futbol

Bir tribün hikayesi

Sezon 1999-2000, hani şu 3 teknik direktör birden değiştirdiğimiz, Pendik faciasının yaşandığı, 3 maç üst üste bile kazanamadığımız belki de tarihimizin en kötü yılı. Ligin son 10 haftasına gelinmiş, şampiyonluk çoktan hayal olmuş, Kadıköy’de Trabzon maçındayız. Yine maçın ilk 10 dakikası protesto var, bağırmıyoruz. Daha sonra hüzünlü besteler birbirini kovalıyor. “Bizi yaktın yıktın s..tin Kanarya”, “başın öne eğilmesin, aldırma Fener aldırma” falan derken maçın ikinci…

Barça kalbini mi kaybediyor?

Daha küçücük çocukken forma reklamı almayışını ve bunun nedenini öğrendiğimde sempati besledim Barcelona’ya.. Teneffüs aralarında oluşturulan futbol eksenli kürsülerde de hep bu özelliği ile gurur duyduğum Barça’yı tartıştım okul arkadaşlarımla.. Başarıdan başarıya koşan kanlı Madrid’e karşı hemde.. Kalbini Katalan halkı için boş bırakan, reklam almayan Barcelona kulübü şimdilerde endüstriyel futbolla olan savaşını kaybetmek üzere..

Geliriz yine değil mi baba?

Geliriz yine değil mi baba?

“Hayatım Futbol” adından da anlaşıldığı gibi hayatını futbol üzerine kuranların, hayatını futbol üzerine kuranlar için hazırladığı bir dergi. Nacizane kendilerin, tebrik ederken, uzun soluklu bir yayın diliyor; en kısa zamanda kağıt kokusuna kavuşmasını umut ediyoruz.. Aşağıda da Elif Karadayı’nın küçük bir çocuğun futbol stadına olan özlemini anlattığı yazısı.. Okunası..

İslam Çubi’ye, özlemle…

İslam Çupi.. Fenerbahçe Cumhuriyeti tarifi ile milyonlarca Fenerbahçeli’nin kalbinde taht kuran büyük yazar. Yazar olmaktan öte büyük bir Fenerbahçeli.. Hayatının anlamını bizlere en iyi tarif eden, kalemi ile sarı-laciverti en iyi çizen kişi.. “Bu bir Fenerbahçe destanıdır” demişti 3-0’dan 4-3 kazanılan Galatasaray maçından sonra.. “Herhalde kazandığını düşünen bir takım, kaybetmeyi düşünmeyen bir ekiple yarışırken, ne onun kadar inançlı, ne onun kadar yırtıcı, ne onun kadar…

Fasulyeden TV yayın akışı

Defakto, ileri üçlü, milyon tane dizi, nba tv, ismet badem, çocuklar koymasın, nihat genç, esra ceyhan, asaf savaş akat, gerçek kesit, ceviz kabuğu ve hulki, cnbc-e, fbtv, zoka, Attila İlhan, alin taşçıyan, kaygısızlar, kurtlar vadisi, hebele, hübele.. Tv ekranları her zaman çok karışıktır. Rehber olsun diyerek bişiler karaladık aşağıda.. Bilinçli mi yaptık? Hayır aslında..

Kırmızı ve Lacivert

Kırmızı ve Lacivert

Boğazın iki yakasının yıllardır buluştuğu bir randevudur Fenerbahçe – Galatasaray maçları .. Sarı bir zemin üzerinde Kırmızı ve Lacivert noktalar ve bu noktalarda hayatın anlamını arayan milyonlarca futbol sevdalısı… Ağlatan, güldüren, sarsan, şaşırtan bir futbol bayramı… Dünyada siyasal, etnik, dinsel temellere dayanmayan ender kanlı canlı derbilerden birisi. Ve ortada hiçbir sebep yokken birbirine bu kadar zıt iki kulüp… Bu sebeble dünyanın en büyük derbisi değilse…

Ne işin var?

Saraçoğlunun o boş koltukları bile heyecan verir insana. Zaman zaman unutulmaz omuz omuzaları, zaman zaman da çekilen çileleri, dökülen gözyaşlarını anımsatır bizlere. Bir ömür boyu edindiğin birçok dostunun “ne işin var” soruları sonrası bir hafta sonunu daha o stada ayıracaksındır. Öğlen saatlerinde, artık gelenek haline gelen, bir hafta gitmesen özleyeceğin, maç olmadığı günler gittiğinde tanıdık yüzleri aradığın o buluşma mekanındasındır.