Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: dizi

Jilet Rıza

Bazı insanların hayatında ya da dur, insanların hayatlarına giriyoruz bir şekilde. Ve nasıl girdiysek, öyle hatırlanıyoruz. Hatırlamak istedikleri gibi hatırlıyorlar. Şizofrenik bir durum aslında. 33 yaşındaki Semih'in hâlâ Genç Semih olması gibi... "Ya şeyi gördüm geçen Karfur'da, hani şey ya, bu şeyde oynar, ayyy dilimin ucunda, çok iyi sanatçıdır, ya işte eski filmlerde oynar, hep kötü adam rolünde oynardı, beyaz saçlı..." Böyle tarif edilir, eğer filmlere ve isimsiz kahramanlara meraklı birileri değilse bu iki kişi, o isim hiç bulunamaz. İsmi de merak edilmez, oysa elinin altında 1gb data+500sms+1500 dakika (her yöne) telefonu var. Girip de bakmayı akıl etmez. Merak da etmez ki. Girip bakana da laf eder, manyaklıkla suçlar. - Ya en son işte Show Tv'de X dizisinde ağanın adamını oynuyor - Ha tamam hatırladım

Leyla ile Mecnun

FasulyedenKom dizi tavsiyeleri kuşağının bu sezonki talihlisi Leyla ile Mecnun oldu sevgili takipçiler. Takipçiler bilir, pek televizyon izleyen bir kitle değiliz fasulyeden camiası olarak. Bir Altar insanı var aramıza, Sülüman'ı olsun, Ali Kaptan'ı olsun, Fatmagül'ü olsun sektirmeden takip eden. Onun dışındakiler, dea zaten bir tek Behzat Ç. reyizi pazarları televizyondan, haftanın geri kalan her gününde de internetten izliyor (bu da böyle bir manyak işte, adam haftada 8 10 kere falan aynı bölümü izliyor); ben zaten televizyondan komedi dizileri dışında pek hazzetmiyorum, Ağa dediğin British Columbia Radio Television sevdalısı falan filan derkeeen konu dağıldı, toparlama aşamasına geçeyim. Geçenlerde bir pazartesi, bu Altar topacı evde hasta ayağına malak gibi yaymış testislerini, ben de feysbuhta saçma sapan oyunlarla ömrümü heba ediyorum. İçeriden çağırdı beni, tosun koş diye. Dedim n'oluyor, gene burnunu karıştırırken eli beynine mi kaçtı diye telaşla koştum yanına. Baktım, girmiş televizyonun dibine ilkokul çocuğu gibi, anıra anıra bir şeylere gülüyor. Trt'de güzel bir dizi başlamış olm, dedi, kesin beğenirsin sen de gel bak biraz. Derken olaylar gelişti...

FlashForward: What did you see?

Lostsuz geçen günleri Hanımın Çiftliği, Aşk-ı Memnu, Ezel filan izleyerek doldurmaya çalışmak olmaz düsturundan hareketle haftasonu yeni dizimi keşfettim. FlashForward. Lost’un yapımcılarının diğer dizisi Fringe ile zaman öldürmece tadında takılıyorum da, dizi bir yere varamadı gitti, sıkıldım denebilir. Paralel evren filan, bir ara gaz verdiler, ama sonra yine vitesi boşa aldılar, X Files gibi takılıyoruz şimdilik. Neyse, FlashForward dizisinin henüz 2 bölümünü izlememe ve seyrinin ne olacağını bilemememe rağmen, şimdilik ben de uyandırdığı his, Lost’un yerini doldurur şeklinde oldu. Nedir, ne değildir, birlikte bakalım.

Gece Tarifesi @ Geniş Aile

Geçenlerde, ki geçenlerde dediğime bakma, nerden baksan 2 ay oldu, Geniş Aile dizisi üzerine konuşuyoruz Altar’la. Bu pek yapmaz ya, gaza geldi birden, “aha ben bunu yazayım” dedi. Haşmetbaab yazacak diye beklemekten helak olan Fasulyeden Kabilesi’nin acısını dindirebilmek adına MS Word dosyasını açtım, klavyeyi tırmıklıyorum sayın okuyucu. Anlayın işte, Altar’ın gözünde neredesiniz, benim gözümde nerede. Bunu her fırsatta çiğ muhalefetini üzerime gererken ona destek çıkan densiz kitle/kütle için yazıyorum. Yazar burada size seslenmiş, akıllı olun lan diye hönkürmüştür.

