Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: türkiye

Yanıyoruz!

* Antalya'nın Manavgat ilçesi Karabük köyü'nde başlayan yangın Serik'e doğru ilerliyor. Serik'e bağlı 5 köy alevlerin arasında kaldı. * Fethiye'nin Kemer köyünde başlayan yangın güçlükle kontrol altına alınabildi. * Antalya'nın Göynük Beldesi yakınlarında orman yangını başladığı bildirildi. * Çanakkale'nin merkeze bağlı Çınarlı köyü yakınlarında çıkan yangın rüzgarın da etkisi ile büyüdü.

Doğalgaza zam!

Doğalgaz fiyatları sanayi için %18.8, konut için %16.9 oranında zamlandı. Böylelikle bu yapılan 3. zamla birlikte yıl başından beri doğalgaz fiyatları %35 oranında artarken, elektrik fiyatları %34 oranında zamlanmış oldu. Ha bunlar önemli mi? Değil elbet. Enflasyon oranını sorarsanız en fazla %3'tür, bilemedin %5'tir. Fazlası değildir...

Kan ağlayanlar, kanı ağrıyanlar…

Sık sık söylenedurur, söylemişimdir, bambaşka bir coğrafyadır burası. Kanla doğar, kanla yaşar, kanla ölürsün. Kan içinde ölürsün, kıpkırmızı. Okula giderken ölürsün bazen, bazen askere çağırırlar ölü dönersin evine, evinin önünde öldürülürsün belki de. Evde, işte, trafikte, her yerde ölürsün bu ülkede ve her şekilde.

Ümüğünüzü sıkmaya geldik

Globalleşme, kapitalleşme, elleşme, finansal sevişme derken zaten aşina olduk ecnebi bir şirketin gelip Türkiye’de iş yapmasına. Türlü türlü kamu kurumlarının bir hiç pahasına satılması, garip bir şekilde toplumun her kesiminin “helal be” rolü biçtiği evrensel zenginlerimizin balya balya paraya sattığı şirketleri, markaları filan var can sıkacak. Ama bunlar Türkiye’de yaşamanın bedellerinden. Sıktığın can folloş olmuşsa eğer, normalmiş zannetmeye değer.

Bilderberg tesadüfleri

“Tesadüf, şans, kısmet, yapacak bir şey yok” Bu kelimeler hayatın her alanında kulandığımız -özellikle son dönemlerde çok sık-, anlamını derinleştirmeden, sorgulamadan bazı olayları açıklamaya çalıştığımız zamanlara aittir. Acaba gerçekten insanoğlu çaresiz midir yoksa çaresiz mi bırakılmıştır? Uyutulan, kandırılan, tepkisizliğe alıştırılan toplumlara, çare diye sunulanlar nedense hep mistik öğeler olmuştur. İlahi kader, takdir-i ilahi, bu dünyanın bir de öte tarafı var gibi. Mehmet Akif Ersoy da en çok “sabır ve katlanmak” arasındaki farka dikkat çekmiştir. Acaba gerçekte varolan öğreti, dünya üzerinde süregelen haksızlıklara, zulümlere başkaldırmak yerine “bunları sineye çekip yapacak bir şey yok demekten mi ibarettir; yoksa hayır sen bunlarla mücadele edeceksin, mücadele etmezsen gerçek bir iman eden olamazsından mı ileri gelir?

Bambaşka bir coğrafya…

İddiaya göre Recep Çakır memleketi Korkuteli İlçesi'nde gördüğü ancak hiç tanımadığı Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Büro Yönetimi ve Sekreterlik Bölümü mezunu G.C.'ye aşık oldu. İki yıllık yüksek öğrenimi tamamlayan ancak çalışmayan G.C. annesi S.C. ile geçen 2 Haziran günü yeni yaptırdıkları evin mutfağına fayans beğenmek için çarşıya çıktı. Milli güreşçi Recep Çakır, yeğeni Emin Toksöz ve arkadaşı Mehmet Hanedan ile G.C.'yi takip edip, annesinin yanından 07 GB 938 plakalı araca bindirerek kaçırdı. Saklıkent dağ yoluna giren aracın lastiği patladı. Recep Çakır kızı araçtan indirip yeğeni Emin Toksöz ile birlikte ormana sürükledi. Toksöz direnen G.C.'nin kollarından tutarken, milli güreşçi Recep Çakır tecavüze kalkıştı. Ereksiyon olamayan güreşçi, iddiaya göre regl dönemindeki G.C.'nin bekaretini işaret ve orta parmağıyla bozdu. G.C.'yi yolda bırakıp Korkuteli'ne dönen milli güreşçi, genç kızın şikayetçi olması üzerine kısa süre sonra jandarma tarafından yakalandı.

Umut savaşçıları

Zor günler yaşıyoruz ülke olarak. Umut edip tutunacak çok fazla bir seçenek bulamıyoruz son aylarda. Nereye baksan kriz, kaos, tartışma, çekişme. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal. Bütün olan biteni izliyoruz ama tepkisiz, hissiz ve de duyarsız. Bir gün bir adam çıkıyor diyor ki “tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkem” Umutlanıyoruz, hülyalara dalıyoruz. Güzel günlerin geleceğine inanmak istiyoruz. Biraz da olsa kopuyoruz yozlaşmış hayattan. Sonra yine gerçekler tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkıyor, eğilmek zorunda hissediyoruz kendimizi, uyanıyoruz. Çünkü biliyoruz ki “Kral çıplak.”

Yalnız ve güzel ülkenin yönetmeni

Ortalama bir sinemaseverim. Sinemayı severim yani, ortalama ama. Etrafta bolca görebileceğimiz sinema manyağı tiplerden değilim. Hani bir film izlersin, “Vay be güzel filmmiş” dersin, yanındaki de der ki “Abi o bir George Minkowski filmidir, esas bu adamın White Angels filmini görmen lazım. Orda esas kızı Necla Nazır oynamış, Altın Gergedan ödülü almıştır. Hem en iyi yönetmen, hem de en iyi kadın oyuncu. Türkiye’de “Nur Yüzlü Melaikeler” diye gösterildi, 3 trilaylay hasılat yaptı ABD’de, 67 tane ödül aldı. Hebele hebelee...” Sonra kayış kopar zaten o adamda. Bu adamlardan bizim mecrada da var aslında 3-5 tane.

Kapitalizm nereye koşuyor?

1970'li yıllarda yaşadığı petrol krizini finans sektörünü yaratarak aştığını sanan, krizlerin faturasını her zaman olduğu gibi emekçiye yükleyen, emeğin değerini hiçe sayan kapital anlayış üzerinden 40 yıl geçmeden yine çok büyük bir krizle karşı karşıya. Petrol fiyatlarındaki artışla başlayan sancılı dönem son günlerde pirinç fiyatlarındaki inanılmaz yükselişle önüne geçilemez bir hal aldı. Hatırlayacağımız üzere ABD Irak'a demokrasi getirmeden önce petrolün varil fiyatı 56 dolar iken şimdilerde 114 dolar sınırlarında.