Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

kultur-sanat

Tebrikler Orhan Pamuk

Ödülün ne akla hizmet, hangi seçici nitelikler ışığında verildiğine dair pek bir bilgim yok açıkcası. Daha önce kimlere verildi, bu adamlar dünya penceresinde hangi saksıda çiçek açıyorlardı bilmiyorum. Edebiyat dünyasına pek te aşina değilim. Ancak beni rahatsız eden başka bir şey var bu hususta.

Seyircili seyir defteri

Seyir ve Hidrografi ve Oşinografi ve Kazan Dairemizden Bildirilmiştir. Kaptan'ın Sesi: Etenşın pliiz! Atansiyon sivuple! Ahtung bitte! Dikkat dikkat, Korrrrramiraliniz konuşuyor! Gut ivining leydiz en centılmıns, bonsuvar medam, bonsuvar matmazel, gutın abınd mayne damın und damın, dobriveçer gaspodini gaspoja, bona sera sinyorina sinyorita, selamün-Atatürk! İçinden Dalga Geçen Tiyatro'ya hoş geldiniz, Korrrrramiraliniz hepinize iyi ve neşeli yolculuklar diler. Yolculuk süremiz yaklaşık iki saat, yüksekliğimiz su seviyesi, hızımız saatte sıfır mil! Bir yere gittiğimiz yok, bindiğiniz yerde ineceksiniz.

SA’nata SA’ygı *

Efendim bu olayın kahramanları TeknoSA ve Akbank. TeknoSA, Taksim'deki mekanından pek fazla hazzetmemiş olacak ki Akbank Kültür ve Sanat Merkezi'nin alt katına konuşlanmayı uygun görmüş. Malum burası daha bi' ayak üstü, daha bi' "fast food". TeknoSA, son iki harfinden de anlaşılacağı üzere sanatın ve sanatçının dostu Sabancı ailesinin bir ferdi. Yalnız bu fert biraz cabbar cevval, çünkü dur durak bilmeden her yerde kendini göstermeye meyilli bir profil çiziyor. Ama gel gelelim Sabancı ailesinin imajını zedelemekten geri kalmıyor, çünkü Sabancı ailesi bugüne bugün "Picasso" ile şimdilerde "Rodin" ile sanata verdiği değeri cümle aleme göstermiştir (!) Bi' yandan "Rodin"le millete sanat aşılarmış gibi yap, öte yandan sanat merkezlerini yok et. İmajın her şey olduğu bu devirde, Allah'ı para olanların SAnata SAygı'sı ancak bu kadar oluyor ne yazık ki.

Ne diyordum arkadaş?

Ekmek şarap sen ve ben bir de sabahın dördü dışarda kar odamız ılık gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir çocukla yattığını aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını

İstanbul Film Festivali’nden izlenimler

Bu sene hem bahar tatiline denk gelmesi hem de fiyat politikası sayesinde o filmden o filme koşuşu ben de yaşamış oldum. Gerçekten gün bitiminde kafanın film izlemekten sütlaç kıvamına gelmesi ayrı bir keyif, hele de film seçimleri iyi çıkmışsa. Festival kapsamında 15'e yakın film izleme imkanım oldu, bazılarını ise daha önceden izlemiştim. İzleyemediğim ama başka arkadaşların çok beğendiği filmleri es geçebilirim, ama sonuçta 200'e yakın filmden bahsediyoruz, bazılarının atlanması normal.

GK! Fanzin çıktı!

Mayis 2oo4'tü "Fanzine olma yolunda bi Webzine" yazdigimizda gencligiminkatilisin.com'un kunyesine.. O zamandan bu zamana uzun zaman gecti.. Sitemizde Göztepemizle ilgili, Izmir'le ilgili ve hatta baska takimlarla ilgili güzel ve dikkat ceken yazilar yayinlandi.. Hic beklemiyorduk ama GK!'nin fanatikleri bile cikti.

Yaşamak hissedilmektir

Bir Attila İlhan vardı, şimdi yok..." Yazamıyorum bu cümleyi çünkü şimdi de bundan sonra da hep olacak Attila İlhan; hem de herkesten daha çok... Mecbur olduklarıyla var olacak, sisler bulvarında görünecek zaman zaman, kimi sevsek onun dizelerinde bulacağız kendimizi, kendini martılarla bir tutanlar onu hissedecek. Yaşıyor olmak hissediliyor olmak bana göre... Birileri sizi hissediyorsa siz varsınız. Aksi durumda nefes alış-verişinizin yaşamınıza katkısı sadece biyolojik.

Cefakar Maraton Hamle #1

Fenerbahçe taraftar/tribun duruşu fanzini "Cefakâr Maraton" çıktı. Hayata sarı lacivert pencereden bakanların kalemlerinden taşan fanzin A5 boyutunda ve 24 sayfa olarak hazırlanmış.. Yapanlar tribünden tanıdık simalar olunca kalıcı ve kaliteli olup olmayacağına dair şüpheler siliniyor zihinlerden.. Rast gele..

Pogo bir tür danstır

Ayça Seren Ural.. 25 yaşında bir genç kadın.. Üniversite yıllarını punk olarak yaşadı. Dar pantolonlar giyip, saçlarını kazıttı. Kavga anında kullanmak için beline zincirler taktı. Saksıda esrar yetiştirip içti. Kimliksiz dolaştı. Nezarethanelerde sabahladı, aç kaldı. Sorgulamadan sevişti. Ekonomiye canlılık getirmek için arabaları çizdi! Hamile kaldı. Evlendi. Çocuk doğurdu. Ve İstanbul'dan taşınıp, roman yazdı. Ayça Seren Ural, ilk kitabı Pogo'da kendi yaşadıklarını ve daha fazlasını anlatıyor. Hayal gücünü kullanarak kitaba eklemeler yaptı. Şu anda 'ortamlardan' elini eteğini çekmiş durumda. 2,5 yaşındaki kızı Brengülü (Öz Türkçe'de yaban gülü) ve inşaat mühendisi kocasıyla İzmit'de yaşıyor. Bu kitabı 90'lı ylların gençliğini unutturmamak için yazdı: ''Bizim çocuklar hiç de haklarında küfrederek konuşulacak çocuklar değillerdi. Bu çocuklar belki de el üstünde tuttuğumuz birçok insandan daha dürüsttü.'