Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

dunya

Demir Yüzük

Vakt-i zamanında bir ay Kanada sürgünü yemiştim. Hemen çemkirme, "bir ay yurtdışında kalmışsın işte nesini beğenmiyorsun" diye, şartları anlatsam aklın çıkar. Ama sırf aklında canlansın diye ufak bir örnek vereceğim, kışın ortasında gittiğimden kelli, termometrede -30° C görmüşlüğüm var, ki ben normalde soğuğu seven bir insanım. Var sen düşün gerisini... Neyse, gündüz birlikte mesai yaptığımız arkadaşlarla iş çıkışı bir bara gitmişiz. Sohbet, muhabbet, goy goy derken gözüm masadaki Kanadalı gençlerin ellerine takılıyor. Tek tek görünce çok dikkatimi çekmemiş herhalde, ancak masada toplu halde görünce bir ürperme alıyor beni. Hemen hepsinin (yaklaşık bir sayı vermek gerekirse altısının birden falan) serçe parmağında ince bir yüzük var. Altın olmadığı belli, belki beyaz altın falan gibi, ama sarı altın değil. Üstelik taşsız, işlemesiz, dümdüz bildiğin yüzük. Şunun gibi bir şey işte:

Venceremos Victor!

11 Eylül 1973’te gerçekleşen darbenin ardından cunta, Allende taraftarlarını toplamaya başladı. 12 Eylül sabahı Teknik Üniversite’de öğretmenlik yapan aktivist sanatçı Victor Jara –elinde gitarıyla- tutuklandı. Victor Jara, Allende’yi başkan yapan Unidad Popular koalisyonuna destek veren bir Komünist Partiliydi. Unidad Popular için bir dizi konser vermiş, şarkılar yazmıştı. Askerlerce Şili Stadyumu’na (Estadio Chile) getirildi. Darbenin ardından, tıpkı ülkedeki diğer stadyumlar gibi bu stadyum da binlerce tutukluya ev sahipliği yapmıştı. Cunta askerleri Allende taraftarlarını sorguluyor, işkenceden geçiriyor ve öldürüyordu. (Parantez açıp Inti-Illimani grubunun darbe sırasında İtalya’da konserde olmaları vesilesiyle bu tutuklamalar, işkenceler ve ölümlerden kurtulduğunu belirtelim.) Rivayet edilir ki, Victor Jara stadyuma getirildiğinde elinde gitarı vardı. Stadyumda işkence sırasını beklerken, gitarıyla Venceremos (Zafer bizim!) çalmaya başladı. “Desde el hondo crisol de la patria, se levanta el clamor popular. Ya se anuncia la nueva alborada, todo Chile comienza a cantar.”

Onlar Güçlü, Biz Haklıyız! Salvador Allende

Darbe diyince bizim aklımıza 12 Eylül gelir. Kenan Evren, cunta ve Amerika... CIA, kontrgerilla... 11 Eylül denince de –2001’den itibaren- Amerika; Bin ladin, El Kaide, ikiz kuleler... 2001’den önce ise 11 Eylül demek, Şili Darbesi demektir; Allende, Pinochet ve tabii ki yine Amerika, CIA, ITT, kontrgerilla... 11, 12, 13, Eylül, Ekim, Kasım farketmez; eğer dünyada organize cinayet varsa, eğer silahlar zalim adına konuşmuşsa çok büyük ihtimalle orda Amerika vardır. Tümevarım dedikleri bu işte. Amerika’nın demokrasi ihracı motivasyonu malum. 11 Eylül 1973’de, demokratik seçimlerle başkan olmuş Salvador Allende, CIA destekli faşist Pinochet tarafından devrildiğinde, daha sonra ABD Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan, o günlerde ise Başkan Nixon’un güvenlik danışmanı Henry Kissinger “Kendi halkının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin komünist olmasına seyirci kalamayız. Meseleler, Şilili seçmenlerin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir” demişti. Kissinger aynı yıl Nobel Barış Ödülü’nu kazanmıştı.