Küçük rollerin büyük oyuncusu: İlker Aksum

Herkes tanıyordur tabii de, bir toparlama ve memnuniyetimi kayda geçirme arzusuyla girişiyorum yazıya. Bir çokları gibi, İlker Aksum'u ilk olarak Afakan olarak tanıdım. İlki, Star'da yayınlanan çok daha kötü olanı, ve daha sonra Kanal D'de nispeten katlanılır olanı olmak üzere Çarli isimli gereksiz dizinin iki versiyonu vardı. Hatta ikincisinde, anne rolünde şimdilerde Elveda Rumeli ile oyunculuğunun zirvelerinde olan Şebnem Sönmez oynamaktaydı. Baba da Ruhsar dizisindeki Mazhar'ın kankası olan tahammül edilmesi zor adam. Yeliz Yeşilmen de abaza çekme kontenjanından diziye dahil edilmişti. Neyse, Afakan ve kankası Tarkan, asıl hikayenin geçtiği evin karşısında oturan yan karakterlerdi, ancak benim için diziyi izleme sebebiydi. Tabii ki çok kötü bir diziydi ama, özellikle Afakan-Tarkan'ın muhabbetleri ile ölü zaman geçirgeci olma özelliğini taşırdı. Bunun öncesinde Olacak o Kadar'da da rol almış görünüyor ama ben hatırlayamadım kendisini orada. Sanırım 80'lerin sonunda oynamış, yetişemedik.

Destiny Calls…

108 günün sonunda, uğruna yaşadıkları, öldükleri, dua ettikleri herşey gerçek oldu. 6'sı kurtuldu, kalanları ortadan kayboldu. 2009'da Oceanic altılısı geri dönmek için herşeylerini riske edecekler. Çünkü kader onları çağırıyor.

Kriz ve Medya

Tüm dünyayı kasıp kavuran, Türkiye’yi ise hamdolsun ki teğet geçen krizin medya yansımaları da netleşmeye başladı. Akşam Gazetesi Ramazan Bayramı’ndan bu yana maaşları ödemekte zorluk çekiyordu. Tam da bu dönemde Amerika’ya gidip, içtiği şarapları anlattığı için tepki çeken Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut görevinden alındı. Yerine Ankara bürosundan, muhabir kökenli, acar gazeteci İsmail Küçükkaya getirildi. Söylenene göre Küçükkaya yönetimindeki Akşam’da, köşe yazarlarından ücret istemediklerini belirten bir kağıt imzalamaları istenmiş. Beleş mi yazıcak bu adamlar anlamadım ama Oray Eğin gibi bir adamın para almadan 2 yazı yazacağını pek aklım almıyor. Hürriyet Gazetesi’nin de her departmanda %20 oranında tensikat yapacağı konuşuluyor. Aydın Doğan online!

By the waters of Babylon

Şarkıyı hepiniz, hepimiz (kardeşiz) cnbc-e'de, olmadı e2'de, en olmadı ntv'de duymuşuzdur. Madmen isimli henüz izlemediğim ama sıkça ismini duyduğum ve bana sıkça önerilen dizinin 6. bölümünün final sahnesinde yer almış. Sonrasında da dizinin reklamı için kullanıldı. Sözlerinden anladığım kadarıyla Sion'dan kovulan Yahudi kabilesine ait bir ağıt. Tabii müziğin yahudisi, müslümanı olmaz düsturu iyi güzel de olabildiğine keyif alma arzusuyla 3-5 gün peşpeşe dinleyince insanın hayatına garip bir ruhanilik katabiliyor. Doz aşımı iyi bir şey değil, tadında bırakmak şartıyla, aşağıdan dinleyebilirsiniz.

Kapıları açmak

Kapıları açmak diye bir dizi vardı bir aralar. Hani, bomba prodüksiyon diye sunulup mantarlayanlardan. Aklımda çok şey kalmamış, Osman Sınav dizisiydi, şarkıcı bir kız vardı, Olgun Şimşek, Erkan Can oynuyordu. Zafer Algöz her zamanki tipi donuk takım elbiseli adam rolündeydi. Dizi iyi miydi, kötü mü onu hatırlamıyorum. Ama Türkiye yemek sonrası dizi sekansında yer bulamamış olması “kötü dizidir” diye kestirip atmamıza engel oluyor, iyi de olabilir yani.