kişisel

Mevsimlik saplantı

Zamanın en kaotik anlarında ve olası tüm sevdalara gebe bilinmez hatta bilinemez mekanların kuytulaştırılmış yerlerinde iki insan olma çabalı varlık tüm yazayazdığım. Zamanın kaotizmi aslında alabildiğince huysuz elimin altında duruşundan. Çünkü hangi kipi kullansam da başına buyruk aslında zaman. Üstelik yalnız sevdaların karşı konulmaz yakıcılığı en alışılageleni yazılmak adına. İnsan olma çabalarını takdirle karşılasa da denizde boğulan babasını bile anafora dönüştürmüş zaman. Bitmek bilmeyen tükenişlerin…

Sözcükleri fırça gibi kullanmak

Sözcükler sözcükleri kovalıyor her gece. Her gece başka hayatlar, her gece başka anılar..Ertelenen gelecekler, vazgeçilen geçmişler. Neyi erteliyoruz? Erteleme hakkımız var mı? Çok sevdiğimiz, asla hayır diyemediklerimizi hep erteliyoruz. Önemli işim var deyip, sonra ararım diyoruz. Yarın alırım, gelecek çarşamba giderim, randevum 1 ay sonra!

Palavralar – 2

“Kabullenirim – kabulleneceksin – kabullenecekler, kabullenirim – kabullenir – kabullenirler, kabullendim – kabullendi – kabullendiler… Kaçış yok!!” demiştim bir gün.. Tüm bu çekimlere konu olan şey hayattı.. Hayat ve onun sürprizleri kadar “kabullenmek” zorunda olduğumuz başka bir şey yok sanırım.. Öylesine şartsız-şurtsuz kendinizi onun akışına bırakıp, gidiyorsunuz işte. Ne kadarına müdahale etme şansınız var, ne kadarına yok bilemiyorsunuz. Belki de her şey tesadüfi, belki de…

Karikatür Komedya

Çocukluğumu düşünüp gözlerimi buğulandırmak yalnızlığımın verdiği en acı tecrübelerden birisidir. Yıllar öncesinde kalan ve yeniden yaşanması için toprağa koyduklarımızın geri gelmesinin gerekli olduğu o güzel günlerin bugünüme bu kadar etki edeceğini o günlerde kestirememem çok normal aslında.. Ama can sıkıcı olan o silgi ve toprak kokan günleri hasretle anmaktan asla vazgeçemeyecek olmamdır..

Palavralar – 1

Hayat, fazla ciddiye alınacak bir şey değil.. Hayatı neye benzetirseniz benzetin neticede karşı tarafın tüm tezlerini allak bullak eden bir örnek bulabilirsiniz.. Hayatı ciddiye almamak lazım derken de, onu bazı kurallarla sınırlamaya çalışmanın yanlış olduğunu, bağımsız, kendiliğinden, sürprizlerle dolu olmasını anlatmaya çalışıyorum.

Göğe akıyorum

Geceyi severim.. Göğü de severim.. Sanki her ikisindeki sınırsızlık beni cezbeder.. Kendimi daralmış, bir köşeye sıkışmış hissettiğim her anda onlardan medet umarım geceye taşırım hayatımı ve göğe bakarım.. Çocukluğumda da böyleydim aslında, göğe bakardım.. Yayla evimizin terasındaki sedire uzanır çam ağaçlarının heybetli dalları arasından göğe bakar yıldızların kaymasını beklerdim dilek tutmak için.. Çocuksu dilekler tutmuş olmalıyım ki, hala göğe baktığımda yıldız kaymasını bekleyen açlıklar yaşıyorum…..

Bir küfür okudum

Orhan Pamuk’un pek şaşaalı bir şekilde piyasaya sürülen kitabı Yeni Hayat’ın pazarlama sloganıydı “Bir kitap okudum hayatım değişti” cümlesi.. İnsanın gerçekten hayatını değiştiren anlar olduğuna, sadece bir “an” diye hiç bir anın yabana atılmaması gerektiğine de inanırım.. Bunalımlı anlarınızda ne yaparsınız? Tamam biliyoruz uykusuz kalırsınız, iştahınız kesilir, sigara tüketiminiz, alkol tüketiminiz artar bir nevi uyuşukluk içinde bilinçli yada bilinçsiz acınızı sızıya çevirmeye çalışırsınız .