Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: televizyon

Ahanda kaybolmuşuz!

Bomba gibi bir 4. sezon ile döndü post-modern-evrensel-bulmaca-buldurmaca dizimiz Lost. Bi milyon tane soru yetmezmiş gibi Faraday'i, hayalet avcısı, çölde bahtsız bedevi kovalamaktan helak olan kutup ayısı da geldi ya,…

Pazar yazısı: Diziler ve Sevgili Dünürüm

Madem ki Lost filan derken dizi sektörüne giriş yaptık, pazar yazısı tadında bir dizi incelemesi daha yazalım. Daha önceki yazıda da değinmiştim, dizi takibatı yapmak epey bir efor gerektiriyor. Bir dizinin müdavimi iseniz eğer, haftanın belirli bir günü, belirli bir saatte ekran başında olmanız gerekmekte. Bunu 3-5 sene boyunca yapanlar adamlar var işin garibi. Tabii bir de birden fazla dizi için yapanlar da. Hadise elbette Türkiye'nin sosyo-ekonomik durumu ve televizyon denen dipsiz kuyunun çekiciliği ile alakalı.

Previously on Lost

Birkaç istisna dışında dizi takip etme konusunda sürekli sorunlar yaşarım. Zaten dizi olayı başlı başına bir garip durum. Yani her hafta, belli bir günde, belli bir saatte ekran başında olmanız gerekiyor bir diziyi takip edebilmek için. Zaten Türk yayıncılığının dizi bombardımanının sebebi de bu. Türkiye, malumunuz, çok küçük bir kısım hariç, sosyal hayat anlamında gelişmemiş bir ülke olduğundan dolayı, özellikle akşam saatlerinde bir sinema, bir tiyatro ya da dışarıda yemek yiyelim, eğlenelim kültürü olmadığından dolayı praym taym denilen hadise bu denli önemli. Kapanıyoruz ülkece eve, akşam genelde dizi, bazen maç bulursak izliyoruz. Onun dışında çoğu zaman filmlere bile ilgi göstermiyoruz AB grubu dışında. Hadi bir dizi, belki iki diziyi sürekli takip edenler makul ama, etrafımızda muhakkak o akşam izlenecek 2 dizisi olan manyakları da görebiliyoruz sıklıkla. "Ay bu akşam Sıla var, Ezo Gelin var, Genco var" manyakları bunlar.

Bi karar ver Kanal 1!

FasulyedenKom gece bekçileri olarak Kanal 1'in yayın politikasından şikayetçiyiz. Her sabah 05.30 suların başlayan Mahallenin Muhtarları dizisininin eski bölümlerini çılgın atarak seyrediyoruz, maziye dönüyoruz. Her gece arkadaşlarla gerçekleştirdiğimiz bu seansta bir şey farkettik ki Kanal 1 bir gün Fadimeli bölüm verirken ertesi gün Şirinli bölüm veriyor. Bu da bizim diziyi randımanlı olarak takip etmemize engel oluyor, hatta Şirinli bölüm Fadimeli bölümlerin geleceği hakkında da bizlere ipucu verdiğinden diziden keyif alamaz duruma geldik. Uykusuzuz, gerginiz. Mail kampanyamıza destek verin, www.kanal1.com.tr'ye girip "Bize Ulaşın" dan şikayetinizi bildirin.

Nihat Genç’ten Sarıkız’a: Vermezsen verme!

Bir röportajımda kadın yazarlar soruldu, Nuray Mert, Perihan Mağden, Vivet Kanetti, Kırıkkanat, hatta Meral Tamer, bu son ismi yazmamışlar, önemlidir, dedim. Röportajı yapan, peki Ayşe Arman, Pakize Suda diye araya girdi, "tenezzül etmedi­ğim isimler üzerinde laf söylemek zorunda bırakmayın beni" dedim...

Ben büyüğüm, ben!

Yaşar Usta: Saim Bey'i görecektim.. Sekreter: Randevunuz var mı? Yaşar Usta: Yok.. Ama Yaşar Usta derseniz beni kabul eder. Çok önemli.. Sekreter: Hiç sanmıyorum ama bir sorayım. (telefonda) Saim Bey, Yaşar Usta diye…

Hala Şahan’esin ama…

Baştan söyleyelim, bu "popüler olana bok atalım" tarzında yazılardan biri değil. Neden değil? Çünkü biz seni, ta Zoka günlerinden beri hatırlıyoruz. Sendeki potansiyelin farkındayız. Neler yapıp neler yapamayacağının az çok farkındayız. Ve, senin için hâlâ çok büyük umutlar besliyoruz. Yeri geldi takdir de ettik. Hatta bu sayfalarda, senin için "Şahan'esin" diye Star-spor tadında, Fanatik tadında başlıkları olan yazılar da yazıldı. O yüzden, zamanında seni takdirini sözlere döken bu insanların uyarılarına kulak ver Şahan efendi.

Şahan’esin

Çocukluktan beri komedi programlarıyla, mizahla iç içe oldum. Dergiler aldım, diziler izledim. Gençliğimin komedi programları diyince Levent Kırca'nın sarhoş taklidi, İtilmiş'le Kakılmış, Gazman, Atilla Arcan'la karısının şebeklikleri geliyor ilk fırsatta. Yeter artık bıkmadık mı bunlardan? Bunlarla beslenen bir jenerasyon olarak isyan ediyoruz artık.

Kimin için ağlıyoruz?

Bir alışveriş merkezi medyanın post-modern gelinlerinden Sinem'i çağırmış .. Medyanın diyorum; çünkü böyle bir yaratığı Türk halkının benimsemesi mümkün gelmiyor bana.. Post-modern diyorum; çünkü babaannem böyle gelin olmamıştı, annem de.. Neyse ev hanımı bakışlı, gayet teyzem duruşlu bir kadın kapmış mikrofonu önünde Sinem var.. Diyor ki teyzem "Buraya Semra Hanım da geldi.. bilerek pazar günü geldi.. çünkü kimsenin işi yok, kalabalık olur diye.. Ama bak sen haftaiçi iş saati geldin ama bu kadar insanı Semra Hanım göremedi, Biz senin için geldik, SENİN İÇİN GELDİK.." Büyük harfle yazdığım kısmı da mikrofonu sağa sola titreterek ve gözlerini faltaşı yaparak, terlerini akıtarak, kıpkırmızı bakınarak söylüyor..