Telefonun şarjı can çekişiyor! Bitmemesi lazım. Hiç sırası değil ama cidden hiç değil.
Haber bekliyorum bol bol. Gelecek habere göre ordan kalkıp şuraya gitmek lazım, hem bilmem kimle bilmem ne üzerine…
"ölüyorum tanrım
bu da oldu işte.
her ölüm erken ölümdür
biliyorum tanrım.
ama, ayrıca, aldığın şu hayat
fena değildir...
üstü kalsın..."
(Cemal Süreyya - Üstü Kalsın)
İri kemikli Dellez, okulların kapanmasıyla birlikte soluğu bizim memlekette alırdı. Ve bu…
Takoz Recep pişmanlığı yaşasan kaç yazar o rövaşata ile ağlarımızı salladıktan sonra!
"... İşaret parmağımı dudaklarıma götürerek, "Hışşşş," dedim. Şarkı bitti. Biz taksinin arka kapılarıın aynı anda açıp dışarı çıkarken, İbrahim…
Özünde müstesna bir dostumuzun eskittiği yaşının yerine yenisinin gelmesinin coşkusuydu bir araya gelme sebebimiz. (İsimlerini vermekten imtina edeceğim) bir kaç FasulyedenKom yazarının da içerisinde olduğu, yerlisiyle yabancısıyla detone bir topluluktuk…
Günün anlam ve önemine uygun çiçekli böcekli, bol hatıralı bi yazı döşemek farzdı aslında. Gerçi öğretmenler gününün bende anlam erozyonuna uğraması nerden baksanız 5 belki 10 seneye de dayanıyordur. O…
" Mangaratiba, Kızılderililer Sokağı'ndaki geçitte Portekizli'nin arabasına çarpmış. Bunun için geç kaldım. Tren, otomobili paramparça etmiş. Orası insandan geçilmiyor. Realengo itfaiyecilerini bile çağırmışlar.
Soğuk terler dökmeye başlamıştım; gözlerim buğulanmıştı. Jeronimo yanındakinin sorularına karşılık vermeye devam ediyordu:
Ölüp ölmediğini bilmiyorum. Çocukların yaklaşmasına izin vermiyorlardı.
Farkına varmadan ayağa kalktım. Bir kusma isteği içimi buruyordu, bedenim soğuk bir terle kaplıydı. Sıramdan çıktım, kapıya doğru yürüdüm. Herhalde bembeyaz kesilen suratımdan ürküp yanıma yaklaşan Bayan Cecilia Paim'in yüzünü bile farketmedim.
Ne var, Zeze? "
sayende sayebân olduk istanbul şehri
sayende sebil olduk aç kaldık sefil olduk
yıldızlar dem çekti güvercinler gibi başucumuzda
ve yaktı perişan eyledi sine-i sâd-pâremizi
saplanıp hançer misâli bir hilâl
sokaklar serseri biz serseri
yüksekkaldırım da
bir cezayir şarkısını dile getirdi plâklar
cadde-i kebir: bütün ışıklarını yakmış bir gemidir
sinemalar neredeyse boşalacaklar
" Orospu çocuğu olmak için ille de anasının orospuluk yapması gerekmiyor. Memlekette bu yüzden bu kadar çok orospu çocuğu var. Ama neden hepsi beni buluyor arkadaş ?!!! "
Kral Hüseyin
Yazın son günleri. Nevi şahsına münhasır -aslında başlı başına bir yazı konusu olması gereken, adalet teşkilatında, böyle adamlar da kendine yer bulabiliyorsa, bu denli karamsar olmamak gerek dedirten cinsinden- lisede ve fakültede birlikte okuduğum bir arkadaşımla Kadıköy' de buluşmuşum. Geçen 10 yılın kritiğini yapmış, Nazım' ın sahnesinde panoramayı demli çay eşliğinde değerlendirmişiz. Veda vakti gelmiş. O, Giresun' un muhtemelen ancak kendisine şirin ilçelerinden birine hakim sıfatı ile yollanırken, ben istikametimi "buradan iskeleye kayarım, atlarım vapura, ver elini Beşiktaş, sonra hooop İstiklal" şeklinde çoktan belirlemişim bile.Büyü biraz diyor ‘O'.
Halbuki gayet makul ve belli bir yaş seviyesini geçmiş insanlara hitap eden bir teklif bence. Yazın cayır cayır olduğu günler. Duyuyoruz dost meclislerinde, kafasını denk getiren, Tarabya sahilinde elinde birası inceden balık tutma muhabbetine girmekte. Ulan ne de severim bu ambiyansı. Hemen atağa kalkıyorum. Msn'de, telefonda artık kimi nerede sıkıştırırsam. Toparlıyorum cemaati. Bu trafik esnasında denk geliyor ‘O' na da soruyorum gidelim mi diye? Büyü biraz diyor. Bir mekanda oturalım da içelim. İşinde gücünde adamlarız artık. Cümlenin sonundaki "artık"ın peşine adımı vurgulaya vurgulaya ekliyor bir de haspam. Adam?!