Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Monthly Archives: Ağustos 2008

Geçmiş olsun büyük kaptan!

Günümüz futbolu metalar üzerine kurulu. Ve günümüz futbol seyircisi her zaman en iyiyi isteyen bir canavar. En iyi futbolcu sen olmalısın, en yakışıklı, en karizma, en çok ses getiren... Ancak bu şekilde sevilirsin. Günümüz futbol ve futbol seyircisinin dünyası vahşidir bu yüzden. En iyi değilsen, hiçbir şeysindir. Sıfırsındır, belki bugün kıyısından, köşesinden varsındır ama bil ki yarın olmayacaksındır. Bu vahşileştirilmiş "entertainment" dünyasında, futbol denen "business"ta sana yer yoktur. Olmayacaktır. Ümit Özat hiçbir zaman en iyi oyuncu olamadı, en iyi sol bek değildi, hatta sol bek bile değildi, en yakışıklı, en karizmatik hiç değildi. Forması ne kadar satmıştır bilinmez, ama kendi evinde bile huzur bulamadan ayrıldı Fenerbahçe'den. En sıradan hatasında bile boynuna ilmek geçirilen, ıslıklanan, yuhalanan, aşağılanan bu adam gururlu gözyaşlarıyla terketmişti Saraçoğlu'nu.

Giden gitti…

Giden gitti, kalan kaldı, aşk içimde yarım kaldı, Samanlık seyran oldu, gidenin ardında hüzün kaldı. Elimi verdim kolum kaldı da, ben zavallıyı bi hal aldı, Seni o ilk gördüğüm anda, yanaklarımı bi har aldı. Dağlarında çağlayan suları gibi oturup ağlayan, Yaseminlere aşkı anlatan, alazalik dervişim şimdi.

Açlık ve mantık sınırı

Türkiye İstatistik Kurumu (ki kendisine TÜİK denmesinden hoşlanır) 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 255 YTL olarak belirlemiş. Kişi başı 63 YTL 75 kuruş. Eğer içerisinde bulunduğunuz ay 30 çekiyorsa şansslısınız. Çünkü elinizdeki para o zaman günde 8.5 YTL'ye, yani kişi başı 2 YTL 12,5 kuruşa tekabül ediyor. 12,5 kuruş nedir idrak etmesi zor oluyor ama eski para birimimizle 125 bin TL ediyor o da. Malum Merkez Bankası 200 YTL'lik yeni banknot hazırlığında. Böylece açlık sınırına 3 adet kağıt parayla ulaşmak mümkün oluyor. Eline 200 YTL + 50 YTL + 5 YTL para verildiği takdirde karnın tok, sırtın pek. Bozuk para derdi yok, cüzdan derdi yok.

Umurlarında bile değilsiniz!

Nasıl bir yazı olacak bu, inanın fikrim yok. Ana fikri de daha ikinci cümleden vereyim; bu ülkede, devletin sana, bana, bize, sokaktaki insana, hiçbir vatandaşına saygısı yok. Gram saygısı yok! Geçiniz bu halkımız için çalışıyoruz teranelerini. Çok sayın, çok kutlu devlet büyüklerimiz hazretlerimizin sikinde bile değiliz. Her fırsatta “biz halkın içinden geldik” makamını çığıran o halk çocukları şimdi oturdukları koltuklarda kıç büyütüp, devletin imkanları ile, cemaatlerin ikramları ile krallar gibi tatil yapıyor Ege ve Akdeniz sahillerinde.

Hasan Doğan İktidara Yalanma Stadı

Her akşam yaşanan, Maslak’ta başlayıp, Avcılar’da son bulan eve dönüş ayini sırasında farkettim. Küçükçekmece’nin stadının adı Hasan Doğan Stadı olarak değiştirilmiş. Tam da o saatlerde, tam da oradan geçerken mütemadiyyen uyuyor olurum. Ama nedense dün uyuyamadığım için kulağımda kulaklık Fırat İşbecer’le Verkaç programını dinlerken bir yandan da etrafı kesiyorum. İğrenç bir tabela tasarımı ile koskocaman harflerle Hasan Doğan Stadı yazıyor protokol tribünün de bulunduğu bölümün çatısında. Hasan Doğan kimdi ya diyorum anlık bir sersemlikle.

Gravatar nedir?

Öncelikle “Avatar nedir?” gibi bir soruyla başlamak lazımdı aslında ama sanırım burayı okuyan, takip eden, oluşturan herkesin belki övünerek (kültür-sanat forumları, teknoloji forumları) belki de utanarak, gizleyerek (no-rapid anatemalı adult forumlar) andığı bir forum geçmişi vardır. O yüzden direkt başlıkta yeralan soruya geçelim.

Televizyon başında kısa notlar

Haftasonu mecburiyete dayalı bir evden dışarı çıkamama durumum olduğundan dolayı, ister istemez televizyon izlemek zorunda kaldım. Yoksa normalde, asla televizyon izlemeyen bir insanımdır. Açarım şarabımı, fonda illaki Barok dönemden bir senfoni, mumlarımı yakarım ve asırlık ahşap masamda kitap okurum. İşim olmaz televizyon gibi banal, avam hadiseleriyle normalde. Elitiz ya biz... Neyse sevgili ve değerli okuyucularım, dediğim gibi çok da uzun sayılmayacak bir televizyon terapisinden iki yazı çıkacak kadar malzeme toplamış bulunuyorum. Birincisini şu anda okuyorsunuz, ikincisini yarınki köşemde bulacaksınız. Bayinizden ısrarla isteyiniz.

Ramak kaldı

Hayata, topluma, insana daha farklı bakan; gördüğünü, duyduğunu, hissettiğini daha farklı yorumlayan; belki daha gergin, belki daha ele avuca sığmaz, ama muhakkak daha duyarlı bir gözlemcilik anlayışı ile; tasarımı, duruşu, temeli yeni; daha aç, daha fakir, daha yorgun ama daha tutkulu; daha güncel bir FasulyedenKom’a ramak kaldı... Az sabır...

Kafkasya’da savaş!

Modern Dünya'nın yumuşak karınlarından birisidir Kafkasya. Ve şu an o topraklarda yıllardır beklenen kıvılcımın hızla alev almasıyla savaş çığlıkları yükseliyor. Gürcistan Devleti kendisi için daha çok bağımsızlık isteyen Özerk Osetya bölgesine "anayasal düzeni korumak" amacıyla operasyon başlattı. Kuzey Osetya bölgesini içinde barındıran ve kendisini Osetya'nın özerkliğinin garantörü ilan eden Rusya, bölgeye asker çıkartarak duruma müdahil olunca bir anda savaş patlak verdi. Gürcü ordusu 4 Rus uçağını düşürdü, Rusya Savunma Bakanlığı en az 10 askerinin öldüğünü doğruladı. Ve Tiflis yakınlarındaki Gürcü askeri tesislerini bombaladı. (Bu tesislerin modernizasyonu Türkiye tarafından yapılmıştı) Ve şu an Rus tankları Osetya bölgesine girmiş durumda. Güney Osetyalı bir yetkili 1000'den fazla sivilin öldüğünü, başkent Tshinvali'nin harabeye döndüğünü söylüyor.