Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Yearly Archives: 2006

Aziz Yıldırım fenomeni

Kabul edersiniz ya da etmezsiniz ama Fenerbahçe bu ülkenin en canlı, kanlı olgularından bir tanesi. Olgu diyorum çünkü Fenerbahçe asla sadece bir spor kulübü değil. Kimileri için bir hayat demekse ve bu kimileri hayatlarının en orta yerine koyuyorsa, kimileri için de nefret sebebi ve akıtılacak bir yığın irin..

Gitmek zor iş

Siz ne kadar hayatı anlamlandırmaya çalışsanız da dünyanın bir köşesinde anlamsızca şeyler size inat olmaya devam ediyordur. Bazen gerçek; göründüğü gibi olmamakla birlikte, gerçeğin göründüğünden daha gerçek olduğu zamanlar da vardır. Anlamsızdır, saçmadır. Ama bir şeyler oluyordur işte. Ufak bir odada bitti her şey. Belki anlamsızdı. Ya da anlamlıydı da kimse anlamlandıramıyordu. Kim bilir?...

Fasulyeden olan, biten…

Çok sevgili okuyucular, pek sevgili ziyaretçiler, gün geçtikçe elimizde tutabildiğimiz çakıl taşlarının sayısı azalırken elbette FasulyedenKom adını verdiğimiz bu mecrada bu azalımlardan üzerine düşeni fazlası ile alacak. Gün geçmiyor ki "eğer yatırılması gereken bir elektrik faturası söz konusu ise sikerim fasulyedenkom'u" virüsü yeni bi beyin hücremizi işgal etmesin.. Hatta dönüp de seyreylediğimiz yolun başlangıç noktasına baktığımızda farkediyoruz, sayısı her geçen gün artan 'satılmış' beyin hücrelerimiz sayesinde hayat gittikçe zorlaşırken, kendimize verdiğimiz sözlerin yerine getirilme mutluluğu bir piç edasıyla sahneyi terketmeye başlıyor.

Biz tribüncüler

Futbol kimileri için spordan çok daha fazlası, bizim için de öyle. Günümüzün, ömrümüzün çok büyük bir kısmını bir topun peşinden koşan 22 adamın değil o adamlardan 11 tanesinin giydiği formanın, o formadaki renklerin peşinden koşmakla geçiriyoruz. Bu karşılıksız ve çok büyük ölçüde anlamsız sevdanın mantığını sorgulamadan hem de. Bu mantığı sorgulayanlara da çok fena gıcık oluyoruz, en nefret ettiğimiz soruların başında "Bu adamlar mı doyuruyor senin karnını" sorusu geliyor.

Umutluyuz Hocam

Kate'nin cümlesini tamamladım. Fabrika önerilerimizi teker teker geri çevirmişti. Bunu anlattı Lars'a. Sonra "bu yüzden" dedi, ve bekledi son heceyi uzatarak. Ben de "umutsuzuz" dedim. Lars gülmeye başladı. Eliyle omzuma 3 kere dokundu gülüşü şiddetlenirken. Çok Türk gibi geldi birden gözüme. Özellikle kulaklarının arkasındaki kıllar bir İsveçli'den beklemeyeceğim kadar çoktu. ‘Kıllı Orta Doğulular' da kafamızda yer edinmiş bir yanılsamaydı. İsveçliler de kıllıydı. Batı kompleksini yenen bir doğulu olma yolunda ilerliyordum!

Ne diyordum arkadaş?

Ekmek şarap sen ve ben bir de sabahın dördü dışarda kar odamız ılık gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir çocukla yattığını aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını

Sadece onu görmeye gidecektim

Sadece O'nu görmeye gidecektim... Neden böyle oldu, bilemiyorum... Sabah evden çıkarken dolabımın arkasına sakladığım ben'lerden birini tercih etmek için araladım ki, bu onların hepsinin birden ortaya çıkmasına sebep oldu. O an afalladım ve bir süre sonra "Ortak Bölenlerin En Büyüğü"nü almaya karar verdim. Hak verirsiniz ki O'nu görmeye gidiyordum. Ama diğer bütün "ben"ler kendilerinin tercih edilmesi gerektiğini düşünerek isyan ettiler. Benim bu "ben"leri durdurabilmem mümkün mü? Kavga gittikçe büyüyordu ve ben bunu sadece -insan olduğum için- seyretmeye karar verdim. Zaten insanoğlu yaratıcılıktan uzak kalıp her şeyi uzaktan seyretmeye bayılır..

Taraftara tabldot menü

Taraftar sever, gönülden sever ve sevdiğinin peşinden her yere gider elinden geldiğince. O renklere aşıktır çünkü, kalbi takımıyla atar. Hayatı boyunca en büyük aşkıdır. Bu uğurda hayatta kaybettiği fırsatları, harcadığı milyarları, çekilen çileleri siklemez bile. Evi tribündür taraftarın. İkinci evinden ziyade birinci evidir. En mutlu ya da mutsuz, en heyecanlı, en coşkulu olduğu yerdir hayatta. Orada kendisine yapılan müdahaleyi hoş görmez tıpkı hafta sonu Manisa'da hoş görmediği gibi.

İstanbul Film Festivali’nden izlenimler

Bu sene hem bahar tatiline denk gelmesi hem de fiyat politikası sayesinde o filmden o filme koşuşu ben de yaşamış oldum. Gerçekten gün bitiminde kafanın film izlemekten sütlaç kıvamına gelmesi ayrı bir keyif, hele de film seçimleri iyi çıkmışsa. Festival kapsamında 15'e yakın film izleme imkanım oldu, bazılarını ise daha önceden izlemiştim. İzleyemediğim ama başka arkadaşların çok beğendiği filmleri es geçebilirim, ama sonuçta 200'e yakın filmden bahsediyoruz, bazılarının atlanması normal.