Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: medya

Sanal Alemin Aktroller’le İmtihanı

İddia ediyorum, bu adamların bu ülkeyi bu kadar parmağında oynatabilmelerinin en büyük etkenlerinden birisi, ellerindeki medya gücü. Kabulümdür, bu ülkenin insanı çoğunlukla muhafazakârdır, sağcıdır; bu kültürde lider kültü büyük önem taşır. Bunlara eyvallah, ama son zamanların moda deyimiyle, kitlelerini bu kadar "konsolide" şekilde birarada tutmalarındaki en önemli silahları da medya. Tekerleği keşfetmiş bir edayla söylemiyorum, parti tabanlarının büyük çoğunluğu hayatı medyanın sosyal olanından değil ulusal olanından takip ediyor. Bu sayede istedikleri gibi at koşturuyorlar biraz da. Misal, müşaviri Soma'da Madenci tekmeliyor. Sen, ben bunu sosyal platformlarda fotosuyla, videosuyla görüyoruz. Ama Anadolu'da Hikmet emmi bundan haberdar olmuyor. Olduğunda da, Soma'ya dışarıdan gelen TGB'li eylemci Müşavir'e saldırdı diye öğreniyor. Misal, Cemevi'nde cenazede olan ve olaylarla uzaktan yakından alakası olmayan Uğur Kurt'u öldürüyorlar. Ama kendi tabanlarına eylemciler birbirini vurdu diye anlatıyorlar. 10 yaşındaki çocuğu gözaltına alacak kadar insanlıktan çıkıyorlar, ama bunu da "çocuğu olaylardan korumak için kenara çekiyorlardı" falan diye yutturmak istiyorlar. Bunlar son bir kaç günün aklıma gelenleri, listeyi fasikül fasikül uzatabiliriz.

Federasyon İdare Etti Ama Muhalif Spor Medyası İdare Edemedi!

Şike soruşturmasında takındıkları tavır nedeniyle öncelikle gazetem Birgün’ün spor servisi ve diğer spor medyasında  yer alan bilumum politik-futbol zevatıyla ilgili içimde olanca tepki birikmişken, gazetemi hırpalamamak(!) adına susmayı tercih etmiştim. Ancak, 17.08.2011 tarihli Birgün’ü okumak için elime aldığımda, artık bir şeyler yazmanın zamanı geldi diye düşünerek başladım bu satırları karalamaya. Türkiye Futbol Federasyonu’nun şike soruşturmasıyla ilgili aldığı kararı yorumlayan “Federasyon İdare Etti” başlıklı ön sayfa haberinde yer alan; ”Türkiye Futbol Federasyonu(TFF), önceki gün verdiği kararla ülke futbolunu içine sürüklediği şaibe çemberinden kurtarmak yerine, futbola büyük paralar yatıran sermayedarlar derdine deva olmak adına bir karar aldı” satırları, üzerine birkaç kelam etmeyi gerektiren sorunlu ifadeler olarak zihnimde belirdi.

“Kıl”işe

Eskiden sabahlardık ya, hatırlıyorum. Savaş Ay'dır, Siyaset Meydanı'dır, Ceviz Kabuğu, bilimum Okan Bayülgen Show'ları... Haftasonları da böyle konuklu programlar olurdu, ne bileyim konuk çağırılır, onunla ilgili mini bir cv-vtr (ne demekse) izletilir, sonra ropörtajlardan alıntı yapılarak sohbete koyulunur. Çanak sorular, klişe sorular da cabası. Bu programlarda hep "ben olsam şöyle cevap verirdim" diye düşünmüşümdür hep. "Bu alıştırmaların meyvelerini iş mülakatlarında topladım" demek isterdim ama malesef bi erkeklik cinsel organına yaramamıştır bu güne kadar. Hadi gelin itiraf edelim (E.Özkok mode on), çok acı ya. Bazen size de oluyor mu bu? "Herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" muhabbeti gibi biraz. Sanki böyle ölünce Uğur Dündar özel program yapacak sizin için ya da Okan Bayülgen dostlarınızı çağırıp sevdiğiniz şarkıları söyleyecekler, anılar anlatılacak falan. Özel siyaset meydanı yapılacak, arşiv görüntüleri (doğum günü, sünnet v.s) İlkokul öğretmeniniz falan konuşuyor. Neyse konu bu değildi. "Bir röportajınızda demişsiniz ki..." diye başlayan körler/sağırlar programları gibi bir oyun oynayalım mı? Ya da bir zamanlar Ayşe Arman ablanın yaptığı gibi sanal röportaj gerçekleştirelim. Tümüyle copy-paste, tümüyle "nereden bakmak istiyorsanız oradan bakarsınızla alakalı"... "Bana Bir Şeyhler Oluyor" da vardı bu muhabbet. Medyanın olayları nasıl çarpıttığı, nasıl cımbızladığıyla ilgili.

Merhaba, tanışalım mı?

