Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: kişisel

Yazamamak

image-BD90_4AD62327İlkokul zamanları. Okuma ve yazma ile aram iyi. Doğan Kardeş'te bir hikaye okumuştum. Senaryo yazarlarının da sık sık kullandığı bilindik hikaye işte. Olaylar gelişir, dudaklar uçuklar ve hikaye "O an annemin sesiyle uyandım, hadi oğlum okula geç kalıyorsun" muhabbeti ile biter. Bi sıçrıyor ki rüyaymış! Aman şeytana bismillah, Aynaya bakıyor faça sağlam, Lan gene seviyor Allah! Bkz: MFÖ - Anında Görüntü Hiç unutmuyorum, "Geldiler" albümü çalıyordu o sıra. Bu dizeler geldiği zaman kompozisyonun konusu belli olmuştu benim için. Fiks ilkokul kompozisyon konularından biriydi. Çevre kirliliği idi büyük ihtimal. Fil hafızası oraya yetişemedi. Öğretmen yazıyı beğenmiş ama "Yazıyı kendi fikirlerinle yaz" tadında bir uyarı almıştım.

25Lira.com

Ev sahibim tam bir cinnet sebebi. 7 senedir aynı evdeyim, bir gram mı kanım kaynamaz adama, yok kaynamıyor. Ev kirasını 1-2 gün geciktirince 3-4 aydır kira vermiyormuş gibi bir poza bürünmesi filan... Anlatsam roman olur. Bir keresinde tatile gideceği için 3-4 gün önce istemişti kirayı. Abi sen bana 3-4 gün için iyi niyet gösterdin mi bugüne kadar diyince susmuştu. Cebimdeydi halbuki parası. Ama vermedim, vermem de.

Acaba Ses Çıkmış mıdır lan?

İş yerine yeni geldim. Sabah mahmurluğu hâlâ üzerimde. uykuyu açmak için kahve içmeye ihtiyacım var. Sigaramı söndürüyorum ve kapıya doğru yöneliyorum. Kahvem kalmadığı aklıma geliyor. Biraz yolumu uzatacak, ama koridordaki makinadan kahve alıp masama gitmeye karar veriyorum. Binaya giriyorum.

İnternet dediğin nedir ki?

Yaşadığım internetsizlik ile ilgili son derece çarpıcı, değme gerilim filmlerine anatema olabilecek kadar sinir bozucu gelişmeler yaşandı. Sabah işe geldim, açtım Word dökümanını, karaladıkça karaladım. Sanırım 3. sayfaya gelmiştim ki (Times New Roman, 12px, Satır aralığı Single), o kabus dolu dakikaları tekrar yaşadım, gözlerim doldu, ellerim istemsiz titremeye başladı, anneee annneeciğim diye çığlık atıyordum ki müdür yardımcısı tokatladı, kendime geldim. Ve anladım ki bu hikayenin benimle birlikte mezara gitmesinde fayda var. İnsanlık henüz hazır değil böyle bir bilgiye vakıf olmak için.

20 gün, 9 ülke, 27 otostop, 6000 km (vol.2)

Turistik bilinçle gezmediğimiz Bükreş şehrinin bende bıraktığı iki farklı tat var. Şehre girip yürümeye başladığımız sokaklar ve merkez olduğunu düşündüğümüz kısım boyunca binaların soluk renginden (gezdiğimiz balkan ülkelerinin çoğunda yer yer hakim olan komünist dönemden kalma bloklar, çok kişinin yaşadığı renksiz apartmanlar) sokakların renksizliğine ve insanların mütevaziliğine kadar her yerde boyun eğmişlik ve kabullenmişlikle gelen bir tutukluk hakimdi diyebilirim. Kaldığımız hostel çevresinin ise daha şık, renkli, avrupai ve refah bir havası vardı. Üniversite öğrencileri, orta üst kesim olduğu belli olan insan halleri, sokakların düzenliliği ve tamamlanmışlığı, kahve-bira içilen cafeler... İlk kısımdaki insanların ortak bir bilinçle yabancılara yardım etmeyi görev bilen mütevazı hallerinden, bireysel keyfin daha ön planda olduğu daha parlak ve bencil insan hallerine geçiş...

