Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

politika

Dördüncü kutsal kent: Isparta

Isparta Valisi Memduh Oğuz, Isparta’nın İslam alemi için Mekke, Medine ve Kudüsten sonra dördüncü kutsal şehir olduğunu iddia etmiş. Bu özelliği sayesinde kente yılda 10 milyon turist çekebileceğini de eklemiş… Isparta neden İslam alemi için kutsal diye merak ediyor tabii insan. Merak etmeyin Vali Bey, merakınızı hemen giderecek.

Bu savaş bizim savaşımız değil!

Dün öğle saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı, resmi internet sitesinden bir savaş uçağı ile iletişimin kesildiğini açıkladı. Saat 2 civarıydı yanılmıyorsam. İlk haberler, savaş uçağının düştüğü ekseninden yapılmıştı, öyle okuduk, öyle sandık. Akşam saatlerine doğru ise, medyada uçağı Suriye’nin düşürmüş olabileceği konuşulmaya başlandı. Asker, hükümet, yetkililer, herkes sessizliğini koruyor, herhangi bir açıklama yapmıyordu. Zira başbakan Brezilya’dan dönmekteydi. Dönsün diye bekledik. Kendisi dönünce havaalanından “Düştü mü, düşürüldü mü bilmiyorum; Suriye özür diledi mi, neden diledi, bilmiyorum” tadında açıklamalar yaptı ve konuyu görüşmek için Genelkurmay, Dışişleri, Milli İstihbarat gibi kurumların katıldığı bir zirveye geçti. Bu kez de zirve bitsin diye bekledik. Zirve sürerken yabancı basın Suriye’nin Türk uçağını vurduğunu flaş haber olarak geçmekteydi. Tedirginlik içinde bekledik.

Venceremos Victor!

11 Eylül 1973’te gerçekleşen darbenin ardından cunta, Allende taraftarlarını toplamaya başladı. 12 Eylül sabahı Teknik Üniversite’de öğretmenlik yapan aktivist sanatçı Victor Jara –elinde gitarıyla- tutuklandı. Victor Jara, Allende’yi başkan yapan Unidad Popular koalisyonuna destek veren bir Komünist Partiliydi. Unidad Popular için bir dizi konser vermiş, şarkılar yazmıştı. Askerlerce Şili Stadyumu’na (Estadio Chile) getirildi. Darbenin ardından, tıpkı ülkedeki diğer stadyumlar gibi bu stadyum da binlerce tutukluya ev sahipliği yapmıştı. Cunta askerleri Allende taraftarlarını sorguluyor, işkenceden geçiriyor ve öldürüyordu. (Parantez açıp Inti-Illimani grubunun darbe sırasında İtalya’da konserde olmaları vesilesiyle bu tutuklamalar, işkenceler ve ölümlerden kurtulduğunu belirtelim.) Rivayet edilir ki, Victor Jara stadyuma getirildiğinde elinde gitarı vardı. Stadyumda işkence sırasını beklerken, gitarıyla Venceremos (Zafer bizim!) çalmaya başladı. “Desde el hondo crisol de la patria, se levanta el clamor popular. Ya se anuncia la nueva alborada, todo Chile comienza a cantar.”

Onlar Güçlü, Biz Haklıyız! Salvador Allende

Darbe diyince bizim aklımıza 12 Eylül gelir. Kenan Evren, cunta ve Amerika... CIA, kontrgerilla... 11 Eylül denince de –2001’den itibaren- Amerika; Bin ladin, El Kaide, ikiz kuleler... 2001’den önce ise 11 Eylül demek, Şili Darbesi demektir; Allende, Pinochet ve tabii ki yine Amerika, CIA, ITT, kontrgerilla... 11, 12, 13, Eylül, Ekim, Kasım farketmez; eğer dünyada organize cinayet varsa, eğer silahlar zalim adına konuşmuşsa çok büyük ihtimalle orda Amerika vardır. Tümevarım dedikleri bu işte. Amerika’nın demokrasi ihracı motivasyonu malum. 11 Eylül 1973’de, demokratik seçimlerle başkan olmuş Salvador Allende, CIA destekli faşist Pinochet tarafından devrildiğinde, daha sonra ABD Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan, o günlerde ise Başkan Nixon’un güvenlik danışmanı Henry Kissinger “Kendi halkının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin komünist olmasına seyirci kalamayız. Meseleler, Şilili seçmenlerin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir” demişti. Kissinger aynı yıl Nobel Barış Ödülü’nu kazanmıştı.

