Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: raporlama

ben böyle sıcak görmedim, böyle hava…

FasulyedenKom olarak bu sıcakları protesto ediyoruz ve gavur kukusu gibi sıcaklar bitene kadar her gün 12.00'de 1 dakikalığına klimaları, vantilatörleri, yelpazeleri kapama eylemi yapıyoruz. Evet üşüttük, dellendik, sıyırdık. Elinin ayarı olsun…

Yapılacaklar listesi

Çok duyduğumuz bir laf var hani, "Bu memlekete demokrasi fazla gelir arkadaş! " şeklinde. Bazen öyle anlar geliyor ki, şu lafın doğru olduğuna inanasım geliyor. Bazı şeyleri zorla yasaklamak gerekiyor bu memlekette, itirazlara aldırmadan, örneğin ben kendime şöyle bir liste yaptım. Ben bu ülkeye padişah falan olsam, ilk işim aşağıdakileri gerçekleştirmek olurdu:

Der-i Aliyye Günlüğü vol.1

Epey yorucu ve kısmi hayal kırıklıkları ile bezeli bir günün ardından insanı yorması kaçınılmaz olan en önemli şeyin Mecidiyeköy'den Yenibosna'ya İETT otobüsü ile gitmek olduğunu anladım sayın okuyucu. Yüzlerce kişilik yolcu kuyruğunun en arkasında kendime bir yer bulmuş, sıradaki otobüsün klimalı yeni otobüslerden olması için dua ederken, yapabileceğim tek şey "Allahım neydi günahım, Neden geldim İstanbul'a, Ben köyümü özledim" tadında şarkılar, türküler ile İstanbul'un kalabalık hüznüne dalmaktı. Daldım.

Boş kağıt verme sanatı

Üniversite sıralarından geçmiş veya geçmekte olan önemli bir çoğunluğun en az bir kere tattığını tahmin ettiğim "Boş kâğıt verme" sanatını icra etmenin inceliklerinden bahsetmeden önce, bu eylemin sanıldığı kadar kolay, basit ve şımarıkça olmadığını vurgulamak isterim. Hemen babam gibi "yok öyle bir şey işin ne lan otur çalış" diyenlerin kalbini kırarım. Tamam, belki bu işi adet hale getirdiğimden biraz içimi rahatlatmak ve kendimi kandırmak için başka yerlere bok atıyorum ama iki dakka dinleyin işte...

Bir berber, bir berbere

Günlerdir saçlarımı kestirmeyi düşünmeme rağmen, hatta ne günü lan haftalar oldu, çok meşgul, çok bi' bokmuş gibi bir türlü fırsat bulup da kestiremiyorum. İnsanın kendisine ait bir uzvu kısaltmak için başka birisine ihtiyaç duyması, üstüne para vermesi ne kadar acı bir şey yarabbi. Bir de insan yaratılmışların en mükemmeli mavrası var tabi. Yahu bir saçını bile kesemiyor kendi başına. İlla gidicek berbere, sıranın gelmesini bekleyecek, sıra gelmedikçe önündeki sehpadan Posta, Takvim, Güneş gibi abidik, gubidik gazetelere okuyacak, haspelkader sıra gelince de elin herifinin saçlarına makas darbeleri vurmasını aynadan izleyecek. O rezil durumda yapacak bir şey olmadığından mütevellit "ne kadar da güzel oynuyor lan herif makasla" diye de iç geçirecek. Vallahi rezalet.

Hayat ne kadar şey…

- Hayat ne kadar da şey.. hım.. sikik.. Evet sikik.. sanırım.. Sence de öyle değil mi? - Hayata haddinden fazla anlam yüklemeye çalışıyorsun, sadece yaşa işte.. O kadar kolay mı? Hayır o kadar kolay. O kadar kolay olmamalı zira Hayat milyonlarca, ne milyonu yahu, milyarlarca insanın içinde kendisi için birşeyler aradığı, belki birşeyler bulduğu, ama hep kaybolduğu, hep kaybolduğu, ulan hep kaybolduğu bir oda. İlkokulda beynimize soka soka öğretilen kümeler gibi. Kesişim kümeleri, birleşim kümeleri, boş kümeler bazen de, tamlayan, tamlanan, kesirler, ondalık sayılar ve pi ulan !!

Top benim değil!

Top benim değil, hiçbir zaman da benim olmadı. Emrah'ın da bisikleti olmamıştı mesela hiç. Ama benim bisikletim oldu, açık konuşmak gerekirse topum da oldu. Hatta futbol denen şeyi oynamayı bir gram bile beceremezken mahallede oynadığımız maçlarda yeralma sebebimdi o top. Sırf topu olduğu için oynatılan çocuktum ben, fasülyeden.. Maç başlayana kadar benimdi o top. Takımlar seçilirken de benimdi. Güzel bir duyguydu. Top benimdi.

Karides tabağı

ATBS kişisi sabah sabah nasıl bir çelişkiler yumağının içinde olduğumuzu hatırlattı. Yılda bir elin iki parmağı kadar, Sarıyer dolaylarında gerçekleştirdiğimiz Rakı-Balık kamikaze dalışları sırasında görebildiğimiz karides yollanmış komşuları tarafından tabakla... Hani bu işin hududu kek, börek bilemedin aşure ya, şimdi o tabağı boş göndermek de olmaz. Yakışmaz Anadolu kültürüne... Doldurmalı tabağı havyarla, yanına da Petrus iliştirmeli ki şan alsın başını yürüsün...

Bu yazının başlığı yok!

Nasıl olduğumu soranlara nasıl bir ruh halinde olduğumu çok uzun zamandan beri söylemiyorum.. "Nasıl olalım işte" gibi ucuz laflarla konuyu acı bir tebessümle değiştiriyorum.. Hayat hergün yapmaları için bunu emrediyor milyonlarca insana.. Bizden hayal ettiklerimiz ile gerçekleştiremediklerimizin bir dökümünü istiyor ısrarla ve bu döküme bakarak veriyor notumuzu.. "Sınıfta kaldın bokun saklama kabı, otur biraz daha hayal et ve biraz daha hüsran yaşa"