20 gün, 9 ülke, 27 otostop, 6000 km (vol.1)

Efendim yazmadan, paylaşmadan, aktarmadan geçirilen hayatta birşeylerin eksik kalacağının bilinciyle, uzun süredir hayalini kurup Ağustos ayında gerçekleştirme imkanını yakaladığımız bu hikayeyi Fasulyeden ailesiyle paylaşmak isterim. Son 2 senedir kendimizi kaptırıp nerdeyse başka hiçbir şeyden zevk alamadığımız elektronik müziğin sonsuz dünyası sayesinde tanıştık Psychedelic Festivallerle. 60'ların hippi gençliğinin bir araya gelip özgürlüğün ve müziğin keyfini sürdüğü, renkli ve kopuk kıyafetlerle çılgınca dans ettiği festivallerin günümüz versiyonu diyebiliriz özetle. Biz de tatmalıydık bu havayı, ülkemizde heryerde karşımıza çıkıp yaşama keyfimizi azaltan tüm sosyal, ekonomik ve çarpık baskılardan kopup kendimizi müziğin kollarına bırakarak özgürlüğe kanat açmak istiyorduk. Geçen sene bu zamanlar koyduk kafaya; müzik listemizin çoğunu oluşturan grupların yer alacağı OZORA'ya, festivale gidecektik Macaristan'a... Bir de Ozora'da bu festival her sene artık gelenekselleşse de bundan tam 10 sene önce ünlü güneş tutulması festivali Soulclipse'in burada yapılmasından mütevellit 2009'un daha bir coşkulu olacak gibi görünmesi bizi daha da heyacanlandırmıştı.

Fatik Askerde – 1

Genelde telefonda konuştuğunda, nette konuştuğunda sorulan sorudur. Askerlik anlatılanlara göre benim için rahat geçiyor. Tuvaletler, banyolar, yemekler, koğuşlar anlatıldı. Hatta korkutulduk. Tuvaletler lisedeki tuvaletlerimiz kadar temiz. Banyolar, bence iyi. Evimizdeki, oteldeki duşları beklemiyordum zaten. Ama yine de ilk başta korkudan ilk 3 gün duşa gidememiştim. Sonra baktım olmuyor. Gittim duşumu aldım. Koğuşlarda 20 (-1) kişi kalıyoruz. Koğuşlar Ruslardan kalma. Kalma derken ev değil koğuşlar :) At ahırı koğuş olmuş. Biraz dar olduğu için iç içeyiz. Bir de tek pencere var. Botlar ve çoraplardan kaynaklanan koku ile geceleri zor duruma düşüyoruz. En büyük duamız yatarken gece kalkmamak. Bir de horlayan çokmuş. Hatta İbrahim Hocam ilk günlerde bayağı rahatsız olmuş. Daha sonra bir gece kendisini horlarken yakaladım (Üzüm üzüme baka baka...) Yemeklere gelince en büyük problem. Aç kalıyorum diyebilirim. 11 Ağustosta ziyafetle uğurlanırken, 12'sinde İzmir Köfte ile cırcır olabiliyorsunuz :) Askere gitmeyenlere en büyük tavsiyem İzmir Köfte yemeyin.

Ajanda

14 Eylül 2009 Pazartesi - Deplasmandan gel. Kahve iç. - Okulun ilk günü. Alt dönemleri gözlemle. Fiziksel gelişmelere hakim ol. - Kendine temiz bir önlük bul. Koca herif oldun. - Yanlışlar yapıyorsun. Yanlışlar yapma. - Okuldan çık. Klan'a git. İç. - Uyu bi' ara.

Sosyal bir varlık olarak İnsan…

Toplumsal iletişim son derece önemli. Neden? Toplum içinde iletişemiyorsan, sosyal bir varlık olmaktan uzaklaşıp, hayvanlığa doğru yol alıyorsun. Bu da hayatı oldukça zorlaştırıyor; hem senin, hem de etrafındakiler için. Çok da umrunda mı peki? Zaman zaman hayır. Nezaket sahibi, ince ruhlu bir insan olmadığımı kimseye atlatmama lüzum yok sanırsam. Lakin bildiğin bir öküz de değilim. Sabrım zorlanmadığı sürece...