Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: türkiye

Burası Türkiye Ulan!

İngilizce kursunda Amerikalı bir öğretmenimiz bulunmakta. Kendisi aynı zamanda ingiliz dili ve edebiyatı hocası olarak bir üniversitede çalışıyor. Onun anlattığı bir hikayeyi paylaşayım izninizle: -"Ya ben bu ülkeye bir türlü akıl sır erdiremiyorum. Türkler çok zeki insanlanlar ama bazen hakikaten anlayamıyorum. Sınav yaptım. 90 kişilik sınıfta 17 kişi sınavda kaldı. Bunlardan içinde bir kız var. 38 saat devamsızlık yapmış. Dolayısıyla hiçbir şey yapamamış sınavda. Şimdi rektör beni arıyor bu kızın babası şu ülkede büyükelçi büyük adam bu kız sınavdan geçmeli. Peki dedim, diğer 16 kişi ne olacak. Çünkü insanlar konuşacak. Bak ona puan vermiş geçmiş biz geçemedik. Bu doğru olur mu? Rektörün cevabı o zaman sen yeniden sınav yaparsın soruları da kolay sorarsın herkes mutlu mesut olur. Ya bu kız bomboş kafayla mezun olacak. Diplomayı alsa ne olacak ki? 6-7 Ülkede hocalık yaptım. Ben dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görmedim."

Ekonomistin kralı Kasımpaşalı!

Her ne kadar ana eğilimim köşe yazarları, keyif verici siteler, forumlar, bloglar olsa da lanet olasıca işim gereği gün boyu internetten, televizyondan, gazetelerden tüm ekonomik gelişmeleri takip etmek durumunda kalıyorum. Kriz lafları çıkalı beri, her yerde aynı can sıkıcı kelamlar mevcut. Tehlike çok büyük, çok ciddi boyutlarda, o battı, bu bitti, aman dikkatli olalım, önlem paketi lazım vesaire, vesaire… FED Başkanı çıkıyor konut sektörü için 300 milyarlık paket yaptık diyor, İngiltere merkez bankası başkanı çıkıyor otomotiv için 200, ona 100, buna 50… Paket paket üstüne, teknik terimler, bol bol dolarlar falanlar filanlar… Düpedüz kapitalizmin can çırpınışları…

Haydi polise kimlik soralım

Avcılar'da yaşanan olay malumunuz. Polis yeleği ve tepe lambası ile gece kulübünü basıp, kadın kaldırmışlar. Bu kaldırmak lafı da ilginç. Kurtlar Vadisi jargonu gibi... Ama avukatlarda da ciddi oranda kullanılıyormuş, geçen ATBS'nin dükkana gidip 2 avukatın sohbetine tanıklık edince farkettim. "Gittim adamın mekandan mal kaldırdım." Görsen uyuşturucu ticareti yapıyor sanırsın ama haciz prosedüründen bahsediyor işte haspam. Kaldırmak. İlginç. Neyse. Celalettin Cerrah da çıktı dedi ki "Her polis yelekliyi, her tepe lambalıyı polis sanmasın benim salak halkım, gitsin kimlik sorsun" İyi, güzel, hoş ama burası da İsveç değil ki arkadaş. Kapını çalan, arabanı çeviren, GBT'ne bakmak isteyen herhangi bir polise "Bir dakika, önce kimliğinizi görebilir miyim?" dersen ne olacağı belli değil ki? eğer şanslıysan görürsün o kimliği. Daha da şanslıysan ne göreceğini hepimiz biliyoruz. Daha geçenlerde bir avukatı dövmediler mi? Sonra polise mukavemet suçundan tutanak tutmadılar mı? O avukat şimdi mahkemelerde sürünmüyor mu?

Asıl bugün Cumhuriyet kutlu olsun!

Dün 29 Ekim 2008'di. Malumunuz üzre Cumhuriyet'in ilanının, modern Türkiye'nin kuruluşunun 85. yıldönümü ülkem coğrafyasının her bir noktasında öğrencilere şiirler okutarak, oyunlar oynatarak, mülki erkana konuşmalar yaptırarak kutlandı. 15 sene önce ortaokula giden çocuğuna yapacağı konuşmayı yazdıran bir müdür, bugün 16. kez aynı yazıyı bizimle paylaştı. Yazıda değişen tek şey kaçıncı yıl dönümü kutladığımız. "Nice acılar çekerek kurduğumuz bu güzel vataaaann..." ile başlayan konuşmalar "birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde..." ile devam etti, "Bize miras bırakılan bu cennet vatanı korumak, yüceltmek için elimizden gelen herşeyi yapacağız. sözü ile de neticelendi. Keşke imkanımız olsa da açıp, baksak. Herhangi bir okulun müdürü, ilçenin kaymakamı, ilin valisi, garnizon komutanı, neyse ne... Kariyeri boyunca 3, 5, 15, 25 kaç tane konuşma yaptı ise bu amcam, acaba bir tane cümlesinde zeka pırıltısı var mıdır, bir tane klişelere boğulmamış bir paragraf bulabilir misiniz o metinde? Kaç tanesi ortaokulda okuyan çocuğuna yazdırmıştır acaba? Günün özeti ne yazık ki istisnasız bir şekilde, mülki amirinden öğretmenine kadar, her yerde samimiyetsiz bir hamaset; ve buna eşlik eden uykulu gözler, esneyen ağızlar...

