Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Yearly Archives: 2008

Fenerbahçe – Galatasaray bedava izle, canlı izle, deli gibi, manyak gibi izle…

Siteye yazılan Fenerbahçe-Galatasaray ile ilgili diğer yazılarda hep gergin yorumlara şahit olduk. 9 Kasım 2008’de oynanacak olan işbu derbi yazısında, siteye ilgi durağan ötesi bir hale geldiği, herhangi başka bir konuda yorum savaşları yaşanmadığı, ve bilhassa yumuşak bir yazı olacağı için aksi bir durum yaşayacağız sanırım, umarım. Ha belki (belki değil, muhakkak) kazanan taraf "nasıl geçirdik lan?" diye arz-ı endam edecektir ama, o da hakkıdır heralde. Neticede bahsettiğimiz maç Sürmenespor-Ünyespor maçı değil, nesnelliğinden şüphe ettiğim bazı listelere gore dünyanın en büyük derbisi.

Kemal

Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk Milletinin hakimiyet ve saltanatına vaziülyed olmuşlardı. Bu tasallutlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdir. Şimdi de, Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzubahis olan, millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu behemehal olacaktır. Burada içtima edenler Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir. M. Kemal Atatürk

Zam tarifesinde uzay/zaman kayması

Şimdi bundan birkaç ay önce petrol fiyatları 100 dolara tırmanmıştı. Kriz henüz başlamamış ama resesyon beklentileri had safhaya ulaşmıştı. Petrol yükselince pek tabii ki elektrik ve doğalgaza zam geldi. Gerekçe belli: "Petrole baksanıza 100 dolar oldu" Eyvalah dedik, Allah o global dinamikleri nasıl biliyorsa öyle yapsın. Allah başbakanımıza, maliye bakanımıza, ekonomik kurmaylarına zeval vermesin yeter ki... Günler, günleri kovaladı ve o gün 100 dolar olan petrol şimdi 60 dolara kadar indi. Ama bizim otomatik fiyatlandırma bozulduğu için bu indirim faturalara yansımadı. Açık konuşmak gerekirse öyle bir beklentimiz de yoktu zaten.

Dertler Derya Olmuş

Sanki terkedilmiş bir viraneyim, Her yanım dağılmış, yıkılmışım ben, Üstüne basılan taşlar misali, Paramparça olmuş, dağılmışım ben, Çaresiz kalmışım, gözlerim yaşlı, Çile rüzgarında savrulmuşum ben, Dertler derya olmuş, ben de bir sandal, Devrilip batmışım, boğulmuşum ben... [audio:http://demyra.googlepages.com/ibrahimTatlses-dertlerderyaolmus.mp3]

Asıl bugün Cumhuriyet kutlu olsun!

Dün 29 Ekim 2008'di. Malumunuz üzre Cumhuriyet'in ilanının, modern Türkiye'nin kuruluşunun 85. yıldönümü ülkem coğrafyasının her bir noktasında öğrencilere şiirler okutarak, oyunlar oynatarak, mülki erkana konuşmalar yaptırarak kutlandı. 15 sene önce ortaokula giden çocuğuna yapacağı konuşmayı yazdıran bir müdür, bugün 16. kez aynı yazıyı bizimle paylaştı. Yazıda değişen tek şey kaçıncı yıl dönümü kutladığımız. "Nice acılar çekerek kurduğumuz bu güzel vataaaann..." ile başlayan konuşmalar "birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde..." ile devam etti, "Bize miras bırakılan bu cennet vatanı korumak, yüceltmek için elimizden gelen herşeyi yapacağız. sözü ile de neticelendi. Keşke imkanımız olsa da açıp, baksak. Herhangi bir okulun müdürü, ilçenin kaymakamı, ilin valisi, garnizon komutanı, neyse ne... Kariyeri boyunca 3, 5, 15, 25 kaç tane konuşma yaptı ise bu amcam, acaba bir tane cümlesinde zeka pırıltısı var mıdır, bir tane klişelere boğulmamış bir paragraf bulabilir misiniz o metinde? Kaç tanesi ortaokulda okuyan çocuğuna yazdırmıştır acaba? Günün özeti ne yazık ki istisnasız bir şekilde, mülki amirinden öğretmenine kadar, her yerde samimiyetsiz bir hamaset; ve buna eşlik eden uykulu gözler, esneyen ağızlar...

Ezberler bozulsun… Mustafa!

Benim için çok önemliydi. Bir filmi daha önce hiç bu kadar merakla beklememiştim. Günler, saatler geçmek bilmedi adeta. Her yerde, her haberde, bir satır da olsa bir şeyler aradım Mustafa ile ilgili. Önce Frankfurt'ta gösterildi, sonra Antalya'da ve geçtiğimiz gece İstanbul'da galası yapıldı. Bugün de gösterime girdi. İlk günden gittik. (1907 sağolsun) Filmle ilgili beklentimi hangi seviyeye indirgeyeceğime bir türlü karar veremedim. O yüzden bu yazının ruhiyatı da aynı şekilde olacaktır. Çünkü kendi bilgi birikimime göre izlersem beklentilerimin çok altında kalacağını zannediyordum. Tabuların yıkılması adına izlersem hangi tabuları yıkacağımızı da açıkçası merak etmekteydim. Hayatının her anı ayrı bir olay olan adamın hayatı iki saatte nasıl verilecekti? Hangi kısımlar eksik kalacak veya üzerine düşülmeyecek, ya da tam tersi üzerinde çok ama çok fazla durulacak ya da her şey sıradanlaştırılıp belli bir sıkışık kompozisyon içinde mi servis edilecekti? Açıkçası kafamda onlarca soru gidip gelmekteydi.

Balık nasıl tutulur? Nasıl tutulmaz?

Kimse yazmayınca, iş yine sitenin en başarısız yazarına, yani bendenize düştü. Antalyalı olmama ve daha ötesi yıllarımı deniz kenarında geçirmeme rağmen bugüne kadar sadece 2 kez balık tutma girişiminde bulundum. İlki yıllar önce Demre sahillerinde misina ile gayet iddiasız bir eylem olarak tezahür etti. Sonuç hüsran... İkincisi bundan, nerden baksan 4-5 sene öncesinde Avcılar sahilinde yaşandı. İlkine nazaran daha ciddi bir girişim olsa da, benim olaydaki yegane rolüm "Oğlum lan olmaz sanki böyle" şeklindeki itirazlarımı 3-5 efes extra ile süslemek oldu. Burda da sonuç hüsran ama ben zaten yedek kulübesindeki gamsız futbolcu rolünden öteye geçmediğim için önümüzdeki maçlara bakma gereği bile duymadım. Aradan geçen bunca zaman sonra, bir pazar günü ATBS kişisinin davetine icap etmek gerekti. Yapacak daha önemli, daha keyifli bir işimin olmamasından ve ismi geçen şahsın Dali organizasyonundaki ısrarcı yapısının yeniden kabusum olmasından çekindiğim için iştirak etmekten başka yapacak bir şey yoktu.