Fazıl Say’a küfreden Müslüman olsa…
Fazıl Say, ülkesi ile, ülke gündemi ile yakından takip ettiği gelişmeler ışığında içinde bulunduğumuz ya da içinde bulunacağımız durumu kendi bakış açısıyla değerlendirip, bu ülkeden gidebileceğini ima ederek büyük bir tartışma başlattı. Doğru ya da yanlış, yerli ya da yersiz, ne olursa olsun, bir sanatçının içinde yaşadığı toplumla ilgili endişelerini dile getirmesi gerekmektedir. Bir aydının susması ihanettir.
Bu sözlerin ardından özellikle AKP nezdinde İslamcılar ve AKP yandaşı medya tarafından ciddi şekilde eleştirildi Fazıl Say. Elbette ki eleştirilebilir. Söyledikleri kimi tarafından gereksiz bir hezeyan olarak algılanabilir. Kimse mutlak doğrunun Fazıl Say’ın dilinden döküldüğünü iddia etmiyor zaten.
Ancak şöyle bir gariplik var. Oğlu ve kızı Amerika’da olan, hatta henüz geçtiğimiz aylarda torununun doğumu üzerine Amerika’ya yalancıktan resmi gezi düzenleyen ve bunun faturasını devlete ödetenler, özellikle kızının Amerika’da olmasının nedeni olarak Türkiye’nin özgür bir eğitim ortamına (yani türban özgürlüğüne) sahip olmamasını gösterenler, bugün Say’ın gitmeyi düşünüyorum sözünü eleştiremezler. Çünkü hali hazırda gitmişlerden, götürmüşlerden ana tema olarak zıt olsa da benzer bir kaygıyla, yaşam biçiminin baskı altında olması nedeniyle senin kızının gittiği gibi, birileri gitmeyi düşünüyor diye eleştirilemez.
Ama bu iki yüzlülük çok tanıdık artık. Çünkü kendi kızını götürürken türban konusunda devlete kızgın olanlar, bugün iktidarda iken başka yaşamları tehdit etmekten hiç gocunmuyorlar. Özgürlük olarak sadece türban özgürlüğünü dillendirdikleri, Alevi vatandaşlarımızın özgürlüğünü hiçe saydıkları gibi.
Demokratlık balına bandırdıkları ekmekleri misal, sadece seçim sandığından kendi isimlerinin çıkması üzerine kurulu olanlar, iktidarda iken kimselere sormadan Cumhurbaşkanı seçerken, ya da anayasa hazırlarken demokrattan öte diktatör gibi görünmektedirler. Koskoca ülke, koskoca medya da demokratlığı asker karşıtlığına indirgemiş, sanki ülkede tek bir anti-demokrat var, o da askermiş gibi, kendine demokrat ve kendine Müslüman olan iktidarı demokrasinin neferi ilan etme ikiyüzlülüğünü göstermiştir.
İkiyüzlülükte sınır tanımayanlar, geçmişte” Avrupa Hıristiyan kulübüdür, bizi almazlar boşuna uğraşmayın” diyebilirken, bugün iktidarda iken en bir Avrupalı kendisi olabilmek, bunun da çağdaşlığının göstergesi olduğunu ifade edebilmektedir.
Aynı ikiyüzlüler Anıtkabir’de saygı duruşunda, özel defteri imzalarken en bir Atatürk devrimlerinin bekçisi pozları atarken, herkesin malumu olan karşı devrimin temellerini atmaktadırlar.
Ve en nihayetinde Türk aydını sesini soluğunu çıkaramamakta, ne idüğü belirsiz fonlardan nemalanmakta, iktidara yalanarak köşe kapmakta, karşı devrimin silahtarlığını yapmaktadır. Aradan Fazıl Say gibi birkaç çürük elma çıktığında da toplu bir linç, “sen kimsin lan?” hezeyanı dudaklardan dökülebilmektedir.
İkiyüzlülüğün kitabını yazan en bir demokrat, en bir özgürlükçü, en bir çağdaş ve Atatürk takipçisi bu kitlenin Adnan Menderes anılarından, Turgut Özal babalarından, Necmettin Erbakan hocalarından çektiğimizin katbekat fazlasını çekeceğimizin farkına yaran çürük elmalara bin selam, karşı devrim hayali görenlere de lanet olsun!
Gidene kal demeyiz.
