Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: tarih

Eski İstanbul

İşbu fotoğraf galerisi ile birlikte 1970’lerin İstanbul’una, o güzelim şehrin kimi zaman büyülü, kimi zaman buğulu, kimi zaman da hüzünlü atmosferini iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Bir nebze bile olsun, Nebil Özgentürk olmadığıma ve duygu yoğunluğu bakımından gerekli istidadı barındırmadığıma göre sunuş kısmını burada kesip, sizi fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum. Hem de başbaşa mı, baş başa mı yazmam gerektiğini bilmeden...

12:34:56 7/8/9

Yaklaşık bir buçuk saat sonra tarihi bir ana tanıklık edeceğiz. Saat 12:34:56'da saat ve takvim arka arkaya bakıldığında başlıktaki gibi olacak, rakamlar sırasıyla dizilmiş olacaklar, ilginç bir an olacak.

Topkapı Sarayı’nın yalan kutsiyeti üzerine…

Cumartesi gecesi Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda dünyaca ünlü piyanist İdil Biret ve kendisine eşlik eden The Whitehall Orkestrası’nın konseri varmış. Konser bir şarap markasının sponsorluğunda gerçekleştirilmiş ve bu marka konsere gelen yaklaşık 2000 konuğa şarap ikram etmiş. Vakit Gazetesi’nin “Mukaddes avluda şarap küstahlığı” temalı “Bir ülke böyle yıkılır” başlıklı haberi etki yapmış olucak ki 100’e yakın Alperen Ocakları üyesi genç Topkapı Sarayı’nı basmaya gelmiş. Tekbir sesleri arasında “protesto” yapan grup, konser afişlerini yakmış, sonra da Topkapı Sarayı’nın önünde namaz kılarak dağılmış.

İstanbul: Since 1453

Son 2-3 yıldır kendimi Osmanlı ve İslam tarihi araştırmaları ile resmi tarihe verdim. Roman ya da onun bunun hikâyesini kaynak gösteren kitapları değil; ince eleyip sık dokuyarak, deli gibi araştırarak (ansiklopedi ve kütüphanelerden, web'den değil!) kendimce birçok sonuca vardım. Okudum, araştırdım, soruşturdum, gittim hocalar buldum, araştırmacılar buldum, sordum, sordum, sordum… En çok takıldığım noktalardan birisi hep İstanbul 1453 oldu.

Denizli Kümeye!

Şimdi bu delidolu, muhteşem, çılgın, holigan taraftarı olan horoz tayfasına neden böyle bir başlıkla gider yapıldığını filan sorabilirsiniz. Belki dayanacaklar siteye oluk oluk ama olsun ulan, tehlike bizim göbek adımız... Kısaca o maçın öncesini, sonrasını biraz hatırlayalım.

İşçiler 31 Yıl Sonra Taksim’de…

1977'de Taksim Meydanı'nda hayatını kaybedenlerin, katledilenlerin anısına saygıda bulunmak için DİSK ve KESK makul sayıda katılımcı ile Taksim Meydanı'nda... İşte Taksim, işte 1 Mayıs! "Taksim hakkımız, bir gün alırız" diyen,…

Han-ı Yağma

Bu sofracık, efendiler -ki iltikaama muntazır Huzurunuzda titriyor -bu milletin hayatıdır; Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır! Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır... Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Seçmek ya da seçememek

Seçimlere sadece birkaç gün kaldı. Caddeler, sokaklar, mahalle araları inanılmaz bir renk cümbüşü içinde. Partilere ait flamalar her tarafı bayram yerine çevirmiş vaziyette. En azından olumlu bakmak istediğim için böyle görüyorum. “İstersen donatalım dört yanı bayraklarla” diye bağırmanın hakkını veriyorlar vesselam. Bir de şu var, ekonomik kriz falan diyoruz ama bu seçim ekonomisi inkâr edilemez bir canlılık verdi tüm ülkeye. Esnaf bir nebze olsun nefes aldı belki de. Seçim havasının en olumsuz tarafı bangır bangır mahalle aralarından sesleri son ses geçen seçim arabaları. Hayır, söylediklerini anlayabilsek bi derece ferahlayacağız, fakat söylenilenlerin ya ortasından ya sonundan ya da başından bir şeyler yakalayabiliyoruz. O da anlam kirliliğini en derinden yaşattırıyor. Tabi ki yurdumdan seçim manzaraları minvalinde bir yazı olmayacak, yazarken daldık gittik işte. Bu seçimler güzel yurdumdaki her seçim gibi çok büyük önem taşımakta çünkü politikacı amcalarımız hep öyle diyor. Demokrasi var ya memlekette! O sebepten olsa gerek. 4–5 yılda bir sandık başına gidiyoruz oy kullanıyoruz ve bizi yönetecek kişileri belirliyoruz! Hadi canım sende, milletvekilleri belirlenirken söz aldın mı sayın vatandaş? Belediye başkan adayları için hiç fikir belirttin mi peki? İl genel meclisi ne işe yarar, nasıl aday olunur fikrin var mı? Hepsini geçtim muhtarını tanıyor musun ey vatandaş?

Güneş Yolu – Likya

Ne uzak ülkeleri işgal ettiler, ne de yakıp yıktılar. Hiçbir zaman utanç verici kazanç istekleri olmadı. Tek istekleri atalarından kalan bu topraklarda barış içinde yaşamaktı. Yaşam kendine has dengesiyle sürüp giderken, yüksek dağların zirvelerinden Akdeniz uygarlığına vuran ışıkları binlerce yıl sonra bile yanmaya devam etti. Ve yazı hep yanında taşıyan güneş yağmur bulutlarını ardında bırakıp tutkuyla ışıldığında Likya'ya yolu düşenler buraya "Güneş Yolu" dediler.