Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: kişisel

Karikatür Komedya

Çocukluğumu düşünüp gözlerimi buğulandırmak yalnızlığımın verdiği en acı tecrübelerden birisidir. Yıllar öncesinde kalan ve yeniden yaşanması için toprağa koyduklarımızın geri gelmesinin gerekli olduğu o güzel günlerin bugünüme bu kadar etki edeceğini o günlerde kestirememem çok normal aslında.. Ama can sıkıcı olan o silgi ve toprak kokan günleri hasretle anmaktan asla vazgeçemeyecek olmamdır..

Kıskanıyorum seni ey koala!

Nedir yani hayat kavgası, yüzbinlerin olduğu, koca koca binaların arasında koşturarak gittiğimiz, asfaltın artık ayakkabımızla bir olduğu metropollerde eriyip giden gençliğimiz. Acelemiz olmasa bile hızlı hızlı attığımız adımlar, eve 2 dakika önce gitsek ödüllendirileceğimizi düşünmemiz.

Palavralar – 1

Hayat, fazla ciddiye alınacak bir şey değil.. Hayatı neye benzetirseniz benzetin neticede karşı tarafın tüm tezlerini allak bullak eden bir örnek bulabilirsiniz.. Hayatı ciddiye almamak lazım derken de, onu bazı kurallarla sınırlamaya çalışmanın yanlış olduğunu, bağımsız, kendiliğinden, sürprizlerle dolu olmasını anlatmaya çalışıyorum.

Göğe akıyorum

Geceyi severim.. Göğü de severim.. Sanki her ikisindeki sınırsızlık beni cezbeder.. Kendimi daralmış, bir köşeye sıkışmış hissettiğim her anda onlardan medet umarım geceye taşırım hayatımı ve göğe bakarım.. Çocukluğumda da böyleydim…

Bir küfür okudum

Orhan Pamuk'un pek şaşaalı bir şekilde piyasaya sürülen kitabı Yeni Hayat'ın pazarlama sloganıydı "Bir kitap okudum hayatım değişti" cümlesi.. İnsanın gerçekten hayatını değiştiren anlar olduğuna, sadece bir "an" diye hiç bir anın yabana atılmaması gerektiğine de inanırım.. Bunalımlı anlarınızda ne yaparsınız? Tamam biliyoruz uykusuz kalırsınız, iştahınız kesilir, sigara tüketiminiz, alkol tüketiminiz artar bir nevi uyuşukluk içinde bilinçli yada bilinçsiz acınızı sızıya çevirmeye çalışırsınız .

Hangi günün sabahı bu uyandığım?

Hangi günün sabahı bu uyandığım? "Uzun uzun susacağız şimdi, gözlerimiz konuşacak. Bırak heyecanlanalım, kim karışır.. Tutuyor musun kendini bana? Aç yelkenini, kayalım okyanuslardan. Kıtalar harcayalım, canımızı acıtalım.. Yeniden bir olalım.." Düşmüş, uyandım... Günaydın..Büyük anlamlar yüklediğimiz, gözümüzde büyüttüğümüz aslında, yaşadığımız, yaşamak istediğimiz sevgiler, aşklar, dostluklar nedense hep kalp kırıklığı oluyor sonunda. Hata istemek de ise nasıl öğrenilir adım atmamak, istememek?

Tesadüfen yalnızız…

Gölgelerimiz kardeşmiydi, yoksa siyah beyaz bir filmin 2 değişik versiyonunda aynı rolü mü oynamıştık.. Hem başroldeydik hem figüran.. Hayatımız parmaklarımızın arasından kayıp giderken empati kurabiliyormuyduk hayatla? Ulaşabiliyormuyduk büyük aşka?.. Arzularımız çıkarcı ve benmerkezci kişiliklere bürünüyor.. Tehlikeli ilişkiler yaşıyoruz.. Sahte ve plastik..

Düşme halleri

Düşme hissinin ilk nasıl bir şey olduğunu ilkokul yıllarında anlamıştım. Kötüydü. Midede burkulmalara neden olan sıkıntı, gerginlik, korku. Sınıftan bir kaç arkadaşla birlikte yeni yapılmakta olan otelin avlusuna yığılmış vaziyette bırakılan inşaat kumuna 7-8m atlamak ne kadar eğlenceliydi demiycem elbette. Çünkü benim için değildi kesinlikle. Sadece "Oğlum erkek adam atlar", "Ya sen bizden değil misin? Tarzı cümlelerdi beni o boşluğa kendimi bırakmaya iten.

Ya ölünce ne olacak?

Herşeyi yazmak mümkün.. Ama neye yarar?.. Eğer anlamlı bir sonuç beklenecek olsa,yazmak gibi,herşeyi yapmak da mümkün.. Ama bizi bütün bunlardan alıkoyan birşeyler var.. İlki basit bir soru Neden? Yazınca ne olacak?.. Yapınca ne olacak?..