Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Tag: iş güç

Yazmayalı da epey olmuş be günlük!

“Sana da yazmayalı epey oldu be günlük!” diyordu ortaokullu bir genç uzak bir coğrafyada... Ben mi? Yok canım, şimdi elle, kodla yarattığımız bir internet sitesine 3-5 gün yazmadık diye pişmanlık…

Yılbaşı çekilişleri yasaklansın!

Yazının ana fikrini en baştan vereyim de, içinde kalmasın: Her sene sonunda ilkokul seviyesinden tutun da, 35 ülkede 80 yıldır faaliyet gösteren çok uluslu bir şirketin plazasına kadar, toplumun…

Paramparça

Belki her şey daha kolay olacaktı uyusaydım. Yani normal insanlar gibi uyusaydım. Ömrümün en verimli olması gereken günlerini, sabah 7'de mesela, pencereden işe giden insanları izleyip son sigaramı içerek geçirdim.…

Tembellik

Ömrümün hiçbir döneminde, anında, saniyesinde çalışkan birisi olmadım. Olamadım değil tabii, olmadım. Bir tercih çünkü tembellik. Okul öncesi çocuklara yüklenen sikimtırak sorumluluklardan tutun da, okuyalım-öğrenelim öğleden sonralarına, kesirler vesaireden evrilip…

Kapa Monitörü!

İş yerinde yeni bir uygulama söz konusu. Uygulama değil de, sosyal sorumluluğa davet, telkin. Küresel Isınma teması adı altında ve bilhassa elektrikten tasarruf için, akşam çıkarken monitörü kapamak konusunda sık…

Altı Üst Olsa Hayatın

Anarşik bi çıkış yapmak değil amacım sadece hepimizi az yada çok bir şekilde etkileyen toplumsal alışkanlıklar tersine çevrilebilse, altı üstte olsa hayatın neler olur diye fantaziler kuruyorum : ) Mesela ortak iletişim ve kolaylık için zaman akışını bölüp isimler vermişiz. Hafta diyerek zamanı 7 birimlik günlere, günleri de 24 birimlik saatlere ayırmışız. Referans noktamız son derece somut bir geçek olan güneşin doğuşu, batışı ve bir sonraki doğuşuyla geçen süre, yani bir gün. Gerisi soyut ve değiştirilebilir kavramlar.

En güzeli kendi işini yapacaksın…

"Aslında en güzeli kendi işini yapacaksın"a çıkan kısırdöngü muhabbetler. "Yedirmezler, o işin mafyası var" diyip şevk kırıcılar... "Öyle bir niyetin varsa, bizim bir tanıdık var, kredi falan alırız, dur hemen arayayım" diyip yardım etme ayağına hava atanlar... (havan kime yabancı?) Müdür dırdırı, müşteri kaprisi, bilumum ağız kokuları, ego tatminleri, sokak arası mafyası... Sahi ne iş yapabiliriz ki? Dönemsel moda olanlar belki... Her adım başı peydahlanan dükkanlar. Bunların ilki kumpircilerle başladı. Sonra Ayvalık Tostçu. Simit sarayları. Daha sonra mısır. Şimdilerde makarna ve yoğurt. Portakal sucuları da ekleyebilirim.

Dikenli Yol

Gün içinde etrafımızda devamlı bir hapşurma sirkülasyonu oluyor ve peki ben bu çemberin neresindeyim? Herkese yetişemiyorum bazen, o yüzden kendime bir çap koydum. 3 metre yarıçaplı hayali çemberin ötekisinde insanların çok yaşayıp yaşamamalarıyla ilgilenmiyorum. Üzerimden öyle büyük bir yük kalktı ki, anlatamam size. Sırada, üçüncü kez art arda hapşuran bir insana birinci kez çok yaşa diyip ikincisinde koy götüne dedikten sonra üçüncüdeki tavrımız ne olmalı sorusu var. Dersen, ikincinin günahı neydi diye sormazlar mı adama?

Kölelik yasallaşıyor!

Osmanlı İmparatorluğu’nda 1800’lerin ikinci yarısında batılılaşma reformları çerçevesinde kölelikle ilgili bazı hükümler ortaya çıkmıştı. Gerçi, çok ciddi ve köklü bir toplumsal alışkanlık olmasından dolayı, yeterince etkili olmasa da, zaten kölelerine –nispeten- kötü davranmayan ender milletlerden birisiydi Osmanlı. Genç Türkiye Cumhuriyeti ise, 1925’te, henüz 2 yaşındayken köleliği yasaklamıştı. Yeni hükümetin yeni bir devlet kurma, çöken bir toplumu ayağa kaldırabilmek adına genelde sert bir tavrı olmasından dolayı bazı taşra bölgeleri ve feodal yapıda ısrarcı olunan doğu bölgeleri hariç kölelik Anadolu topraklarında artık görülmemekteydi.