Deniz Feneri Derneği’ne ilişkin Almanya’da yürütülen bir soruşturma var, malumunuz. Malumunuz dedim ama gündemi Zaman, Sabah, Yeni Şafak, Vakit, Milli Gazete gibi gazetelerden takip ediyorsanız eğer haberiniz olmayabilir. Zira bu gazeteler soruşturma ile ilgili iç sayfalarında Zahit Akman’ın açıklamasına yer vermek dışında konuya eğilmedi. Gözden kaçtı belli ki. Diğer gazeteler, televizyon kanalları ve internet siteleri ise konuyla ilgili çok ciddi haberler taşımaktalar.
İstanbullu olmayan ama senelerdir İstanbul’da ikamet eden birisi olarak, çokca da boş vaktimin olmasına rağmen, çokca da tabiri caizse orada, burada fink atmama rağmen yıllardır Dolmabahçe Sarayı’nı, Topkapı Sarayı’nı görmemiş olmanın yüzüme vurulmasının ardından şimdi bugün her iki sarayı gezmiş, hatta cüzdanına bir de Müze Kart sıkıştırmış birisi olarak karşınızda bulunuyorum. Tarihi yedim, yuttum diyebilirim. Aslına bakarsanız bir 10 sene daha gezeceğim yoktu. Gizem İstanbul’a gelince...
buraya bakarlar

Abdullah Gül yazılarından da sıkılmıyor değilim aslında. Ama o makama yakışmayan adamın, o makama yakışmayan icraatlerini görmezden gelmek de mümkün değil. Arap kralları, İran cumhurbaşkanlarından sonra sıra Ermenistan’a gelmiş olmalı ki, ortada fol yok, yumurta yokken reis-i cumhurun Ermenistan’a gideceği açıklandı. Neymiş Erivan’da milli maç varmış da, Ermenistan’dan da resmi davet gelmiş de, ee icabet etmek lazımmış da, yoksa ayıp mı olurmuş, ne olurmuş da, anlamadım arkadaş… Ermenistan...
Yıllardır duyup geyiğini çevirdiğimiz bu “Nerede o eski Ramazanlar!” deyişinin anlamını ben bu sene anladım. Yaşlanıyor muyum nedir, ben de çocukluğumun Ramazanlarını özlemeye başladım. Çocukluğumuzun sahurları bir başkaydı. Benim çocukluğumda ve ergenliğimde Ramazan kış aylarına denk gelirdi. Annem ya da babaannem beni sahura uyandırdığında, yataktan çıkar çıkmaz ilk işim yorganla yatağı örtmek olurdu. Yoksa sahuru yapıp gelene kadar yatağın içi soğur, geri geldiğinizde mezar gibi...
Günümüz futbolu metalar üzerine kurulu. Ve günümüz futbol seyircisi her zaman en iyiyi isteyen bir canavar. En iyi futbolcu sen olmalısın, en yakışıklı, en karizma, en çok ses getiren… Ancak bu şekilde sevilirsin. Günümüz futbol ve futbol seyircisinin dünyası vahşidir bu yüzden. En iyi değilsen, hiçbir şeysindir. Sıfırsındır, belki bugün kıyısından, köşesinden varsındır ama bil ki yarın olmayacaksındır. Bu vahşileştirilmiş “entertainment” dünyasında, futbol denen...
Giden gitti, kalan kaldı, aşk içimde yarım kaldı,Samanlık seyran oldu, gidenin ardında hüzün kaldı.
Elimi verdim kolum kaldı da, ben zavallıyı bi hal aldı,Seni o ilk gördüğüm anda, yanaklarımı bi har aldı.
Dağlarında çağlayan suları gibi oturup ağlayan,Yaseminlere aşkı anlatan, alazalik dervişim şimdi.
Türkiye İstatistik Kurumu (ki kendisine TÜİK denmesinden hoşlanır) 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 255 YTL olarak belirlemiş. Kişi başı 63 YTL 75 kuruş. Eğer içerisinde bulunduğunuz ay 30 çekiyorsa şansslısınız. Çünkü elinizdeki para o zaman günde 8.5 YTL’ye, yani kişi başı 2 YTL 12,5 kuruşa tekabül ediyor. 12,5 kuruş nedir idrak etmesi zor oluyor ama eski para birimimizle 125 bin TL ediyor o da. Malum Merkez Bankası 200 YTL’lik yeni banknot hazırlığında. Böylece açlık sınırına...
Nasıl bir yazı olacak bu, inanın fikrim yok. Ana fikri de daha ikinci cümleden vereyim; bu ülkede, devletin sana, bana, bize, sokaktaki insana, hiçbir vatandaşına saygısı yok. Gram saygısı yok! Geçiniz bu halkımız için çalışıyoruz teranelerini. Çok sayın, çok kutlu devlet büyüklerimiz hazretlerimizin sikinde bile değiliz. Her fırsatta “biz halkın içinden geldik” makamını çığıran o halk çocukları şimdi oturdukları koltuklarda kıç büyütüp, devletin imkanları ile, cemaatlerin ikramları ile krallar...
Son Mudahaleler