Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: futbol

Star TV Hakkında Suç Duyurusu

Avrupa Birliğinin telif haklarına ilişkin uyum yasaları ve bölgesel yayıncılığa ilişkin kısıtlamalarından dolayı Şampiyonlar Ligi Maçlarının yayın hakları, yayınların Türksat’ın iz düşümünde bulunan tüm ülkeleri değil sadece Türkiye’yi kapsayacak şekilde yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Doğan TV de, Türkiye haklarına Star Tv için 2012 yılına kadar sahip olduğu Şampiyonlar Ligi karşılaşmalarında, “Geo Blocking” (bölgesel sınırlama) adı verilen bu sınırlamayı saygı ile karşılamış, bu nedenle söz konusu karşılaşmaları BISS sistemiyle şifreleyerek yayınlamaya karar vermiştir. Star Tv karasal vericilerden yayınların izlenebileceği gibi D-Smart kullanıcıları da yayınları sorunsuz izleyebilecektir.
Bu açıklama ile başlamıştı uydu alıcısıyla Şampiyonlar Ligi maçlarını izleyememe dönemi.  Evinde oturup izleyebilmek için ya soyu tükenmekte olan karasal yayını, ya pek çok yerde bulunmayan kablolu yayını, ya da Türkiye'nin her tarafında bulunan D-Smart'ı kullanmalıydık. Yerseniz tabii...

Denizli Kümeye!

Şimdi bu delidolu, muhteşem, çılgın, holigan taraftarı olan horoz tayfasına neden böyle bir başlıkla gider yapıldığını filan sorabilirsiniz. Belki dayanacaklar siteye oluk oluk ama olsun ulan, tehlike bizim göbek adımız... Kısaca o maçın öncesini, sonrasını biraz hatırlayalım.

Sus dedik mi, susulacak!

guiza-2 İnönü'de Sus işareti bir Fenerbahçe klasiğidir. Bir hafta öncesinde "İnleyen Nağmeler..." diye başlayıp, 91. dakika kapalıya karşı "Şampiyonluk yarınlara kaldı..." diye bağırmak tribünlerin amentüsüdür. Beşiktaş kalesine aşırtma gol atmak ise ne kadar kazma olursanız, ne kadar formsuz, ne kadar acıların çocuğu suratlı olursanız olun; ne kadar sezon boyunca taraftarınızı kanser ettiyseniz, ne kadar saç baş yoldurduysanız yoldurun Fenerbahçe'de forvet olmanın yegane şartıdır. İnönü'de beyinlere kazınan kahrın adı Serhat'tır, Tuncay'dır, Anelka'dır, Kezman, Alex ve şimdi de Guiza'dır. Dünyanın en kazma forvetinden gol yemek, üstüne üstlük sus işareti yemekse Beşiktaş taraftarının vazgeçilmez kahrıdır. Semih'inki olsa olsa baldır, kaymaktır. İslam Çupi'nin yıllar önce dediği gibi, Fenerbahçe o kolu lavabonuza sokmasını iyi bilir. Sus dedik mi susulacak ulan! Böyle biline!

Aziz Yıldırım Devam Etmeli!

Sizin resmi siteyi düşürdüğünüz bu rezil duruma mı, 1997 yılının son teknolojisi Word Art uzmanı grafikerinize mi, utanmamanıza mı, sıkılmamanıza mı, camianın saygı duyduğu kimi isimler üzerinden yaptığınız gerzek propagandaya…

Hastasıyım!

Boca Fans

Fenerbahçe'den umduğunu bulamayan bünye, aradığı coşkuyu Güney Amerika sırtlarında, Arjantin dolaylarında arar. Napsın başka? Gerçi Boca da insan üzmesini iyi bilir. Burda insan üzme var. Boca Juniors: 1 River Plate: 1

Kara Sevda

O kadar tribün peşinde koşturuyoruz, bağırıyoruz, çağırıyoruz. Peki bunları kimin için yapıyoruz? Tamam arma, forma, şan, şeref, renkler için tabii ki, ama saha içinde de etki alanımızda bulunan sporcular var. Somut olarak verdiğimiz desteğin hedefi en nihayetinde onlar. Deplasman yasağının olmadığı her maçta sahadaki her adamın destekçisi var tribünde. Ya kimin yok? Gariban hakemlerin. Bu noktadan sonra olay kopucak, ütopik noktalara kayacak hatırlatayım.

Bugün oynanacak derbiye isimler

Şöyle bir taradım geçmişi, 7 Aralık 2004’te yazmışız bu sitedeki ilk derbi yazısını. O günlerde yazılara yorum yapılamıyordu elbette, gerçi siteyi de –parmakla saydım- toplam 5 kişi ziyaret ediyordu. Dolayısıyla kavgası, gürültüsü olmadı. Lakin daha sonra yazdığımız benzer yazılarda gerginlik eksik olmadı ki, gerginlik dediğimiz şey de Fenerbahçe-Galatasaray maçlarının amentüsü. Kavga, gürültü, stres, hüzün, sevinç, çoşku, çığlık, gözyaşı, bik, bik bik... Derbinin tadı, ruhu da bu değil mi zaten? Bunlar olmasa Kayserispor-Ankaragücü’nden ne farkı var?

Güle Güle Kaptanım!

umit-ozatKaç gündür konuyla ilgili iki satır karalayayım diyordum ama akşam eve geldiğimde monitöre ve bir de bu konuyla ilgili haberlere bakmak istemeyişim alıkoyuyordu. Geç te olsa büyük kaptana güle güle demek bugüneymiş. Hepimizin malumu, Fenerbahçe’nin eski, Köln’ün yeni kaptanı Ümit Özat yaşadığı sağlık sorunlarından ötürü futbola veda ettiğini açıkladı. Dediğim gibi konuyla ilgili detaylara bakmak bile istemedim, haber sitelerindeki başlıklar yetti bana. Hatta yetmek ne kelime, fazlasıyla ağır geldi. Haberi duyar duymaz, ilk olarak birçoklarının aklına sol kanattan sağ ayak dışı ile kestiği ortalar gelmiştir heralde. Benimse, Kadıköy’de Maraton Alt tribünü müdavimi “gibi gibi” Fenerbahçelilerin ıslıkladığı maçtan sonraki ilk deplasman olan Sakarya’da tribünün gerçek sahiplerinin “Bu dünyada her şey yalan” daha doğrusu “Yalan dünya her şey bomboş” melodisi ile dakikalarca “Ümit Özaaat, Ümit Özaaattt” tezahüratı yapması geldi. O ne güzel bir kucaklaşmaydı öyle…