Kalana da git demesinler ama HmK reis…
Anca proveke et ortalığı tosun. Ger ortalığı anca. Anarşik misin nesin…
ya sev ya terket soylemini asirmis dinciler. guuuuuc onlarda artiiik, he-man misali, ama hasemali he-man.
yukari kosedeki odun atesini gorunce de yanana sön demeyecegimiz aklima geldi..
sanatçı muhaliftir ama kolpa olmamalı. Şayet bir şeylerin savaşını veriyorsa, uğrunda öleceği değerleri olduğunu unutmamalı. Bir yere kadar mücadele et, ee olmadı ondan sonra “kaçıyorum ben abi” diyerekten döneklik yapmamalı. Fazıl Say, kendisini sevmesem de, bu ülkede kalmalı, neyin mücadelesini veriyorsa, onu yapmaya devam etmeli..
Gidiyorum deyince gideceginden degil ya Ortega, orada gidecegim lafi birseylere dikkat cekmek icindir nazarimda.
Yoksa, biz kacip giden cok Ortegalar gorduk sozum meclisten disari, akilli ol, CAS’ta adamin aklini aliriz…
Yazının anateması Fazıl Say’ın “Gidiyorum”u değil aslında. Doğru ya da yanlış, elbette eleştirilebilir, bünyeye göre farklı değerlendirilebilir.
Oğlu, kızı Amerikalara gitmiş, torununu ABD gezilerinde görenler bugün Fazıl Say’a çemkiriyor. Komik olan bu.
Lan senin kızın gitmiş işte, Fazıl Say da gidiyorum diyebilir pekala…
Haa.. bi de konuyla kismen alakali olaraktan, islamci medya diye tabir edilen kesmin samimiyetsizligi de gundeme gelmeli bence. Bir dakka. Cok alakasiz bir girizgah oldu. Toparliyorum. Su son Cemil Ipekci ve turban defilesi olayi var ya hani. Daha once escinsellere ve dolasiyla Cemil abimize (bu da bir garip oldu) tavri belli olan bu kesimin, modacinin kendilerinden yana bir aciklamasini gorunce “ne guzel modacimizsin sen Cemil abi” yaklasimlari da goz ardi edilmemeli.. di mi ama? Fazil’a sovun bi yandan, ote yandan Cemil’e her bir daim soverken, birden sempatiyle bak.. Ne guzel Istanbul?
-benim adım cemil!!
+cemil sayın abim..
“Sirada neresi var sayin Cemil Ipekci? THY, Belediyeler, PTT kreasyonlarinin parasi mi suyunu cekti, nedir?”, diyesi geliyor insanin da, amaaan kim ugrasacak diye susuyor…
sağlam cukka var bu işte, biz de kenarından kıyısından girebilseydik keşke… ah ulan, muhaliflik de nerden çıktı. aç geldik aç gidicez şu dünyadan…
Fazıl Say ın iddialarına bakalım. “Müzik ve resim derslerinin kaldırılmak isteniyor” ben gidiyorum arkadaş diyor esip gürlüyor değil mi? Şimdi Devletin istatistiklerine bakalım.
Piyanist Sayın Fazıl Say’ın, “Müzik ve resim derslerinin kaldırılmak istendiği” yönünde kamuoyuna yansıyan açıklamaları Bakanlığımız tarafından defaatle yalanlanmasına rağmen gerek TV programlarında gerekse de bazı yazarların köşelerinde aynı iddialar gerçekmiş gibi yorumlar yapılmakta, kamuoyu yanlış yönlendirilmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın geçen beş yıllık sürede söz konusu iddiaları doğrulayan bir tek teşebbüsü olmadığını bir kez daha vurguluyoruz.
Aksine geçen 5 yıllık süre içerisinde;
1 – Son beş yıl içinde 2 bin 140 yeni Müzik Öğretmeni göreve başlatılmıştır. Bu yeni atamalarla birlikte toplam öğretmen sayısı 6 bin 871’e çıkmıştır. Dolayısıyla mevcut öğretmenlerin üçte biri bu dönemde atanmıştır. Şu anda ilköğretim ve ortaöğretim öğrencileri müzik derslerini branş öğretmenleri tarafından almaktadır. Dersler boş geçmemektedir. Bunun yanında öğretmen atamaları için esas alınan KPSS puanları içerisinde en düşük puanla alınan branşların başında Müzik Öğretmenliği gelmektedir. Bir çok branşta taban puanlar 90’larda iken Müzik Öğretmenliği için taban puan son atamalarda 54 olarak gerçekleşmiştir.