“3 günde çıkarırız”

17 Mayıs 2010'da Zonguldak'ta "sigara" yüzünden olduğu açıklanan, devletin %30, işletici firmanın %70 kusurlu olduğu ama kasıt olmadığı vurgulanan Grizu patlaması nedeniyle göçen madende 30 madencimizi kaybettik. 2 madencimizin cesetlerine ulaşılamadı. Devlet, 2 madencinin cenazesini aradan geçen 5 ayda o göçükten çıkaramadı; üstüne üstlük utanmadan, arlanmadan çıkıp Tv karşısında "Güzel öldüler" dedi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı.

81 Düzce 82 Hayfa 83 Tel Aviv

Filistin konusundaki düşüncelerimi Ocak 2009’da yazmıştım. Hala daha arkasında duruyorum. Ordan hareketle, Türkiye’nin, Filistin’in ve daha da ötesinde Hamas’ın hamisi rolünü kendisine biçmesi beni çok da mutlu etmiyor. Ve hatta, bu yardım konvoyunun parçalarından ve gün itibariyle kilit isimlerinden birisi olan İnsani Yardım Vakfı’na da sempati beslemiyorum. Amacı sadece Müslümanlara yardım olan, gittikleri Müslüman olmayan coğrafyalarda bulunma amaçlarını da “İslam’ın güzelliklerini öğretmek için buradayız” diye açıklayan bir sivil toplum örgütünün derdiğin insani değil, islami yardım olduğunu düşünmekteyim. Ama elbette, benim İHH’ye ve Türkiye’nin Filistin konusundaki rolüne olan muhalefetim, keskin bir abluka altındaki Gazze’ye insani yardımın şart olduğunu, İsrail denen katil devletin ablukasının kırılması için birşeyler yapmanın elzem olduğu gerçeğini değiştirmez.

Diplomatik heyet sırrı: ABD vs. Türkiye

Daha önce de yazmış olmam muhtemel ama, bu diplomatik görüşmelerle ilgili çok soru işaretim var. İkili görüşmeler, heyetler arası görüşmeler, basın fotoğraf çekerken birbirinin kulağına eğilip, iki kelam edip, sonra…

İnsan yağının litresi: 15000$

İnsan yağının kozmetik sektörü için bulunmaz nimet olduğunu Fight Club filminde öğrenmiştik. Filmimizde Tyler Başkan bir sağlık merkezinin tıbbi atık çöplüğünden liposuction yaptıran kişilerin yağlarını çalıyor; bunlarla sabun yapıyor ve…

İnadına Azerbaycan!

Bursa’da oynanacak olan Türkiye-Ermenistan maçına Azerbaycan Bayrağı getirilmesini yasaklayan bir vali; bu yasak üzerine valiyi mahkemeye veren birkaç Bursalı; mahkemeye verilince geri vites yapan bir vali var Türkiye’de. İşgüzar, ikiyüzlü,…

Tayyip Erdoğan ve New York trafiği

O İstanbul’un bilinen 80. belediye başkanı. Belediye başkanı derken, şehremini ve tek parti döneminin valileri filan da var listede. Partisinin Beyoğlu ilçe teşkilatında görev yaptı önceleri. Sonra il başkanı oldu. Beyoğlu Belediye Başkanlığına talip oldu. 27 Mart 1994’te İstanbul Belediye Başkanı seçildi. 4,5 sene belediye başkanlığı yaptı; siyasi yasak nedeniyle koltuğunu halefine bıraktı, o da bir diğer halefine. Yasak aldı, hapse girdi, çıktı, Siirt milletvekili, Rize milletvekili oldu. Ama sürekli “İstanbul benim sevdam” dedi. 15 sene kendisi ya da kendi karar verdiği isimlerin yönettiği İstanbul’da trafik sorunu bir türlü çözülemedi. Çözüleceğe de benzemiyor.