Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Yearly Archives: 2005

Mevsimlik saplantı

Zamanın en kaotik anlarında ve olası tüm sevdalara gebe bilinmez hatta bilinemez mekanların kuytulaştırılmış yerlerinde iki insan olma çabalı varlık tüm yazayazdığım. Zamanın kaotizmi aslında alabildiğince huysuz elimin altında duruşundan. Çünkü hangi kipi kullansam da başına buyruk aslında zaman. Üstelik yalnız sevdaların karşı konulmaz yakıcılığı en alışılageleni yazılmak adına. İnsan olma çabalarını takdirle karşılasa da denizde boğulan babasını bile anafora dönüştürmüş zaman. Bitmek bilmeyen tükenişlerin ardından gülümsemesi ancak yeni doğan bebelere eğlenceli geliyor üstelik.

Özü sözü bir olmayanlara tepkimizdir

Sadece yaşayanların, hissedenlerin bildiği bir duygudur taraftarlık duygusu. Taraftarlık dünyanın hiçbir köşesinde, hiçbir stadında takımını yanlız görmek istememe duygusudur. Bir haykırışla, kalabalıklar içinde kaybolsa da bir tezahuratla takımına orada yanlız olmadığını hisettirme güdüsüdür. Hastalıklar, krizler, doğumlar, ölümler, kariyer hesapları bu güdünün önüne geçememiştir bunca zamandır. Taraftar için takımını bir stadda yanlız bırakmak onu öksüz bırakmak gibidir, işlenebilecek en büyük taraftarlık suçudur.

Kumdan kaleler

Alternatif medya gibi içinin doldurulması çok zor bir eyleme amatör bir ruh ve kırık kalemlerimizle soyunduk geçen yıl bu zamanlar. Hatta daha öncesinde de adını başarızlık koyduğumuz eylemlerimizle beraber. Günde 3 yazı astığımız zamanlarda oldu, aylarca pineklediğimiz zamanlarda. Kendisini FasulyedenKom takipçisi sayabilecek kişiler var mı bilmiyoruz ama olsa bile kimseye birşeylerin içini doldurmak, açıklanmayanları açıklamak, konuşulmayanları konuşmak gibi iddialı ve reyting kaygısı olan tartışma programlarına ait olan söylemlerimiz olmadığı için tedirgin değiliz.. Evet yaz sezonu boyunca deniz, kum, güneş, ye, iç, sıç ekseninin etrafında dönerken ihmal ettik buraları. Konuşulacak çok şey var şimdi de.. Hortlatılan PKK, Peşkeş çekilen kamu kurumları, Hizbut tahrir'ler mesela.. Gelinim Olur musun Ata'nın ölümünün ve Gamze Özçelik'in pornosunun arasında kalan niceleri mesela.. Beşiktaş-Fenerbahçe maçında Fenerbahçelilerin bir valiyi dize getirmesi mesala..

EZLN yeni stratejisini açıkladı

EZLN, 29 Haziran 2005 tarihinden itibaren iç görüşmelerinin sonuçlarını Lacandon Ormanından Altıncı Deklarasyon adı altında bir dizi metin olarak yayımlamaya başladı. 19 Haziran'da ilan edilen Kırmızı Alarmın görüşmelerin güvenlik içinde yapılmasını sağlamak için ilan edildiğini açıkça belirttiler. Yeni politik girişim, Meksika'daki veya diğer yerlerde Zapatista yerlileriyle aynı amaçları paylaşan ve neoliberal küreselleşmenin etkilerine karşı mücadele eden toplumsal hareketlere yakınlaşmayı içeriyor. Deklarasyonda "Belki bizimle aynı istekleri duyan diğer toplumsal kesimlerle birleşirsek ihtiyacımız olan ve hak etiğimiz şeyleri yapabilmek mümkün olur" deniliyor

Mary Antoinette Radikal’de..

"Belki balık sevseler, pişirmeyi bilseler, kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler, zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı!" Böylesi bir yorumu yapabilmek için toplumdan, halktan, bu ülkeden ne kadar uzaklaşmak gerekir? Fransa'nın hijyenik sokaklarında, balık seven, markalı iç çamaşır giyen, kaşınmayan, geviş getirmeyen, ince, uzun bacaklı, kısa kollu, kılsız, tüysüz fransızları ile fink atmak yeterli midir bir insanın ülkesinden bu denli nefret edebilmesi için? Yada entelliğin kaçıncı sınıfında balık eti yemekle kıllı olmanın alakası ders olarak okutulur?

Sözcükleri fırça gibi kullanmak

Sözcükler sözcükleri kovalıyor her gece. Her gece başka hayatlar, her gece başka anılar..Ertelenen gelecekler, vazgeçilen geçmişler. Neyi erteliyoruz? Erteleme hakkımız var mı? Çok sevdiğimiz, asla hayır diyemediklerimizi hep erteliyoruz. Önemli işim var deyip, sonra ararım diyoruz. Yarın alırım, gelecek çarşamba giderim, randevum 1 ay sonra!

Ressam olur insan ya da resim

torba suat: niye böyle oldu be abi? ben çok sevmiştim be abi. o kadar mektup gönderdim insan bir cevap yazar. benim günahım ne be abi? hacı: bak koçum! belli olmuyor ama…

Hayat dediğin Fasulyeden

İstanbul kavurucu sıcakların altında inim inim inlerken biz, FasulyedenKom'cular olarak peşpeşe hayatın sillelerini yemek durumundayız..Kendimizi ait hissettiğimiz, bizim gibi olduğunu bildiğimiz, sevdiğimiz, sevildiğimiz insan yığınları arasında günden güne değişen ruh hali içinde hayat mücadelesi vermekle meşguluz bu aralar..

Bir tribün hikayesi

Sezon 1999-2000, hani şu 3 teknik direktör birden değiştirdiğimiz, Pendik faciasının yaşandığı, 3 maç üst üste bile kazanamadığımız belki de tarihimizin en kötü yılı. Ligin son 10 haftasına gelinmiş, şampiyonluk çoktan hayal olmuş, Kadıköy’de Trabzon maçındayız. Yine maçın ilk 10 dakikası protesto var, bağırmıyoruz. Daha sonra hüzünlü besteler birbirini kovalıyor. “Bizi yaktın yıktın s..tin Kanarya”, “başın öne eğilmesin, aldırma Fener aldırma” falan derken maçın ikinci yarısı o efsane beste geliyor. “Avrupa fatihiymiş Galatasaray…”. Numaralıyla karşılıklı bir güzel söylüyoruz. Tabi son kısmı numaralıya düşüyor. KFY de büyük bir zevkle söylüyor. Söylüyor ama kimse haftaya Galatasaray'ı yeneceğimize inanmıyor. Ne de olsa adamlar UEFA’da şampiyonluğa gidiyor, biz ise sezon bitse de bu işkenceden kurtulsak diyoruz.