Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Monthly Archives: Temmuz 2009

Bu Yaz Dynamo’ya Gidelim mi lan Abdullah?

Aynı konudan devam ediyoruz. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın haftasonu metalci gençler hakkında söylediklerinden yani. Sabah işe gelirken kulaklıklarımdan beynime In Flames damlıyordu, ve haliyle aklıma son gündem konumuz Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın söyledikleri geldi.

6. yıl: Hepi börtdey Fasulyeden!

27 Temmuz 2004′te, 56K modem ve dial-up bağlantı ile ıssız bir yayla evinden başlayan bir maceradır FasulyedenKom. (“Bugün ise dev plazalar ve binlerce kişilik istihdamı ile sektörün öncü…” diye devam edeceğim sandınız di mi?) Hayat bugün Fasulyeden! Daha fazla ses, daha fazla gürültü, daha fazla kelam ve daha fazla ahkam ile hayat yarın daha da Fasulyeden! Kutlu olsun! …demiştim geçen sene bugün. Aradan geçen 365 gün 6 saat daha yaşanılabilir kılmadı hayatlarımızı. Eee öyleyse, bu mücadeleye devam etmekten başka şansımız var mı sandıydınız?

Kola sağlığa zararlıdır

İnsanoğlunun teknolojik aletleri koruma güdüsü beni her zaman güldürmüştür. Yeni alınan bir alete anlık bir itina gösterilmesi normal tabii de, misal koruyucu plastik zımbırtılar özenle muhafaza edilir ve aylar sonra bile kullanılırsa bu biraz takıntılı bir halmiş gibi gelir. Yıllar evvel kumandalar naylonla kaplanırdı bu ülkede. Sonunda kumandanın o kadar da mucizevi bir alet olmadığını idrak ettiğimizden olsa gerek vazgeçtik bu huyumuzdan. Hatta televizyonu izledikten sonra, üzerine kocaman kutusunu geçirenlere bile tanık oldum evvel ömrümde. Ahir ömrümü sen koru kolla yarabbim. Öyle bir delilik, öyle bir kendinden geçmelik...

Telefon Kulübesi

Telefon kulübesi, Süpermen hikayelerinin en önemli figürlerinden birisidir. Clark Kent, müdahele etmesi gereken bir durum olduğunda, hemen ilk gördüğü telefon kulübesine girer, takım elbisesini çıkarır, altında gizlediği süper kahraman kostümüyle telefon kulübesinin içinden fırlar ve dünyayı kurtarır. Telefon kulübesi, Clark Kent'ten Süpermen'e giden yoldur.  Telefon kulübesi, Clark Kent'in içindeki Süpermen'i ortaya çıkarır.

Gitgel

Tek kelimeli başlıklara daha çok meyilliyim bu aralar, iki kelimeden oluşan başlıklı kitapların daha çok sattığı araştırmasına göz kırpar şekilde. Devamlı bir yanında hangi milletten olduğunu bilmeden bir insanla bira içmek, şakalaşmak, onlara kendi dilinden küfürler öğretmek, sarhoş olup özgüven patlamasıyla yurdunu tanıtmak kulağa hep hoş geliyor. Barcelona’da okuyan arkadaşımın üniversiteden kankasına nerelisin diye sorup -bu örnekte- Slovakya cevabını alınca, hemen o ülkeyle bildiğin ne varsa sıralamak bir nevi bilgi sınaması gibi geliyor. Hostel, Spartak Trnava ve Çekler’i seviyor musunuz değişmez üçlü : )

Davulcuya, zurnacıya…

Özellikle, görsel medyada son dönemlerde bazı programlar var ki, bir baba olarak çocuklarımızın, gençlerimizin yarını için birşeyi vurgulamak istiyorum, hiçbir medya patronu gençliğimizin ahlaki erozyonuna fırsat vermemeli, ona zemin hazırlamamalı. Yarın öyle bir bela olur ki bu bela onları da çarpar, onları da vurur. Onun için güçlü olmaya mecburuz. Anneler, babalar, ‘Sadece okullarda bu işi çözerim’ diye düşünmeyin. Bizim de üzerimize düşen görevler var. Eğer son zamanlarda bazı arzu edilmeyen cinayetler, katliamlar duyuyorsak ve bunlardan dolayı üzülüyorsak, anne, baba olarak kendimizi de hesaba çekmeliyiz. ‘Acaba biz nerede yanlış, nerede hata yaptık’ bunların da üzerinde durmalıyız. Şunu da unutmamalıyız. Dün o dediğim tesisleri denetlemeye giderken orada maalesef gençliğimizin bir bölümünün halini gördük. Gerçekten üzüntü vericiydi. Bu şekilde sınırsız, kontrolsüz bir ahlaki erozyonun olduğu yapılanma bizi dertlendiriyor. Onun için aileye sahip çıkacağız. ‘Çoluğumuz, çocuğumuz nereye giderse, gitsin’ diyemeyiz. Kendi başına bırakılan unutmayın, ya davulcuya ya zurnacıya...

Bir Facebook Yazısı Daha

Geçen sene yazdığım facebook yazısından sonra bir facebook yazısı daha göndermeye karar verdim. Normalde "facebook yazısı" mavi renkli olurdu ve o yazıya link verirdi ama vermiyorum çünkü sağ üstte arama kutusu var, oraya facebook yazıp arayın. Bunu neden yapıyorum çünkü dea uğraşmış, arama kutusu yapmış, muhtemelen site istatistiklerini incelerken kim ne için kullanmış diye bakıyor, görüyor ki kutu haftada olsa olsa dört beş kere kullanılmış, sonra hüzünleniyor, kafasını öne eğiyor ve hayatı sorgulayıp günü bir gotik gibi geçiriyor. Neyse, kısaca şunu demek istiyorum o yazıyı merak eden yazıp arasın.