hayat

Dünden aklımda kalanlar

Milletin eğlenmeye gittiği bir yerde kendini kahretmek. Ne eğlenebilmek, ne ağlayabilmek. Yüzünde ısrarla o salak maskeyle dolaşmak. Herkese mutlu olduğunu göstermeye çalışmak. Aslında mutlu olamamak. Zaten hiç mutlu olamamak. Hep kendini mutlu sanmak. Kendini mutluyum diyerek kandırmak. Ama kendini kandıramamak. Belki diğer insanları da kandıramamak. Bunun da farkında olamamak

Kuru kuru gitmez o tostlar

Perşembe sabahı, gene geç kalıp servisi kaçırdığım için, işe giderken Eminönü’nden motora atladım. Kalkalı bir saati geçtiğinden de, acıkmış bir vaziyette, motorun üst kısmında, günün üçüncü sigarasını içerek, çay servisini bekliyordum. Yaşlı amca geldi, çay isteyen olup olmadığını sordu. “Amca, bir çayla iki tost ver buraya.” dedim. Çayı bıraktı, tostları da getirmek üzere aşağıya indi. Getirdi tostları, o gelene kadar çayı sigaraya katık ettiğimden, boş…

Devinim teyze

Her sabah aynı otobüse binip iş hayatının monotonluğuna yelken açanlar bir el kaldırsın bakalım? Evet, muhtemelen bu yazımda bahsedilenleri sizler daha iyi anlayacaksınız. Aslında şimdi ben bu konuyu daha geniş tutup, etraflıca bir toplu taşıma faciası yazısı yazmak istiyordum, kim bilir o da belki bir dahaki yazımıza artık.

Bir metrobüs hikayesi

Detaylı bir araştırma yapmadım aslında, ama bu dalganın inşaatı 2006 Mayısında başlamıştı sanırım. Ve hedef olarak okulların açılacağı Eylül’2006 koyulmuştu. Sistem basit, E5’in tam ortasında iki yönden de birer şerit alarak izole bir yol oluşturulacak, buradan metrobus dediğimiz araçlar trafik derdi olmadan kendilerine ayrılan özel yoldan Küçükçekmece-Topkapı arası gezinip duracak. Sistem basit ama bunu yapmak pek kolay iş değil. Zira takdir edersiniz ki zaten perişan…

Şimdi onlar düşünsün – 2 (Yavaş yavaş oluyor buralar)

Bizim apartman iyice rayına oturdu artık, çığrından çıktı desek daha da olur olabilir gerçi. Kanka olmanın son aşaması olan analı bacılı küfürleşmeyi de hallettik, ne kaldı geriye bilmiyorum. “Herkes burda mı?” diye soruyosun, “anan yok” diyor; “Olm bacın aradı ters ters konuştu bi ara istersen” gibi dialoglar envai çeşit dilde yapılmaya başlandı. Hani hadi saçmalayalım olabildiğince vardır ya, anlamsızca konuşursun saçma sapan onu İngilizce başka…

FasulyedenKom Şehir günlüğü – 2 (Çizgi karakteriz hepimiz)

Çizgi film tadında bir ülkede, şehirde, mahallede yaşıyoruz ailecek. Misal şu cumhuriyetin 84 yıllık başkenti bir haftadır susuzluktan kırılıyor, hastenelerde ameliyat yapılamıyor ama daha bir kişi bile istifa etmedi. Aksine “Rabbim yağmur yağdırırsa sorun çözülecek” diyor yetkili ama etkisiz kimseler. Sanki Rabbim Arap çöllerine peynir ekmek gibi yağmur yağdırıyor, adamların suyu gürül gürül, bizimkisi “tısss”.

Saymaya başladım

Erkut evden çıkmış çoktan. Masanın üstünde bulduğum anahtarı çantaya attım. 4 kat merdiveni kondisyon eksiğime rağmen, koşarak rekor sayılabilecek bir sürede indim. Taksi evin önünde duruyordu. Kapıyı açtım, bindim. Niyetim taksiyi çalıştırıp, yakındaki taksi durağına kadar götürmek, oradaki takcisilerden bir tanesine ufak bir ücret karşılığı anahtarı teslim edip beni bu arabayla Ömer Hayyam’a kadar bırakmasını rica etmekti. Evet alışık oldukları bir şey değildi, ama kabul…

Suyu akıllı kullanın!

Olm şaka maka çölleşiyor Türkiye. Yeraltı ve yerüstü zenginlikler masalı Coğrafya dersinde kaldı bile. Bulaşık yıkarken, traş olurken, banyo yaparken, 2 gram dikkat etsek belki camiaya bir faydamız dokunur. Akıllı olun, çocuklarımız da banyo yapmak isteyecek muhakkak, onlara da 3-5 ton, allah ne verdiyse su bırakalım.