Otomatik fiyatlandırma bozuldu

Malumunuz A.K.P. sayesinde ekonomisi çağ atlayan ülkemizde petrol fiyatları da otomasyon sistemiyle tanıştırılmış, bundan sonra petrol fiyatlarının dünya piyasası ile entegre halde olacağı ve fiyat ayarlamasının otomatik olarak yapılacağı duyrulmuştu. Ki takip edenler bilirler, yok İran-ABD gerginliğiymiş, yok ABD-Rusya gerginliğiymiş, aman efendim OPEC fiyat arttırmak için üretimi düşürmüş derken dünya piyasasında petrol fiyatları hergün yeni bir rekor kırarak 147 dolar ile tavan yapmıştı. Bizim kerameti kendinden menkul otomasyon sistemimiz sayesinde, Türkiye'de de her hafta bu artışa paralel petrol fiyatlarına zam yapılmıştı. Zaten, hali hazırda dünyanın en pahalı benzinini kullanmamız yetmiyormuş gibi, bu gelen zamlarla birlikte bırakın arabayı, mobilete binmek bile zülm haline gelmişti.

Bugün 12 Eylül

O gün doğanlar bugün 28 yaşında. Paşam Marmaris'te resim çiziktiriyor. Ve günümüz gençlerinin, o gün henüz doğmamış olanların gözünde sevimli, tonton bir dede... Their boys görevlerini ifa etti, hala yargılanmadı. Their new boys…

Açlık ve mantık sınırı

Türkiye İstatistik Kurumu (ki kendisine TÜİK denmesinden hoşlanır) 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 255 YTL olarak belirlemiş. Kişi başı 63 YTL 75 kuruş. Eğer içerisinde bulunduğunuz ay 30 çekiyorsa şansslısınız. Çünkü elinizdeki para o zaman günde 8.5 YTL'ye, yani kişi başı 2 YTL 12,5 kuruşa tekabül ediyor. 12,5 kuruş nedir idrak etmesi zor oluyor ama eski para birimimizle 125 bin TL ediyor o da. Malum Merkez Bankası 200 YTL'lik yeni banknot hazırlığında. Böylece açlık sınırına 3 adet kağıt parayla ulaşmak mümkün oluyor. Eline 200 YTL + 50 YTL + 5 YTL para verildiği takdirde karnın tok, sırtın pek. Bozuk para derdi yok, cüzdan derdi yok.

Televizyon başında kısa notlar

Haftasonu mecburiyete dayalı bir evden dışarı çıkamama durumum olduğundan dolayı, ister istemez televizyon izlemek zorunda kaldım. Yoksa normalde, asla televizyon izlemeyen bir insanımdır. Açarım şarabımı, fonda illaki Barok dönemden bir senfoni, mumlarımı yakarım ve asırlık ahşap masamda kitap okurum. İşim olmaz televizyon gibi banal, avam hadiseleriyle normalde. Elitiz ya biz... Neyse sevgili ve değerli okuyucularım, dediğim gibi çok da uzun sayılmayacak bir televizyon terapisinden iki yazı çıkacak kadar malzeme toplamış bulunuyorum. Birincisini şu anda okuyorsunuz, ikincisini yarınki köşemde bulacaksınız. Bayinizden ısrarla isteyiniz.

Ahmedinecad Türkiye’de

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad 14 Ağustos’ta Türkiye’ye geliyor. Hayır Ankara’ya değil, İstanbul’a… Yok resmi ziyaret değil, çalışma ziyareti. Yok yok, Cumhurbaşkanı ile görüşmek için Köşk’e çıkmayacak, bizzat Cumhurbaşkanı ayağına, İstanbul’a gelecek. Yok canım, dış ilişkilerini onur üzerine kuramayan bir ülke için ayıp filan değil ki yaşananlar. Normal! Şimdi burda dış ilişkilerin protokolleri üzerine ahkam kesecek durumda değilim. Bu konuda birkaç teamül dışında bir bilgim yok. Ama o birkaç teamül bile yukarıdaki paragrafın ne kadar absürd olduğunu gözler önüne serebiliyor gerçi.