Year: 2005

Bu yazıyı 10 kişeye “forward”layın

Geçen gün gazetede internetin 15 yıldır hayatımızda olduğunu okudum. İnternetin bizim hayatımıza getirdiği yenilikler saymakla bitmez ve bu yeniliklerin yararlarından kimse şüphe edemez.. Ama ben daha çok bizden götürdüklerine değineceğim. Teknoloji inanılmaz bir hızla gelişiyor. Artık işten-okuldan arta kalan hatta uykumuzdan feragat ettiğimiz zamanları “son model” arabalarımızla trafikte, akıllı robotlarımızla, artık işlevlerini ve kendini fazlasıyla aşmış cep telefonlarımızla harcıyoruz.

Kavgam (İnadına)

– Ne yapıyorsun? – Yaşıyorum, sanırım… – Bıkmadın mı? – Bıksam herhangi bir şey değişecek mi? – Aynı şeyleri farklı cümlelerle anlatmaktan bıkmadın mı sen? – Sen soru sormaktan bıkmadıkça ben de bıkmam sanırım… – Ama soru sormak insanı geliştirir, düşünmeye yöneltir. Felsefe böyle doğmuştur ve insanın özüne böyle inilir. – Aferin sana!… – Dar görüşlü müsün? – Ben indim anam derinlere, sıcak, karanlık ve…

Temel Reis röportajı

Çizgi film dünyasının sevilen isimlerinden Temel Reis, yıllardır kendisine gelen röportaj tekliflerini reddetti.. Ve sonunda patladı.. Röportaj için de ne Ayşe Arman’ı ne de Sanem Altan’ı seçti.. Sadece FasulyedenKom’a konuştu.. Oynadığı dizinin perde arkasında yaşananları, dizinin akıbetini, Safinaz hakkındaki gerçek düşüncelerini, bundan sonraki kariyerinde atacağı adımları, tüm açıkyürekliliği ile FasulyedenKom okuyucuları ile paylaştı.. Buyrunuz… FasulyedenKom: Sayın Temel Reis, öncelikle röportaj isteğimizi geri çevirmediğiniz için teşekkür…

Ayrılık senfonisi

Gayet mantıklı aslında ön sevişmeler. Eski Galata Köprüsünden çıkılan yollarda varılan yataklardan halen haber alınamıyor nasıl olsa. Aslında bir mutluluktur ayrılık. “yalnızca” yaşamayı bilenlere sunulabilecek yegane lütuf belkide. Aynı cümlede sevişmek için saatlerce dil döker insanlar ve sonu bulunur mutlaka yaşanmışlıkların failinin.

Hükümet Günlüğü: Yargıya müdahale

Hükümetin Günlüğü çok uzun zaman önce aklıma gelen, bir türlü hayata geçiremediğimin bir yazı dizisiydi.. Şu an Kars Sarıkamışta kar kürüyerek askerlik vazifesini yapan Aristokrat’ın bir rakı gecesinde “Fasulyeden Kemalist, laik değil mi?” sorusu ile muhabbetin nereye kayacağını anlamıştım.. Bir güruh olma, ses çıkarma kaygımız olmasa bile kendi yargılarımıza göre bu ülkenin geleceğine dair farklı rotalar çizenleri burada tartışacaktık, amacımız buydu.. Ne kadar yerine getirdik…

İmgeli harikalar kumpanyası

Ziyan oluveriyor en çelimsiz günlerde yalnızlık ve sabaha kadar uyuyan mum ışığı güneşle dans etmeye uğraşıyor. Çünkü en bıkkınsal yanı iklimlerin birbirlerine naz yapması aslında. Olabilir yada olmayabilir; işte Sheakspeare sadece bununla hatırlanıyor artık. Düşün ki; artık alt katın demirlerine tırmanarak pencereden sana duyamayacağın kadar yüksek sesle şarkılar söylemem bile kar etmiyor. “a” bile saygıdan şapkasını çıkarıyor senden bahsederken ve sen hala benden yansıyan ışıkla…

Ben büyüğüm, ben!

Yaşar Usta: Saim Bey’i görecektim.. Sekreter: Randevunuz var mı? Yaşar Usta: Yok.. Ama Yaşar Usta derseniz beni kabul eder. Çok önemli.. Sekreter: Hiç sanmıyorum ama bir sorayım. (telefonda) Saim Bey, Yaşar Usta diye biri sizinle görüşmek istiyor. (…) peki efendim.. (Yaşar Usta’ya) Sizi bekliyorlar, buyrun.. (İçeri girer..) Saim Bey: Söyle ne istiyorsun? Yaşar Usta: Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın, paran var,…

Ciao Fossa dei Leoni

25 Mayıs 2005, İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı Şampiyonlar Ligi finali için Atatürk Havalimanı’na inen Milanlı taraftarların çoğunluğunu oluşturan Fossa dei Leoni, Commandos Tigres ve Brigate Rossenere grubu otobüslerle stadyuma taşınıyor. Aralarındaki gerginlik, maçtan saatler önce stadyum dışındaki irili ufaklı grupların sohbetinin ana konusu. Avrupa’nın en tutkulu taraftarlarından Liverpool’a karşı, kendilerine ayrılan 20 bin kişilik tribünleri dolduramayan Milanlılar, ellerinde biletleri Liverpoollular’a satan içlerindeki İngilizleri konuşuyorlar. Dillere…