Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: din

Haysiyetsiz Müslümanlar!

Can sıkıcı bir başlık oldu biliyorum. Yazı da can sıkıcı olacak. Her ne kadar nüfus cüzdanımda yazsa da, her ne kadar Allah'ın varlığına inansam da ve her ne kadar Müslüman birisi olarak yetiştirilmiş olsam da, namaz kılmadığım, oruç tutmadığım, Kuran'daki yasaklara uymadığım için kendimi Müslüman sayma cüretinde bulunmayacağım. Müslüman sayanlarla da, yukarıda saydığım farzları yapanlarla da problemim yok. Olamaz da zaten. Herkes inandığını yaşar, ben de inandığımı söylerim. Şimdi asıl derdim şu, malum olduğu üzere mübarek Ramazan ayını yaşamaktayız. Ve Müslümanlık vazifesi sayanlar oruçlarını tutuyor. Nefsen ve bedenen kendilerini imtihan ediyorlar. Allah kabul etsin. İnşallah bu terbiyelerinin ödülünü alacaklardır.

Deniz Feneri ve Tayyip’in gemiciği

Deniz Feneri Derneği’ne ilişkin Almanya’da yürütülen bir soruşturma var, malumunuz. Malumunuz dedim ama gündemi Zaman, Sabah, Yeni Şafak, Vakit, Milli Gazete gibi gazetelerden takip ediyorsanız eğer haberiniz olmayabilir. Zira bu gazeteler soruşturma ile ilgili iç sayfalarında Zahit Akman’ın açıklamasına yer vermek dışında konuya eğilmedi. Gözden kaçtı belli ki. Diğer gazeteler, televizyon kanalları ve internet siteleri ise konuyla ilgili çok ciddi haberler taşımaktalar.

Evlat acısına mucize diyebilmek

Konya’nın Taşkent İlçesi’ne bağlı Balcılar Beldesi’nde, izinsiz Kuran kursu olarak kullanılan ve önceki gün sabaha karşı gaz kaçağının neden olduğu patlamayla yıkılan Boğaziçi Özel Öğrenci Yurdu’nun enkazı altında can veren 17 küçük öğrenci ile kurs öğretmeninin yakınlarıyla, yaralanan 29 kişi arasından tek şikayetçi çıkmadı.

Kapatma davaları ve getirdikleri

Yargıtay başsavcısının açtığı kapatma davası bugüne kadar olan kapatma davaları içinde en kritik karar olarak tarihteki yerini alacaktır. Bunun vicdani muhasebesi bu davanın taraflarını derinden sarsacak kuşkusuz. Bu davanın o kadar fazla görülen ve görülmeyen sebep ve sonuçları var ki, böyle bir şey ancak bizim kültürümüze özgü olabilir. Yavaş yavaş başlayalım:

Başka bir pencereden türban meselesi

dea tarafından kaleme alınan bir önceki yazı sonrası yorumlar aracılığıyla yapılan tartışmaya katılmak yerine yeni bir yazı yazmamın sebebi bu yazıda olayın başka yönlerine de değinecek olmam ve yorum olmak için fazlaca uzun olması. Türban meselesinin dini, sosyal, siyasi, hukuki ve hatta ekonomik boyutları bile var. dea, yazısında meseleyi özellikle dini ve sosyal boyutu ile ele almış, ben de şu ana kadar yapılan eleştirileri tenkit edip, şu sıralar yapılmak istenen değişikliklere de değinerek sorunun diğer yönlerine bakacağım.

Türban ve özgürlük üzerine

Ve yine bir türban çıkışı ile karşı karşıyayız. Türban konusu yine gündemimizin orta yerinde, çünkü başka derdimiz yok. Çünkü tüm dünyayı 2 günde kevgir eden bir ekonomik durgunluk tehlikesi yok. Asker konuşunca borsa düşüyor diyenlerin borsa tepetaklak iken önceliği türban, samimiyetinize sokayım. Tabii neden tekrar şimdi olduğunun sebeblerini iyi irdelemek gerekiyor.

Yangın yeri

Bugün 2 Temmuz 2006 ve biz Sivas'ta, Madımak Otelinde diri diri yakılan aydınlarımızı rahmetle; onları yakan, yaktıkça çoşan, çoştukça hayvanlaşan yobazları da nefretle anıyoruz. yaşamak bu yangın yerinde hergün yeniden ölerek zalimin elinde…

Fethullah Gülen vs Cumhuriyet

Geçtiğimiz günlerde Yargıtay Ceza Genel Kurulu laikliğin Türkiye'de vazgeçilmez, reddedilemez ve zayıflatılmaz temel bir kavram haline geldiğini belirterek, bu değeri korumak için herhangi bir cezai yaptırıma ihtiyaç olmadığına karar vermişti. Bu karar yazılı ve görsel medyada, ülkem kahvehanelerinde epeyce yer bulmuş, tartışılmıştı.. Sonra da her önemli haber gibi toplumumuzun genelinin hafızasından silinmiş, yerini gelincilere kaynanacılara, yani ortalama Türk vatandaşının kalbinin gerçek sahiplerine bırakmıştı..