Tayyar Ahmet her ayın ikisinde eve gece saat 2’de gelir. Karaköy’de işini halleder her ayın ikisinde.
Düzenli cinsel hayat diye ben buna derim işte. Her ayın ikisinde…
Apartmanın kapısını deliği bulmadan açar, tek seferde. Yüzü ayda bir kez güler, her ayın ikisinde…
Sekiz basamakta bir sağa dönerek, 4 molada iner evin tahta beyaz kapısına. Evin kapısı bir dışarıya beyazdır gerçi, o da apartman ışığınının düğmesine basarsa gözükür. Ahmet hiç basmaz o düğmeye. Karanlıkta görmeyi 17 sene önce öğrenmiş Ahmet. Çok sonra anlattı bize,
-Anamın karnı kadar huzurlu böylesi, derdi. Anamın karnı kadar karanlık, anamın karnı kadar huzurlu…
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümü mezunu olduğunu söylediğinde gülmüştüm,. Diplomasıyla dişlerimi gömdü sonra…
Sordum;
-Neden kapıcısın abi sen? Mis gibi diploman var, bu diplomayla iş mi bulamadın?
Gece sabaha karşı evin içinde patlayan flaşlarla uykum bölündü. Saat 5 civarı. Uyku mahmurluğunu atıp gözümü biraz aralayınca, odanın içinde flaşların patlamadığını, birer ikişer dakika arayla şimşeklerin evin içini aydınlattığını farkettim. Ama öyle patlıyorlar ki, sanki apartmanın 100 metre üstünde, öyle bir aydınlanıyor evin içi, ve arkasından gelen gürültüyle öyle doluyor oda.
Nerden başlamalı, nasıl anlatmalı bu çileyi bilemiyorum. Altar’ın tabiriyle hard diskin içinde hayat süren ben, nereden baksan 1,5 aydır filan internete girebilmek için işyerinden öteye gidemiyorum. Ee haliyle girmek istediğin siteler de zaman zaman Adult Content, Games, Political Organization, Violence bilmem ne gibi yer yer haddini aşan, insanı geren, gereksiz filtrelemelere maruz kalıyor. Gmailmiş, msnmiş, ftp, photoshop filan, hiç girmiyorum bile.
Nasıl başladı süreç, ben nerede hata yaptım, neden elalem iki tıkla yığınla siteye, derya deniz bilgiye ulaşırken ben kör kuyularda merdivensiz kaldım, anlatayım. Kastırmadan, imlaymış, noktalama işaretleriymiş, alıntıları tırnak içine almak gerekirmiş filan umrumda değil, hiç kusura bakmayasınız.
Cumartesi'den bugüne, nerden baksan dolu dolu 3 gündür, soktuğumun serverı göçüp duruyor, ABD'de olmasından mütevellit, biz de "Aa gene göçmüş şerefsizin evladı" diye çayımızdan yudum ala ala izliyoruz, elden birşey…
Sizin resmi siteyi düşürdüğünüz bu rezil duruma mı, 1997 yılının son teknolojisi Word Art uzmanı grafikerinize mi, utanmamanıza mı, sıkılmamanıza mı, camianın saygı duyduğu kimi isimler üzerinden yaptığınız gerzek propagandaya…
Polisiye ve gerilim türü filmlerin insanımıza kattığı profesyonelliği hepimiz biliriz. Usta katiller, kurnaz hırsızlar günümüzde işlerini ustaca yapıyorlar maşallah. Bunları okumak içinse gazetenin üçüncü sayfasını açmamız yeterli aslında, tabi bu yazı dışında. Bu olay gerçekten de büyük emek gerektiren bir kurgu içerisinde gelişiyor. Bu işi yapacaklara da bir bilgi olur. Eve nasıl girilir, adam nasıl bıçaklanır, kendini nasıl gizleyebilirsin, aldığın altınları nereye saklarsın bu soruların tamamına cevabı olan bir şaheser. Şaka bir yana ölen kişiye Allah’tan rahmet, ailesi ve arkadaşlarına başsağlığı diliyoruz.
Konu direk cinayet zanlısının ağzından yazılıyor. Zanlı da öldürdüğü kadının eltisi.
“Açtım ellerimi dedim ki 'Ya rabbi, bu nerede olursa iyi olur. Sen bana doğru ve hayırlı yolu göster ve beni oraya yönelt' diye dua ettim. Bakan’a dedim ki 'Benim içime Amerika’da Cleveland yazıyor, önce Rabbime sonra oraya gidersek' dedim ve 'peki' dedi yolculuk böyle başladı” dedi.Bildiğiniz ya da şimdi öğrendiğiniz gibi Hakan Sert kardeşimiz talihsiz bir kaza geçirdi. Ahsen Hanım ve very speacial kocasına Cleveland'ı gösteren rab, kardeşimize göstere göstere Göztepe SSK Hastanesi'ni gösterdi. Göztepe SSK da göstere göstere "yauvv, sabaha birşeyciğin kalmaz" diye eciş bücüş bir tomografi gösterdi. Neticede, ailesi septik insanlar çıktı da, yolları Acıbadem Hastanesi'ne düştü. Sabaha birşeyciğin kalmaz denen SSK'ya inat, Hakan yoğun bakımdan daha bu sabah çıkabildi.
Cuma günü, PTT aracılığı ile para göndermem gerekti. Para öğleden önce gitmek durumunda. Seans 12:30’da kapanıyor. 12:10 gibi çıktım işyerinden. Maslak’ta bulunduğum yere en yakın PTT Online şubesi İTÜ Maslak Kampüsü içerisinde. 15-20 dakikalık bir yürüme mesafesi var. Maslak’ta karşıdan karşıya geçmenin bile zülum olduğu bir güzergahta iki üstgeçitten birden geçerek kampüse ulaştım. Kapıdaki güvenlik çıkardı ilk marazı. “Öğrenci filan değilim, PTT şubesine gitmem lazım, istersen kimliği bırakayım, 10 dakikaya geri döneceğim.” İkna oldu. Kimlik filan da istemedi. Bak, ben bunu da anlamıyorum, maden içeri girmem herhangi bir rsik içermiyor, ne diye zorluk çıkartıyorsun? Bir risk söz konusuysa, ee o zaman neden kimliğimi vereyim teklifini es geçiyorsun? Ya da ehrhangib ir kayıt almıyorsun? Yalandan bir güvenlik anlayışı, neyse…