hayat

Devinim teyze

Her sabah aynı otobüse binip iş hayatının monotonluğuna yelken açanlar bir el kaldırsın bakalım? Evet, muhtemelen bu yazımda bahsedilenleri sizler daha iyi anlayacaksınız. Aslında şimdi ben bu konuyu daha geniş tutup, etraflıca bir toplu taşıma faciası yazısı yazmak istiyordum, kim bilir o da belki bir dahaki yazımıza artık.

Samiyetsiz buram buram, yaşasın bayram!

Bayramlarda, kandillerde insanların birbirlerine mesaj göndermeleri ile ilgili herhangi bir sorunum yok. Yani tabii ki bu noktada “nerde o eski bayramlar, hey hey” demenin tam da yeri belki ama, teknoloji gelişiyorsa ve teknoloji geliştikçe insanlar uzaklaşıyorsa eğer; elimizden gelenin en iyisi de bu gibi günlerde yakınlarımıza kısa mesaj göndermek suretiyle bayramlaşmak ise, buna itirazım olmaz.

FasulyedenKom Şehir günlüğü – 2 (Çizgi karakteriz hepimiz)

Çizgi film tadında bir ülkede, şehirde, mahallede yaşıyoruz ailecek. Misal şu cumhuriyetin 84 yıllık başkenti bir haftadır susuzluktan kırılıyor, hastenelerde ameliyat yapılamıyor ama daha bir kişi bile istifa etmedi. Aksine “Rabbim yağmur yağdırırsa sorun çözülecek” diyor yetkili ama etkisiz kimseler. Sanki Rabbim Arap çöllerine peynir ekmek gibi yağmur yağdırıyor, adamların suyu gürül gürül, bizimkisi “tısss”.

Sidikli

Artık her an sidikli lakabını alabilirim: Evime gitmeden önce uygun olduğum yerde tuvalete gidiyorum çünkü kapıda altıma yapabilirim. Kapımın açılması fasılasız 5.5 dakika sürüyor. Deli gibi gürültülü. Otomatik süresi yetmiyor. Evime ikinci hırsız girdi ve ben normal kapıdan bağımsız yeni 1 kapı ve 2 anahtar daha edindim. (Deniz Akkaya Haklılığı: Evime gitmek istiyorum, çişimi yapmak istiyorum.) Toplam 5 anahtarla evime girilebiliyor. 6.cısını da almaya üşendim….

Fasulyeden

Çocukken herkes gibi bazı şeyleri anlayamıyordum. Ne kadar olduğunu bilmiyorum ama bir şekilde büyüdüğümü hissediyorum. Ancak bu her şeyi anlamamı sağlayamadı. Belki çocukken anlayamadığım bazı şeyleri büyüyünce anlıyordum fakat anlayamadığım başka şeyler ortaya çıkıyordu. Oyun sandığım her şey gerçekleşiyordu. Ya da vardı, biz onları oyun sanıyorduk.

Fasulyeden halı saha maçları-1: Adamın “gol” diyor…

Bu cümle kalıbını bilmeyen yaşıtımız yoktur sanırım. Gazozuna oynadığımız mahalle maçlarının beylik cümlelerindendir. Rakip takım oyuncusu pataküte hücumdan sonra bizim kaleye gelir, topu da ağlarımıza -ne ağı lan mahalle maçında?- gönderir. Bir sevinç yumağı oluşturup, “nasıl da koyduk” makamından bir türkü çığırırken tam da o sırada bir karışıklık hasıl olur ya da oldurulur, “ne golü lan, taşüstüydü” denir. Rakip takımın fuleli forveti “kabak” gibi gol…

Bu şehrin mevsimi, figüranları

Felek çemberi daraldıkça daraladursun şu yorgun kent yeni bir sonbahara daldı tam da orta yerinden. Kendi sonbaharına elbette. Bu şehirde mevsimler bizim değil çünkü, biz figüranlarıyız bu oyunun ve sıramızı bekleşiyoruz otobüs duraklarının ortak bölenlerinin en büyüğü arasında… İstanbul’da… Yaz, kış farketmez tabi otobüs durakları ve bilakis durakların sadık aşıkları otobüsler için. İçindekiler için de belki, bilmiyorum. Ama mevsim demek yeni bir amaç demektir bu…

ben böyle sıcak görmedim, böyle hava…

FasulyedenKom olarak bu sıcakları protesto ediyoruz ve gavur kukusu gibi sıcaklar bitene kadar her gün 12.00’de 1 dakikalığına klimaları, vantilatörleri, yelpazeleri kapama eylemi yapıyoruz. Evet üşüttük, dellendik, sıyırdık. Elinin ayarı olsun Mikail, nolur. Bir de admin bey diyor ki, az değişecekmiş buralar… Takipte kalın…