kultur-sanat

Herkes için Felsefe – II

Herkes için Felsefe – II

Aşağıdaki satırlar yeniHarman dergisinin Ocak 2011 sayısında Duygu Sarı’nın DİKKAT BUYUR köşesinden alıntıdır. Bugün okurken sesli güldüm, şukusunu verdim, sizleri de bu yazıdan mahrum bırakmayayım istedim. Merak edenler için, Duygu Sarı kişisi dikkatbuyur mahlasıyla cikcikliyor, takip edilebilir. Merak edenler için, özet geçiyorum, Duygu Sarı yazısında kendi deyimiyle “adını çokça duyduğumuz fakat hayatları hakkında pek de fazla bilgi sahibi olmadığımız filozofların felsefe ve kişiliklerini, kısa cümlelerle…

İkra

İkra

İkra B’ismi Rabbike… Yani “Rabbin(in) adıyla oku!” Böyle başladı son semavi dinin tebliği. Okumanın önemi, inen ilk emir olmasıyla vurgulandı İslam’da. Sanırım benim yazılara giriş yapamama sorunum hâlâ devam ediyor. Gene çok alakasız bir yerden girdim konuya. Ve evet, Ramazan’da olmamızın da bir miktar etkisi olabilir bu durumda. Konumuz okumak. Ya da daha özelinde, benim son zamanlardaki sorunum olan “okuyamamak”. Son zamanlarda bu durumdan çok…

Zavallı Şeytan!

Zavallı Şeytan!

zavallı şeytan, bana ne verebilirsin ki? yükseklere göz dikmiş insan bilincini, senin gibiler kavrayabilir mi hiç? sendeki gıda doyurmaz insanı, elindeki kızıl altın, civa gibi, avucun içinden akıp gider, senin kumar masalarında, kimse kazanamaz, daha sarılırken başkalarına bakar, göndereceğin kızlar, vereceğin itibarın tanrısal gururu, kuyruklu yıldız gibi, kayar gider… bunları mı sunacaksın? göster bana bakalım, koparılmadan çürüyen meyveyi, hergün yeniden yeşillenen ağacı! urfaust / johann…

Her saniyede bir can veriyorum…

Her saniyede bir can veriyorum…

Güzel insandı… Güzel konuşur, güzel yazardı… Her söylediğine katılmazdım da, her söylediğine bakılan adamdı… Mekanı cennet olsun… Uçurumun kenarındayım hızır, Bir dilber kal’asının burcunda, Muhteşem belaya nazır, Topuklarım boşluğun avucunda, Derim yar adımı çağırır, Kaldım parmaklarımın ucunda, Bir gamzelik rüzgar yetecek, Ha itti beni ha itecek, Uçurumun kenarındayım hızır, Cihan hazır, Divan hazır, Ferman hazır, Kurban hazır, Uçurumun kenarındayım hızır, Güzelliğin zülme çaldığı sınır, Başım…

Yazamamak

Yazamamak

İlkokul zamanları. Okuma ve yazma ile aram iyi. Doğan Kardeş’te bir hikaye okumuştum. Senaryo yazarlarının da sık sık kullandığı bilindik hikaye işte. Olaylar gelişir, dudaklar uçuklar ve hikaye “O an annemin sesiyle uyandım, hadi oğlum okula geç kalıyorsun” muhabbeti ile biter. Bi sıçrıyor ki rüyaymış! Aman şeytana bismillah, Aynaya bakıyor faça sağlam, Lan gene seviyor Allah! Bkz: MFÖ – Anında Görüntü Hiç unutmuyorum, “Geldiler” albümü…

Kiralık Emlak

Kiralık Emlak

Aslında uzun uzadıya bir mizah dergileri yazısı da ben yazacaktım. Ama nalet olsun içimdeki şu üşengeçliğe. Sonra dedim, bari favori çizerlerden yazarlardan bir çeşitleme yapayım daha kısa. Ama lanet olsun içimdeki şu üşengeçliğe.

İnsan Neyle Yaşar?

İnsan Neyle Yaşar?

11. Uluslararası İstanbul Bienali 12 Eylül’de başlıyor. Bienal’in bu yılki kavramsal çerçevesi “İnsan Neyle Yaşar?” Bana sormadıklarının farkında olmakla birlikte, cevap vermeden de duramıyorum işte. İnsan, hayatına biçilen değer kadar yaşar, daha fazlası değil. Ve bu coğrafyada insan hayatı ucuz, ölmek ise bedavadır. Dün onlarcası öldü, bugün de ölecek; bu yarın da olacak, onlar yarın da ölecek! Bak ne diyorum, sıra bize gelene kadar, her…