Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: kişisel

İnternetsizliğim Türk internetsizliğine armağan olsun!

Nerden başlamalı, nasıl anlatmalı bu çileyi bilemiyorum. Altar’ın tabiriyle hard diskin içinde hayat süren ben, nereden baksan 1,5 aydır filan internete girebilmek için işyerinden öteye gidemiyorum. Ee haliyle girmek istediğin siteler de zaman zaman Adult Content, Games, Political Organization, Violence bilmem ne gibi yer yer haddini aşan, insanı geren, gereksiz filtrelemelere maruz kalıyor. Gmailmiş, msnmiş, ftp, photoshop filan, hiç girmiyorum bile. Nasıl başladı süreç, ben nerede hata yaptım, neden elalem iki tıkla yığınla siteye, derya deniz bilgiye ulaşırken ben kör kuyularda merdivensiz kaldım, anlatayım. Kastırmadan, imlaymış, noktalama işaretleriymiş, alıntıları tırnak içine almak gerekirmiş filan umrumda değil, hiç kusura bakmayasınız.

Bu Zamanda İyi Para

Bilen bilir; kendi halimde, zararsız, kişisel haklara saygılı ve insan hakları evrensel beyannamesinin herhangi bir maddesini yirmi kusur yıllık insanlık kariyerim boyunca çiğnememeye özen göstermiş pirezentabıl bir insanım. Henüz on beş (15) dakika önce kapıma gelen ne idüğü belirsiz adamın, ‘kapıcı parası’ kisvesi altında istediği on beş (15) Türk lirasını kibarlıkla kendisine takdim ettim. ‘Bizim kapıcımız mı var birader? 4 ayda bir merdivenleri temizlediğini sanan bir adam var sadece.’ demedim. Evet, öyleydi fakat demedim. Çünkü toplumsal bilincim ve birlikte yaşayabilme yeteneğim hatırı sayılır bir olgunluğa erişmiş durumda.

Kola sağlığa zararlıdır

İnsanoğlunun teknolojik aletleri koruma güdüsü beni her zaman güldürmüştür. Yeni alınan bir alete anlık bir itina gösterilmesi normal tabii de, misal koruyucu plastik zımbırtılar özenle muhafaza edilir ve aylar sonra bile kullanılırsa bu biraz takıntılı bir halmiş gibi gelir. Yıllar evvel kumandalar naylonla kaplanırdı bu ülkede. Sonunda kumandanın o kadar da mucizevi bir alet olmadığını idrak ettiğimizden olsa gerek vazgeçtik bu huyumuzdan. Hatta televizyonu izledikten sonra, üzerine kocaman kutusunu geçirenlere bile tanık oldum evvel ömrümde. Ahir ömrümü sen koru kolla yarabbim. Öyle bir delilik, öyle bir kendinden geçmelik...

Gitgel

Tek kelimeli başlıklara daha çok meyilliyim bu aralar, iki kelimeden oluşan başlıklı kitapların daha çok sattığı araştırmasına göz kırpar şekilde. Devamlı bir yanında hangi milletten olduğunu bilmeden bir insanla bira içmek, şakalaşmak, onlara kendi dilinden küfürler öğretmek, sarhoş olup özgüven patlamasıyla yurdunu tanıtmak kulağa hep hoş geliyor. Barcelona’da okuyan arkadaşımın üniversiteden kankasına nerelisin diye sorup -bu örnekte- Slovakya cevabını alınca, hemen o ülkeyle bildiğin ne varsa sıralamak bir nevi bilgi sınaması gibi geliyor. Hostel, Spartak Trnava ve Çekler’i seviyor musunuz değişmez üçlü : )

Arnavut Ciğeri

Her Perşembe, kendi gününde, kendi saatinde; Arnavut Ciğeri + Pilav + Rus Salatası + Patlıcan Kızartma + Kırmızı Lahana

Herşeyin Başı Sağlık

Geçen hafta pazartesi günü geçirdiğim elim bir kaza (!) sonucu kolum azıcık çizildi; dolayısıyla birkaç dikiş atılması gerekti. Yakınlığı ve trafik uygunluğu sebebi ile Medical Park Bahçelievler'e ulaştım, dikiş attırdım. SSK'lı olduğumdan, bir kısmını SSK'dan bir kısmını benden tahsil ettiler. Buraya kadar hiçbir sorun yok. Arada pansuman yaptırmam gerektiğini, 10 gün sonra da dikişlerin alınacağını izah ettiler ve gönderdiler. Bazen herhangi bir sağlık ocağı, bazen Medikal Park'ta pansumanı düzenli olarak yaptırıyordum. Dün Cerrahpaşa Araştırma Hastahanesi'ne yakın olduğum için burada yaptırayım dedim. Vezne ve danışma olarak iş gören bankoda bulunan arkadaşa pansuman yaptırmak istediğimi söyledim. Kendisi doktor arkadaşlar karar versin yapılıp yapılmayacağına dedi ve doktorların yanına gönderdi. Genç bayan doktor "buyrun" diye seslendi.

Martı

Kız birasından ufak bir yudum alıp bardağı masaya bıraktı. "Bugün yolda gelirken ne düşündüm biliyor musun?" diye sordu çocuğa. "Hani demiş ya şair, 'Bir de rakı şişesinde balık olsam'. Aslında rakı…

Ne de Olsa…

Bir yerlerde oturmuşuz dostlarla. Herkes, sevdiğim tüm dostlarım orada. Upuzun koridor gibi bir yer. Dizilmiş masalar etrafına. Koridor gibi yerin sonunda ben varım masada. Müzik var ve de fonda. Ağır ağır... Çalıyor... Güzel saniyeler. Dostlarla birlikte olmanın verdiği mutluluk... Huzur...

Çapa Tıp Fakültesi’nde bir gece…

Nüfusu 17 milyonlarda seyreden İstanbul’da sağlık alanında çok büyük sorunlar yaşanmakta olduğu hepimiz tarafından biliniyor zaten. Özellikle SSK anlaşmalı kurumların az olması, özel hastanelerin anlaşmalarını feshetmesi, bütün yükü Vakıf Guraba Hastanesi gibi devlet eksenli kurumlara yüklemesi insanları sel sefil ortada bırakmaktan başka bir işe yaramıyor. Bir süredir hastanelere sürekli ziyaretlerim sırasında gördüğüm görüntüler ve çaresizlik Pollyanna’yı bile üzecek şekilde cereyan ediyor. Hastanızı acile almak için bile sıra beklemek zorundasınız. Hele çocuk polikliniklerinin önü tam bir trajedi. Allah kimseyi götürtmesin diyoruz ya, hayatta duyduğum en doğru söz bu.