlarıydı.. Mahallemiz ilçede az bilinen bir yerdi. İlçe merkezine uzaklığı dolayısıyla insanların günün geri kalanını geçirmek için rağbet etmediği bir mekandı. Oturduğumuz evin karşısı kurbağalarla haşır neşir olmuş bir bataklıktı. Bataklığın üzeri az da olsa molozlarla kaplanmıştı. Geceleri eve döndüğümüzde kapımızın önünde biriken kurbağalarla eğlenirdim çocuk edasıyla.

Pazara gidelim

Pazara gidelim bir tavuk alalım Pazara gidip bir tavuk alıp napalım Gıt gıt gıdak gıt gıt gıdak diyelim Hapur hupur hapur hupur yiyelim. Pazara gidelim bir kedi alalım Pazara gidip bir kedi alıp napalım Miyav miyav miyav miyav diyelim Hapur hupur hapur hupur yemeyelim.