Merhaba. Ben, patır patır adam kesen, kestiği insanları çukurlara gömen, satırlı, silahlı terör örgütü Hizbullahçıların serbest bırakıldığı, serbest bırakılmalarının ardından teker teker yurtdışına kaçtıkları; 14 yaşındaki bir kız ve babasının…

Zebanisiz Türkler

Fıkrayı biliyorsunuzdur da, özet geçiyorum yine de, cehennemi dolaşanlar, her milletin farklı kazanlarda toplandığını ve sadece Türklerin kazanının başında zebani bekçilerin beklemediğini görürler. Sebebini sorunca da, "Onların başına zebani dikmedik, çünkü birisi kaçmaya çalıştığında içeridekiler paçasından yakalayıp tekrar içeri çekiyorlar." denilir. Tamam, bu modellerden her yerde vardır, sadece ülkemize özgü değiller. Ben de bunun farkındayım da, yine de bu model insanların varlığını anlayamıyorum arkadaş. Konuyu nereden açtım, şu yetenek yarışmasındaki arkadaş var ya, Arif Gaffuri kendince bir şeyler yapıyor. Tümdengelim yapayım, yarışmayı pek takip etmiyorum. Katılan yarışmacıların çoğu birbirinin tekrarı anasını satayım, kaç kere denk gelip de izlediysem, paso dans eden yarışmacılar, ya da beatbox denemeleri falan oluyor. O yüzden gerçekten en ufak bir yetenek kırıntısı ya da sıradan olmayan bir şey hemen göze batıyor. Geçenlerde taklit yapan bir tane eleman vardı, o da yetenekli birisiydi, haliyle hemen parladı. Bu Arif kardeşimiz de, haliyle sıradanın dışında bir şeyler yaptığı için bir adım öne çıktı aynı şekilde.

Sosyal Devlete Emre Aköz Bakışı

Sabah Gazetesi’ne TMSF tarafından el konulmadan önce ne yapıyordu bu adam, hatırlıyor musunuz? Penthouse ve Esquire dergilerinin eski bir yöneticisi olarak Hıncal Uluç Jr. Olma konusunda müthiş çaba sarfediyordu. Bir gün tavlada zar tutmanın ipuçlarını, diğer gün Fenerbahçe’ye karşı forma giyecek olan Rooney’e “motherfucker” diyerek moralini bozabileceğimizi filan anlatıyordu “Türk’ün Aklı” adını verdiği laylaylom köşesinde... “Şurada yeni bir mekan açılmış, on numara bilmem ne yapıyorlar”dan tut, viski şöyle içilir, puro böyle yakılır tarzı içi boş yazılar işte. Canlandı hemen gözünüzde... Ne zaman ki TMSF Dinç Bilgin’i şutlayıp Sabah’a çöktü; yazar kadrosu Nazlı Ilıcak’la, Engin Ardıç’la, Mehmet Barlas’sa güzelleşti, işte Emre Aköz de birden tarihsel analizlerle, sosyopolitik kavramlarla, müthiş bir politik kalem olup çıkıverdi. Misal, bu işin amentüsü olarak ilk iş Atatürk ilkelerine çatmaya başladı, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na dair güzellemeler yazdı, CHP’nin bu ülkenin başına gelmiş en kötü şey olduğuna inanan zevatın en ağır kalemlerinden birisi oldu.

Slm ben Twitter’dan!

İlk yazım, kim bu ibne gevşek kalemli, gelmiş bize amarikan icadı sosyal paylaşım dertlerini anlatıyor demeyin, hak vermeye çalışın anlayın beni. Lanet olası bomboş bir akşamdı, öyle bir saatti ki yapabileceğin işler için ya çok geç ya da zaman yok; yeni popüler şeylerle uğraşacaksın. Girdim egomu seveyim ne kadar site varsa hepsinin adımla soyadımla facebook.com/adımsoyadım'lı kurumsal bir adresini alayım dedim. Ve friendfeed, formspring derken twittera da giriverdim. Şöyle yan yana sekmeler açıp gurur duydum kendimle. Vay bee facebookla başlayan adımlı soyadımlı adresler çığ gibi büyüdü, pencerelere sığmaz oldu. Bravo! Şimdi uyuyabilirim!

Hakkımızda hayırlısı…

Nasıl oluyorsa oluyor, son birkaç aydır site için bir şeyler karalama amacıyla word dosyası açtığımda ikinci, üçüncü cümleden sonrası gelmiyor. Nasıl darlandım, nasıl canımı sıkıyor bu durum anlatmam mümkün değil.…

Rıdvan Dilmen #5

Video: Savcıları Göreve Çağırıyorum “48 yaşındayım. İki çocuğum var. Biri 10, diğeri 22 yaşında. Annem de hayatta. Bu yaşıma kadar hiç haram yemedim. Bugüne kadar namusumla, sporculuk ahlakımla geldim. Hukuki…