Year: 2005

Sözcükleri fırça gibi kullanmak

Sözcükler sözcükleri kovalıyor her gece. Her gece başka hayatlar, her gece başka anılar..Ertelenen gelecekler, vazgeçilen geçmişler. Neyi erteliyoruz? Erteleme hakkımız var mı? Çok sevdiğimiz, asla hayır diyemediklerimizi hep erteliyoruz. Önemli işim var deyip, sonra ararım diyoruz. Yarın alırım, gelecek çarşamba giderim, randevum 1 ay sonra!

Ressam olur insan ya da resim

torba suat: niye böyle oldu be abi? ben çok sevmiştim be abi. o kadar mektup gönderdim insan bir cevap yazar. benim günahım ne be abi? hacı: bak koçum! belli olmuyor ama benim bir tek kulağımın arkası kaldı. artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim. sevgililer…heh! bizim olanlar ya da olmayanlar… hepsi iz bırakır. bu izler şimdi seninki gibi çok derinini çiziyor. hepsi kalır!…

Hayat dediğin Fasulyeden

İstanbul kavurucu sıcakların altında inim inim inlerken biz, FasulyedenKom’cular olarak peşpeşe hayatın sillelerini yemek durumundayız..Kendimizi ait hissettiğimiz, bizim gibi olduğunu bildiğimiz, sevdiğimiz, sevildiğimiz insan yığınları arasında günden güne değişen ruh hali içinde hayat mücadelesi vermekle meşguluz bu aralar..

Bir tribün hikayesi

Sezon 1999-2000, hani şu 3 teknik direktör birden değiştirdiğimiz, Pendik faciasının yaşandığı, 3 maç üst üste bile kazanamadığımız belki de tarihimizin en kötü yılı. Ligin son 10 haftasına gelinmiş, şampiyonluk çoktan hayal olmuş, Kadıköy’de Trabzon maçındayız. Yine maçın ilk 10 dakikası protesto var, bağırmıyoruz. Daha sonra hüzünlü besteler birbirini kovalıyor. “Bizi yaktın yıktın s..tin Kanarya”, “başın öne eğilmesin, aldırma Fener aldırma” falan derken maçın ikinci…

Ceza’nın aleti yanlış torbada

RockIstanbul 2005’de sahnede Ceza adlı şahsiyet, Kiraç’a düz gitmis. Küfürü basmış. “lan kıraç, toprak hiç para eder mi, lafını bilmeyen it bu rep’i yer mi? kıraç bir dünya hiç demek, öküz gibi anırıp ayı gibi geğirmek, gö*ünü si*eyim kıraç ” * * * Cok basitçe, elektrik işciliği ile övünen “emekçi bünye” reklam yıldızı olunca taşşağını geçtiği starlık müessesinin o eşsiz haysiyetsizliği ile kendi halindeki, ya…

Tentürdiyot acısı

Ne de güzeldir çocukluk günleri, dertsiz tasasız, ekmek elden, su gölden, dayak anneden.. Tek derdin dizin kanayınca üstüne sürülen tentürdiyotun acısı ya da bisikletle biraz ilerilere kaçınca eve dönüşte anneden yiyeceğini düşündüğün dayaktır. Onun dışında oyuncakların halı üzerinde sürülmesi, televizyonun henüz yaygınlaşmamasından dolayı akrabalara yapılan ziyaretlerdir akşamlarını dolduran.