2 – Bakanlık tarafından ilköğretim okullarında 1 olan müzik dersi saati 2’ye çıkarılmıştır. Bunun yanında Müzik Dersi Görsel Sanatlar Dersi ile ilişkilendirilmiştir. Bu sayede özellikle yeteneği olan öğrenciler, ilgi duydukları müzik aletleriyle yeteneklerini geliştirme fırsatı bulmuşlardır. Yeni hazırladığımız müfredatta da bu durum teşvik edilmektedir.
3 – Özellikle ihtisas gerektiren alanlarda yeni liselerin açılmasına önem vermiştir. Sosyal Bilimler Liseleri, Spor Liseleri gibi yeni ortaöğretim kurumlarının hizmete sokulmasının yanında Güzel Sanatlar Liseleri’nin açılmasına öncelik verilmiştir. 2002’de 48 olan Güzel Sanatlar Lisesi’nin sayısı 54’e çıkarılmıştır. 2002’de 6 bin 491 olan öğrenci sayısı da 8 bin 262’ye yükseltilmiştir.
4 – Bilim ve sanat dallarında “bilim adamı” ve “sanatkar” olma potansiyeline sahip zeki ve yetenekli öğrencilerin en iyi şekilde yetiştirilmeleri amacıyla Bilim ve Sanat Merkezleri’nin açılmasına ağırlık verilmiştir. 2002’de 9 olan Bilim ve Sanat Merkezleri’nin sayısı 43’e çıkarılmıştır. Bazı öğrenciler buralarda bilimsel çalışma yaparken bazıları yetenekleri doğrultusunda müzik, resim ve güzel sanatların diğer dallarında eğitim alabiliyorlar, yeteneklerini geliştirebiliyorlar. Bakanlık öğrencileri bu yönde teşvik etmektedir.
5 – Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Bakanlığımız arasında öğrencilerimizin müzik ve sahne sanatları alanında etkinliklere katılımı konusunda protokol imzalanmıştır. Söz konusu protokol çerçevesinde öğrencilerimizin sanatsal ve kültürel etkinliklere katılmaları teşvik edilmekte ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu yöndeki potansiyelinden yararlanılmaktadır.
6 – Daha önce Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı’ndan dolayı (OKS) gözardı edilen Müzik, Resim ve Beden Eğitimi gibi derslerin etkinliği artırılmıştır. Söz konusu dersler yeni uygulamaya konulan Seviye Belirleme Sınavı ile ilişkilendirilmiştir. Dolayısıyla öğrencilerin derslere aktif katılımları sağlanmıştır.
7 – Bakanlığımız, Sayın Fazıl Say’a üç ayrı ders kitabında örnek ve başarılı bir insan olarak yer verilmiştir. 12. Sınıf Almanca Öğrenci Çalışma Kitabı’nda Sayın Say ile yapılan röportaja yer veriliyor. 9 ve 11. Sınıf Sosyal Bilgiler Ders Kitapları’nda dünyanın en iyi 500 müzisyeni arasında anılıyor. Ayrıca müzik kariyerinden övgüyle bahsediliyor.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Millî Eğitim Bakanlığı, Sayın Fazıl Say’ın iddialarının aksine sanat eğitimine özel bir önem vermektedir.
Kaldı ki, Bakanlığımız yeni Fazıl Say’ların yetişmesi için büyük gayret göstermektedir. Sayın Bakanımız Doç. Dr. Hüseyin Çelik, bütün İl Millî Eğitim Müdürlerine yetenekli öğrencilerin keşfedilmesi, desteklenmesi ve sahip çıkılması yönünde talimat vermiştir.
Sayın Say’a dava açılması meselesi de yanlış bir şekilde değerlendirilmektedir. Bakanlık olarak amacımız Sayın Say’ın ceza alması değil, Yargı tarafından gerçeğin ortaya çıkarılması idi. Nitekim yapıcı tartışmalarla konu anlaşıldığından dava açma işinden vazgeçilmiştir. Ayrıca Sayın Say’a eleştirilerinden dolayı değil; doğru olmayan bir beyanda bulunarak bakanlığı töhmet altında bıraktığı için dava açılmak istenmiştir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Sözün özü rüzgar esti mi esti, gündeme oturdu mu oturdu dakika da “AYDIN” sıfatını aldı mı aldı… Nreye gidersen git uğurlar ola…
Ben yakında Milli Eğitim bakanından “10 numara kübistim bacım” açıklaması da bekliyorum.