Ah CHP, Vah CHP

Seçim yazıları tadında kurguladığımız seriyi CHP ile devam ettirecektik, nefesimiz yetmedi. Bari seçim öncesi düşündüklerimizle seçim sonu ortaya çıkan tabloyu; bu tablonun getirilerini götürülerini koyalım ortaya. CHP özeti olsun bu. Öncelikle, CHP Deniz Baykal yönetiminde girdiği son iki genel seçimde, sırasıyla %19,39 ve %20,88 oy alarak ikinci parti olarak çıkmıştı. AKP karşısında yaptığı muhalefet hiçbir zaman etkili sayılmadı. Ne seçmenine, ne seçmeni olması gerekenlere umut vermedi, veremedi. Baykal’ın kaset skandalı, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa gelmesi, gelir gelmez kucağında referandumu bulması, ardından Önder Sav tasfiyesi, hopp genel seçim. Hepsi yaklaşık 1,5 yıl içerisinde oldu. CHP gibi hep ağır kalmış, hep ağırdan almış bir parti; Kılıçdaroğlu gibi tecrübesiz bir partici için müthiş baş döndürücü bir trafik.

Hopa Halkı Avukatları’nın Açıklaması

BASINA VE KAMUOYUNA

Bilindiği üzere 31.05.2011 günü Hopalıların demokratik taleplerini içeren basın açıklamasının arkasından gelişen hukuksuzluklar o günden itibaren artarak şeklinde sürdürülmektedir. Olay günü gecesinden başlayarak Hopada tam bir insan avı başlatılmıştır. İlk baskın gece saat 123 sıralarında Hayde Cafe isimli bir işyerine yapılmış olup, işyeri sahibi de dahil olmak üzere orada buluna müşteriler özel harekat timleri tarafından yoğun şiddet uygulanmış, tüm bu kişiler yereler yatırılarak kafalarına postallarla basılmak süretiyle aynı zamanda coplar tekmelerle darp edilerek gözaltına alınmıştır. Bu muameleye maruz kalan bu kişiler arasında % 90 oranında zihinsel engelli olan Erkut Kibar da bulunmaktaydı. Tüm bu hukuk ve insanlık dışı uygulamalar işyerine ait güvenlik kameralarınca kayıt altına alındığı halde, baskını gerçekleştiren birimler, güvenlik kamera kayıtlarının bulunduğu bilgisayar kasası ve güvenlik kamerası hard diski ve tüm dijital eşyaları yasa dışı olarak habersiz bir şekilde almışlardır. Aynı zamanda kafe içinde bulunan tüm eşyalar tahrip edilmiştir. Bu baskınlar evlerde sabaha kadar devam etmiş halen de 3 gün dür devam etmekte dir. Gözaltına alınan kişilere ilişkin tarafımıza ilişkin hiçbir bilgi verilmemiş, isimleri ve durumları saklanmıştır.

Siyasi Liderler

Dea siyasi yazılarla buraları aktifleştirmiş. Benim de çorbada tuzum olsun istiyorum. Partilerin siyasi ataklarına, avantaj-dezavantajlarına, seçim çalışmalarına vs. hiç girmeyeceğim. Girsem zaten yetersiz kalırım, o kadar takip edemedim açıkçası. Zaten hepsinden tamamıyla ümidimi kesmiş biri olarak, ne vakit gazetede, televizyonda, internette bir siyasi lideri görsem; beynim direkt olarak bireysel değerlendirmelere girişiyor refleks olarak. Son zamanlarda en çok takıldığım konu, siyasi lider çıkarma konusunda ne kadar basiretsiz bir halk olduğumuz çünkü. Çok uzatmadan, birer ikişer cümleyle tespitimi yapıp, direk olarak kendilerinin karnelerini vereceğim ve benim gözümden bulundukları durumu sayısal olarak tespit edeceğiz. Heyecanlandım lan ahaha.

Metin Lokumcu’nun Katilleri’ni Unutmayacağız!

Bir ülke hayal edin. Bu ülkenin, ileri demokrasiyi diline pelesenk eden, demokrasinin yıldızı bir başbakanı olduğunu da... O başbakan Kuzey Afrika’da çıkan olaylara “halkın sesine kulak vermek gerekir” desin. Kankası Kaddafi’yi bile, Batı’nın baskısıyla yerden yere vuruversin. Bu başbakanın partisinin iktidarın en güçlü adayı olarak girdiği bir seçim hayal edin. Bu başbakan seçim için yaptığı onlarca, yüzlerce mitingde, karşısındaki binlerce, onbinlerce insana mezhepleri yuhalatsın, siyasi rakiplerini düşman, kendisini eleştirenleri darbeci, protesto yapanları illegal örgüt olarak göstersin. Polis müdahalesiyle ölen emekli bir öğretmen olan Metin Lokumcu için “Biri ölmüş, üzerinde durma gereği duymuyorum” diyebilsin. Gözleri Muaviye baksın ama dilleri Ali söylesin, kulakları ise alkıştan başka hiçbir şey duymasın. Duyma gereği hissetmesin. İnsani hiçbir değeri olmasın, kalmasın... Ve çıksın “biz tüm ülkeyi, tüm vatandaşlarımızı kucaklıyoruz” diyebilsin.

İleri Demokrasi

Artvin, Hopa'da HES protestosu yapan bir gruba polis çok sert müdahale etti. 54 yaşındaki emekli öğretmen kaburgalarına aldığı darbe neticesinde hayatını kaybetti. Ölüm haberinin ardından daha da gerginleşen olaylar, Başbakan'ın…