Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

dunya

Sert ve Keskin Ortadoğu

Ortadoğu bir günahlar tarihidir. Kimse günahını hatırlamaz ama herkes alacağı intikamı hatırlar. Hiçbir şeyleri olmadığı için daha çoktur Allah’ları ve gururları. İzmir gibi bağ bahçe değil burası; sert ve keskin. Ve burada insanlar, çocuklarını feda etmek için büyütürler. Üzümlerin, incirlerin, imbatın olduğu yerdekilerin zor anlayacağı bir şey bu. Çocuklara kanlı bir tarihi ezberletmeyi, sonra yeniden ezberletmeyi, çünkü başka çarenin olmamasını, ayakta ancak böyle kalındığını... Zor anlar Ortadoğu’yu anlamayanlar.

Nabucco’ydum dolaba ellere vay!

Kamuoyu gündemini meşgul edecek olan, yeni oyuncağımızın ismi Nabucco. Çok değil, birkaç gün daha bu konu ile yazılacak, çizilecektir. Sonra da proje bitimine, hani 2015’ler filan, kadar unutur, o zaman yeniden hatırlarız. Avrupa Birliği’ne biz giremedik, ve hatta yanından bile geçemedik ancak TV kanallarının, gazete sayfalarının avaz avaz anlattığına göre bizden önce borumuz giriyor yaşlı kıtaya. Aferin bize. Lakin nedir bu boru hattı ve bize ne getirecek dediğinde, verilen cevaplar muallaklığının uçlarında seyirtiyor. Eldeki verilere beraber bakalım.

Eee ama müstehak size!

Geleneksel San Fermin Festivali bu sene de yaz dönemi TV haberciliğinin güzide öğelerinden birisi oldu. Bu sene sürüden ayrılan bir boğanın saldırısına uğrayarak, boynundan ve akciğerlerinden boynuz darbeleriyle yaralanan bir kişi yaşamını yitirmiş. Her sene onlarca yaralı çıkarıyor festival ama daha önceki ölüm 1995 yılında yaşanmış. Ne diyeceğini bilemediğin zamanlarda en makulu babaanne tepkisidir bazen: "Ee ama müstehak size! Bak bak, manyaklara bak!"

Direnin Acemler!

Türkiye ziyareti sırasında Türk insanının abartılı sevinç gösterilerine maruz kalan, Anıtkabri ziyaret etmekten köşe bucak kaçan, ABD karşıtlığının ekmeğini yemek için popülizm sınırlarında dolanan radikal bir liderdir Ahmedinejad. Seven sever tabii, yer yer bizden de bir kuble "helal" almıştır heralde. Lakin özellikle son günlerde yaşananlar bu faşist liderin dikta rejimini güçlendirmek için neler yapabileceğini, bu adamın Ortadoğu için nasıl bir bela olduğunu gözler önüne sermiştir. Elbette derdimiz Ahmedinejad gitsin, komşu İran yola ABD'nin güdümünde kalan bir siyasetçiyle devam etsin filan değil. Mesele hür iradeye saygılı, dini zaafiyetleri cehaletle harmanlayarak dizginlenmesi mümkün olmayan kitleler yaratmaktan kaçınacak reformist, çağdaş bir lidere sahip olabilmek. Ne kadar da benziyor kaderimiz, öyle değil mi?

Hastasıyım!

Boca Fans

Fenerbahçe'den umduğunu bulamayan bünye, aradığı coşkuyu Güney Amerika sırtlarında, Arjantin dolaylarında arar. Napsın başka? Gerçi Boca da insan üzmesini iyi bilir. Burda insan üzme var. Boca Juniors: 1 River Plate: 1

Altın Gününde Dünya’yı Kurtarmak

"Abi şu herifler de sabah akşam yatıp ne para kazanıyor" geyiğini yapmadım diyen varsa bir adım önce çıksın iki tokat atayım, çünkü bu geyiği yapmayan bir insan evladı olduğuna inanmıyorum. Denetçi olur, futbolcu olur, köşe yazarı olur, Ahmet Çakar olur, başka bir şey de olur fakat bunlardan bir tanesi mutlaka bu geyiğin kurbanı olmuştur. Aslında birazdan bahsedeceğim mesleği düşününce "bu adamların aldığı her kuruş helal olsun abi, çok çalışıyorlar" diyeceksiniz.

Kişisel UNICEF

50 trilyonluk süper loto ikramiyesi için çeşitli hayallere daldım ben de herkes gibi. Hemen seyahatlere çıktık, günlerce sarhoş olduk, onla yattık bunla kalktık, partiler verdik, dünyanın derdi tasasını bir kenara bıraktık, sağımıza solumuza eşimize dostumuza büyük hibeler yaptık, ortak arkadaşlar için bar açtık, orda yıllarca içtik muhabbet ettik, Fener maçından başka maç açmadık, gidenleri geri getiremeyeceğimiz için üzüldük,  çocukları sevindirdik, gelecek nesillerimizi kurtardık. Velhasıl-ı kelam yürüye yürüye şampiyon olduk. Yeri gelmişken söyleyeyim, paragraf başı kavramına ne oldu? Ben artık görmez ve uygulamaz oldum o kuralı. İş yerinde “Gönlümden Kopanlar” başlığı altında herkesten zengin olduğum zaman benden istediklerini not bile aldım ve harfiyen uymak üzere de söz verdim. Sonuçta o parayı tek başına yemek götlüğün eşanlamlısıdır. Peki herkesten farkımız var mı acaba hayallere dalarken diye sorgulamak lazım. Üç aşağı beş yukarı ilk olarak edinilecek şeyler bellidir ama ya zevklerimize harcayacaklarımız ya üreteceğimiz projeler? Genelde merak ettiğim kısım burası oluyor ütopik hayal muhabbetlerinde. Ben de izin verirseniz kendi projemi anlatmak istiyorum sizlere.

Tayyip, bir çaldır, kaydedeyim teli…

Davos'la ilgili tantana devam ededursun, daha ilk günden beri aklımı kurcalayan abuk sabuk bir detay var. Artık daha fazla içimde taşıyamayacağım, bitsin bu işkence. Şimdi Davos'ta Erdoğan'la Peres/moderatör ittifakı arasında mevzu çıktı, Erdoğan zirveyi terketti filan. Buralarda bir sıkıntı yok, çok açık. Sonra Erdoğan helikopterle Almanya'ya hareket etti, ordan da sanırsam ki ülkeye döndü. Akşamın ilerleyen saatlerinde bir haber düştü ajanslara, Peres, Erdoğan'ı aramış, tavrından dolayı özür dilemiş. Burası da tamam. Merak ettiğim ise şu, şimdi bu adamlardan birisi İsrail Cumhurbaşkanı, bir tanesi Türkiye Başbakanı. Ee ikisi de Davos'ta olduğuna göre makam odalarında değiller, dolayısıyla cep telefonundan görüştüler. Peki, Peres Erdoğan'nın telefonunu nerden biliyor? Yani nerden biliyor derken, Erdoğan Başbakan olunca ABD Başkan'ından tut, İsrail'e, ordan İran'a kadar tüm başkanlara, başbakanlara telefonunu mu veriyor? Ya da onlar mı Erdoğan'a veriyor? Ya da herhangi bir uluslarası kongrede karşılaştılar, "hacı bi çaldır kaydedeyim senin numarayı" muhabbeti mi dönüyor?

Etek altı fotoğrafçılığı ile savaş

Japon milleti nefes alan en sapık milletler kategorisinde lider, ne lideri; şampiyon, adeta bir rekortmen ve hatta sektör devi sayılabilir. Türlü türlü filmleri, seks oyuncakları, liseli kızların kullanılmış iç çamaşırlarını satması, böyle saçma bir pazarın oluşması vs. Bu çekik gözlü, "Çok çalışkanlar abi" yaftasını çekinmeden yapıştırdığımız millet, özellikle kültürel bir arada kalmışlık hissiyatı içinde olan yeni nesiliyle, detaylarına girmeye gerek olmayan bin türlü rezilliğin mimarıdırlar. Anlaşılan bunlardan birisi de sokakta, okulda, barda, kafede kadınların etek altı görüntülerini gizli gizli çekmekmiş ki, iPhone fenomeninin mucidi Apple firması, Japonya için ürettiği modellere, telefon sessiz moda alınsa bile car car öten bir deklanşör sesi eklemiş. Amaç gizli görüntüler alınmasının önüne geçmek. Apple 1, sapıklar 0.